AMİDA HABER - Diyarbakır’ın Tavşantepe Mahallesi, 21 Ağustos’ta Kuran kursuna gitmek için evinden ayrılan 8 yaşındaki Narin Güran’dan bir daha haber alınamadı. 12 gündür köye gazeteciler, belediye yetkilileri, jandarma, kolluk kuvvetleri ve arama kurma ekipleri adeta kamp kurdu. Narin’in kaybından bu yana gönüllü olarak Tavşantepe Köyü’nde küçük çocuğun ailesine psikolojik destek veren Türk Psikolojik ve Rehberlik Derneği (PDR) Diyarbakır İl Başkanı Hayriye Müjde Erçetin, yaşananları Amida Haber’e anlattı.
‘Olayın bir fanatizmi artık oluşmaya başladı’
Küçük çocuğun kaybının büyük bir fanatizme dönüştüğü ve çocuklar üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceğini söyleyen Erçeten, “Evet kayıp bir çocuk var. Onun için endişelenenler bir sürü kişi var ama onun için endişelenirken etraftaki herkese de sataşıp, herkesle de yoğun bir kavga içerisinde olan da bir grup var. Olayın bir fanatizmi artık oluşmaya başladı. Bu bir futbol maçı değil. Bu bir müsabaka değil. Bir yerde işte onu bulanlar, bulmayanlar; aile veya değil kısmında, bu fanatizmi devre dışı bırakmak gerekir. Sadece duyarlı olan kişiler bizler değiliz. Oradaki insanlar da duyarlıdır. O köyde o çocuğu gören, o çocukla temas halinde olan insanların da duyarlı olabileceğini o insanların da acı çektiğini, üzülebildiğini, ortak payda olduğunu, anılarının olduğunu göz ardı etmemek lazım” diye konuştu.
‘Hedef almak istismardır’
Sosyal medya üzerinde paylaşılan görüntülerde hedef olarak gösterilen çocukların ileriki yaşamlarında olumsuz etkileneceklerine vurgu yapan Erçetin, ‘Sosyal medyada kalan videoların sildirmek çok mümkün değil. O videoların zihinlere, hafızalara kazınıyor olması, o çocuğun büyüdüğü zaman sürekli bununla anlıyor olması, bu ihtimaller üzerinden yaşamının örseleniyor olması onun için büyük bir olumsuzluğa sebebiyet verebilir. Etiketlenmeye sebep verebilir” dedi.
Gazetecilik meslek etiğine uygun değildir
Erçetin, çocukların görüşlerinin yalnızca pedagog ya da alanında uzman kişilerce alınabileceğine dikkat çekerek gazetecileri de uyardı. Erçetin şunları söyledi: “Hassas bir süreçten geçilirken, oradaki çocukların, ailelerin ne yaşadığını bilmiyoruz. Dolayısıyla bir yabancı olarak böyle durumlarda gidip çocuklara mikrofonu uzatmak nedir? Böyle durumlarda çocuklarla yapılan görüşmelerde, görüşmeyi yapan kişilerin buna uygun bir pedagojik altyapısının olması gerekir. Çocukları nasıl konuşturacak bununla ilgili bir bilgisinin olması gerekir. Bir çocuğa mikrofon uzatarak o çocukla görüşme yapmak bir sınır ihlalidir. İstismar her zaman cinsel değildir. Çocuğa mikrofon uzatıldığında o anki panikle, heyecanla, korkuyla, kaygılıyla ne diyeceğini bilemeyebilir. Bu videonun elden ele yayılması asla doğru değildir.”
Türkiye ilk sıralarda
Avrupa ülkeleri arasında, kayıp çocuk vakaları sıralamasında Türkiye’nin ilk sıralarda yer aldığına dikkat çeken Erçetin, şöyle devam etti: “Bugün Narin için insanlar çaba sarf ediyor ama bu ülkede yıllardır kayıp olan bir sürü çocuk var. Bunların net bir istatistiği olmamakla beraber Avrupa'da çocuk kaçırma olaylarının en fazla olduğu ülkelerden bir tanesi Türkiye. Çocuğu kaçırılmış, yıllardır çocuğunun ölüsüne, dirisine ulaşamayan aileler var. Birçok aile için oradaki tüm haberler tetikleyici olabiliyor. O nedenle söylemleri yaparken, söylemlerde bulunurken bunun bir başkasına zarar vermemesi üzerine hassasiyet gösterilmesi gerekiyor.”