Diyarbakır Kırsalında Bir Matematik Öğretmeni ve Çilek Hikayesi! ‘Diyarbakır kırsalında bir dağ köyünde…’ diye başlayan bir metin muhtemelen çoğumuzu daha en başından tedirgin eder.
Diyarbakır Kırsalında Bir Matematik Öğretmeni ve Çilek Hikayesi! Öğretmen olmak nedir gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak mı?
‘Diyarbakır kırsalında bir dağ köyünde…’ diye başlayan bir metin muhtemelen çoğumuzu tedirgin eder.
Sanki ardından bir çatışma haberi, ölü-yaralı sayıları gelecek gibidir. Yaşadıklarımızın ve işittiklerimizin belleğimize bıraktığı derin yara izi bu ne yazık ki…
Halbuki Diyarbakır -görenler bilir- yeryüzündeki cennettir. Sadece muhteşem doğasıyla ve iklimiyle değil, insanıyla, gelenekleriyle, müziğiyle, mutfağıyla, tarihiyle, harikulade yapıtlarıyla, ruhuyla…
Her neyse, dediğim gibi ‘zaten bilen bilir; bilmeyene o kadim şehri anlatmak da benim haddim değildir’…
Öğretmen olmak nedir gerçekten… Tahtada müfredat anlatmak mı? Yoksa bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, okula, öğrenciye, gelecek nesillere bir şeyler katmak mı?
Diyarbakır ve çilek meyvesi! Diyarbakır’ın bir dağ köyünde görev yapan öğretmen matematik dersinde çocuklara çileği anlatıyor…
Diyarbakır’da görev yapan bir öğretmenin daha önce o yörede hiç bilinmeyen çilek meyvesini hayatlarına nakış nakış işlediğini gösteriyor.
Savaşkan İlmak’ın ‘Okullar Değil, Okulların İçindeki Hikâyeler’ adlı kitabından alıntıladığımız hikaye şöyle;
Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne diyorlar.
– İşte çocuklar çilek diyor.
– Biz hiç çilek yemedik diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi? diyor.
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.
Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettiysem sizde onlara öyle öğreteceksiniz.
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
– Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız. Çocuklar tabaklarla getiriyorlar, çilekleri sayıyor öğretmen, eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?
Öğrenciler:
– Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.
– Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen.
Çocuklar ağızlarını burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri. Aradan iki yıl geçtikten sonra çilek görmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar.