AMİDA HABER - Türkiye genelinde olduğu gibi, Diyarbakır’da da uyuşturucu kullanımı her geçen gün artıyor. Bu artışla birlikte suç oranları da yükseliyor. Uyuşturucu ile bağlantılı suçlarda en yüksek oran, 14-24 yaş aralığındaki gençlerde görülüyor. TÜİK’in 2023 verilerine göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımıyla suç isnat edilen çocuk oranı, bir önceki yıla göre yüzde 4,5’ten yüzde 4,9’a yükseldi.
‘12 yaşa kadar düştü’
Diyarbakır’da ise uyuşturucu kullanımı, bazı bölgelerde 12 yaşa kadar inmiş durumda. Özellikle okulların önünde artan uyuşturucu satıcıları, çocukları hedef alarak aileleri büyük endişeye sevk ediyor. Aileler, bu tehlikenin önlenmesi için yetkililerden acil adımlar atılmasını bekliyor. Amida Haber’e konuşan Diyarbakır Yeşil Yıldız Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öger, Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımın hangi boyutlara ulaştığını ve yetkililerin yapması gerekenleri anlattı.
‘Son 10 yılda ciddi bir artış gerçekleşti’
Son 10 yılda dünyada olduğu gibi Türkiye ve Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımında ciddi bir artış yaşandığını belirten Öger, “Özellikle pandemi sürecinde eve kapanan insanların yaşadığı travmadan hem uyuşturucu hem alkol hem de sigara kullanımında hızlı bir artış yaşandığını görebiliyoruz. Özellikle pandemi sonrası ve asrın felaketi olarak bilinen depremlerden sonra genç nüfus arasında ciddi anlamda uyuşturucu kullanımı arttı. Elimizde bir istatistiki bir veri yok. Bu yüzden Türkiye’de şu kadar uyuşturucu vakası arttı diyemeyiz. 2015-2017 yılları arasında yapılan saha çalışmasına baktığımızda 3.5 civarında bir veri var. Bu verilere baktığımızda tahmini olarak baktığımızda ortalama olarak bir tahmin yürütebiliyoruz” diye konuştu.
‘Diyarbakır Hint keneviri üretiminde ilk sırada’
Diyarbakır’da da uyuşturucu oranlarını iki anlamda değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Öger şunları aktardı: “Bir Diyarbakır’da ciddi anlamda bir kenevir üretimi var. Ciddi anlamda illegal bir yapılanma var. Bu illegal yapılanmalarda her yıl milyonlarca kök Hint keneviri kolluk kuvvetleri tarafından yakalanılıyor. İkincisi kullanımla alakalı. Üzülerek söylüyorum Türkiye’de Hint keneviri üretimde Diyarbakır ilk sırada yer alıyor. Bunu da kolluk kuvvetlerinin yaptığı operasyonlar bize gösteriyor.”
‘Uyuşturucu kullanımı 2 kat arttı’
2015 yılında Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir alan çalışmasında Diyarbakır’da uyuşturucu kullanım oranının 75 bine olduğunu hatırlatan Öğer, şunları söyledi: “2015-2024 aradan 9 yıl geçti. Bu 9 yıl içerisinde uyuşturucu kullanımının net olmamakla beraber 2 kat arttığını öngörebiliyoruz. Ancak Diyarbakır’da hem Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne hem Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi, Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi’ne hem AMATEM, ÇAMATEM’e yapılan müracaatlarda tedavi olmak isteyenlerin sayısının 4 ila 5 bin arasında olduğunu görebiliyoruz. Resmi rakamlara göre, 2023 yılında Diyarbakır’da tedavi olmak için müracaat eden kadın sayımız 500’e yakındır” diye belirtti.
