AMİDA HABER - Zengin maden yataklarına sahip olduğu bilinen Diyarbakır’da mermer başta olmak üzere çinko, demir ve birbirinden farklı ortalama 40’a yakın maden arama çalışması yapıldı. Maden alanında çalışma yürüten kurumlar 3 kuruma altın arama ruhsatının verildiğini söylüyor. Maden mühendisleri maden aram çalışmalarının bölgenin hem ekonomik hem de işsizlik sorununa çözüm olabileceğini ifade ederken, sivil toplum örgütleri aynı görüşte değil. Diyarbakır’da maden ocaklarını bölgeye faydaları ve zararlar nelerdir? Maden arama çalışmalar bölgenin ekonomisine ve işsizlik soruna temel etkileri nedir? Amida Haber olarak derledik.
‘İtirazda bulunmak sağlıklı olmayabilir’
Maden Mühendisleri Odası Başkanı Nuri Alpaslan, maden aramaların kentin ekonomik kalkınmasında ve işsizlik sorunlarına önemli bir gelişme olduğunu söyledi. Alpaslan maden ocaklarının olumlu ve olumsuz yönlerini şöyle sıraladı: “Diğer sektörlere nazaran, madencilik ekonomik getirisi en yüksek olan sektördür. İstihdam ve ekonomik getirisi bakımından düşündüğünüzde olumlu. Hasandin Yaylası’yla beraber söz konusu tartışmaların yürütüldüğü gibi bir çevre kirliliğine yol açılacağı söyleniyor. Henüz orada bir çalışma yapılmadığı için, gerçekten oraya ciddi bir zarar verip vermeyeceğini bilmiyoruz. Orada çalışmalar başlatılır, gidilir, tespit edilir. Gerçekten havaya, çevreye, suya bir zararı varsa tespit edilir. Ancak önce itirazlar yapılır ama henüz herhangi bir şey yapılmadan bir itirazda bulunmak çok sağlıklı olmayabilir” dedi.
‘İşler bittiğinde rehabilite çalışmaları yapılıyor’
Diğer sektörlere bakıldığında maden aramalarının en az zarar verdiği çalışmalardan biri olduğunu ifade eden Alpaslan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Maden ocaklarının illaki ekolojik bir tahribatı olacaktır. Ama maalesef şunu da düşünmek lazım. Maden bir ihtiyaçtır. Diyarbakır'da aynı zamanda yoğun bir inşaat faaliyeti de var. Bütün bunları düşündüğümüzde belki de madenciliğin verdiği zarar yüzde 10 bile değil. Madencilik ilke ve esaslarına göre yapılırsa, bilim ve teknik doğru kullanılırsa en az zararlı atlatılabilir. Özellikle Diyarbakır'ın yerel firmaları, işletmede işleri bittiği zaman orada bir rehabilite çalışması ve ağaçlandırma yapıyor. Hatta madencilik faaliyetleri yapılmayan yerlerde de ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor.”
‘Temel görev STK’lara düşüyor’
Yetkili kurum ve kuruluşlara büyük sorumluluk düştüğünü belirten Alpaslan konuşmasına şöyle devam etti: “Yetkili mercilerden, bu işin erbabı olan kişilerden, kurumlardan bilgi alıp ona göre bir tepki geliştirmek gerekiyor. Madencilik, toplumun bütün hayatını etkiliyor. Bu bir ihtiyaçtır. Buradaki temel çağrımız bizlerle ya da orada çalışma yapan firma yetkilileriyle önceden bir görüşme yapabilir. Burada ne yapılacak ne üretilecek, olası zararları nedir, bunun ekonomik getirisi nedir, istihdama olası faydaları nelerdir Çevre Mühendisleri Odası ile iletişime geçip bir tepki geliştirilebilir. Burada STK’lara büyük sorumluluk düşüyor.”
'Madende alternatif hiçbir yer yoktur'
Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Genel Sekreteri Avukat Ahmet İnan, madenlerin Diyarbakır’da büyük tahribatlara yol açtığı söyledi. İnan, konuşmasında şunları ifade etti: “Madencilik faaliyetleri ülkemizde maalesef kanuna ve insan sağlığına uygun yapılmıyor. Daha fazla ne kadar kar edebilirim mantığı ile yapılıyor. Böyle olunca da bunun cezasını halk ve doğa çekiyor. Kimsenin yaşam alanlarının yok edilmeyeceği şekilde yapılsın, kimsenin ağzı bile açılmaz. Fakat köylünün mera alanında maden araması yapılıyor. Maden şirketleri için oranın köylünün mera alanı olması, mera alanının kurutulacağa, su kaynağının dibinde olup su kaynaklarını kurutması gibi hiçbir önemi yoktur. O alanda endemik bitki ve hayvanlar mı var hiçbir önemi yok. Maden nerde ise oradan çıkartılır. Madende alternatif hiçbir yer yoktur.”
‘İklim krizi kapıda’
Maden aramaları nedeniyle bütün yaşam alanların tehlike altında olduğunu dile getiren İnan: “Hep özgün, el değmemiş doğal alanlar, ormanlar imara açılıyor. Böyle giderse Diyarbakır’da tarım yapılacak hayvan otlatılacak alan kalmayacak. Gıda ve su krizi kapıda, su kaynakları tehlike altında. Diyarbakır’da son 5 yılda 25 bin hektar tarım arazisi petrol arama çalışmaları nedeniyle yok edildi. Yapılan maden aramaların yüzde 10’u, 20’si bir ihtiyaçtır. Geriye kalan kısmı ise şirketin kendi sermayesini katladığı bir sistemdir. Halkın ihtiyacı kadar değil de sermayenin kendi döngüsünü döndürmek için kullandığı şeylerdir” diye konuştu.
‘İşsizliği ortadan kaldırmayacaktır’
Alpaslan’ın aksine maden ocaklarının işsizliği azaltmayacağını belirten İnan, şöyle dedi: “Maden alanlarıyla 3-4 bin kişinin yaşamı alanı, mera ve tarım alanlarını yok ediyor. Sadece o bölgede 2-3 kişiye iş imkânı sağlıyor. Genelde de bunlarda bekçi oluyor. Diğerleri kendilerinin kalifiyeli elemanları. Bu işler temel bilgi ister, herkesi işe alamazlar. İş olayı tamamen yalan. 3-4 bin kişinin geçim alanını yok edip 3 kişiyi işe almakla sorun çözülmez”
‘Hasandin Yaylası öncülük etti’
Hasandin Yaylası’nın Diyarbakır’da öncü rol oynadığını belirten İnan, “Diyarbakır şu an yaratılacak tahribatın farkında değil. Kulp, Hasandin Yaylası buna bir öncülük etti. Biraz da farkındalık yarattı. Eğer Hasandin Yaylası gibi bir tepki gelişmezse ne içilebilir bir su, ne temiz bir toprak, ne temiz bir orman kalamayacak. Kulp barajından sonra insanlar artık musluktan su içemez hale geldi, marketten almak zorunda kalıyorlar. Bu olaydan sonra Hasandin yaylasında tepki büyüdü” dedi.