‘Uyuşturucu kullanımının suçlarla doğrudan bağlantılı’
Uyuşturucu kullanımının suçlarla doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi Öger: “Yapılan çalışmalarda özellikle 14-24 yaş arasında hem Diyarbakır’da hem de Türkiye’de uyuşturucu kullanımı gençler arasında ciddi anlamda arttığına şahit olabiliyoruz. Uyuşturucuyla alakalı olarak bizi üzen başka bir durum ise son dönemlerde özellikle kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, çocuklara karşı olan cinsel istismar ve diğer adli vakaların çoğunda faillerin bağımlılık yapıcı madde kullanım etkisinde yapmaları. İstanbul’da geçtiğimiz günlerde 2 genç kızımızı katleden ve sonra intihar eden gencin olayında da uyuşturucu bağımlılığı vardı. Dolayısıyla uyuşturucu bağımlılığı tedavi edilmezse, önlemi alınmazsa toplumda ciddi manada sıkıntıların gün yüzüne çıkabileceğini gözlemliyoruz” dedi.
‘Madde kullanımı ile satışı illegaldir ve suçtur’
Uyuşturucu maddenin hem bulundurulması hem de satışının suç olduğu vurgulayan Öğer, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki yasalara göre madde kullanımı ile satışı illegaldir ve suçtur. Her hâlükârda ceza gerektiren olaylardır. Kimse kendini bu anlamda avutmasın. Kullanıcı ise adli merciler tarafından tedaviye yönlendirilir. Madde kullanıcısı vatandaş tedavi olmak isterse herhangi bir engelle karşı karşıya kalmaksızın tedavi merkezlerine rahatlıkla gidebiliyor. Memur da olsa öğrenci de olsa rahatlıkla tedaviye gidebiliyor. Gönüllü olarak tedavi kabul ettiğinde memuriyetinde bir sorun teşkil etmez ve öğrenci okuldan atılmaz. Ama bunu dışında eğer üstünde yakalanırsa ya da kullanıcı olduğu tespit edilirse, tedavi olmayı kabul etmezse öğrenciliği de bitebilir memuriyet hayatı da bitebilir.”
Kimlere sorumluluk düşüyor?
Herkese büyük sorumlukları düştüğü ifade eden Öger, yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı: “Aileler çocuklarına sahip çıksınlar. Aileler çocuklarının kimlerle takıldığını, hangi ortamlarda olduklarını, arkadaş ortamlarını iyi bilsinler. İletişim kanallarını ciddi anlamda güçlü tutsunlar. Okul, aile ve rehabilitasyon merkezleri, emniyet ve kolluk kuvvetleriyle ciddi anlamda bir bağ ve iletişim kursunlar. Bu bataklığa düşenleri gizlemesinler. Aile tedavi noktasında psiko-sosyal destek alsınlar. Sağlık bakanlığında, Yeşilay’dan bizim gibi Yeşil Yıldız Derneği’nden tedavi noktasında destek alsınlar. Kolluk kuvvetleri özellikle dezavantajlı bazı bölgelerde vardiyalar ciddi anlamda artırması lazım. Özellikle kenar mahallelerindeki okulların etrafında çocuklara sigara satan, açgözlülük yapan esnafların denetlenmesi lazım. Siyasi kanaatlere de uyuşturucu kullanımı engelleme konusunda ciddi yasal uygulamalar, prosedürler yapsın. Onlarca dosyası olan bağımlılar, elini kolunu sallaya sallaya toplumda dolaşmaları engellensin. Özellikle ceza tespit yerlerinden rehabilite etme çalışmaları daha duyarlı, daha hızlandırılmalı.”
‘Toplumsal bir hastalık haline dönüşür’
Uyuşturucu bağımlılığının toplumsal bir hastalık haline dönüşebileceği uyarısında bulunan Öger, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bağımlıları topluma kazandırma noktasında siyasiler, STK’lar ve Sağlık Bakanlığı ellerini bir an önce taşına altına koysun. Önlem alınmaz ise uyuşturucu bağımlılığı toplumsal bir hastalık haline dönüşür. Beraberinden aile içi şiddete, toplumdaki yozlaşmaya, çürümeye, beraberinde ciddi anlamda bir korku imparatorluğunun vakim olmasına neden olur. Bir gencimizi bile kaybetmek büyük bir kayıptır. Yüzlercesi, binlercesi kaybedilecek ise toplumun gelecekle ilgili ciddi anlamda endişe duyulmalıdır.”