AMİDA HABER - 2015 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne aldığı Diyarbakır Surları, talanla karşı karşıya. 9 bin yıllık geçmişi ile kentin önemli simgelerinden biri olan Surların taşları, tek tek çıkarılarak, satıldı. Çıkarılan taşlar nedeniyle Sur diplerinde ciddi boşluklar oluştu, bazı bölümlerde yıkılma tehlikesi meydana geldi. İddialara göre, Surlardan sökülen taşlar, bölgedeki kafeterya sahiplerine dekorasyonda kullanmaları için satılıyor.
‘Tarihi eser kaçakçılığı suçudur’
Tarihi dokunun bozulmaması için harekete geçen Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG) Direktörü Prof. Dr. Aziz Yağan, yetkililerin duruma el koyarak, “taş hırsızlarını” tarihi eser kaçaklığından yargılaması gerektiğini söyledi. Hırsızlığın resmi kurumların gözünün önünde yaşandığına dikkat çeken Yağan, “Bu taşların sökülmesi polis evinin karşısından başlayıp, Mardin kapıya kadar devam ediyor. Burası çok uğrak bir yer. Karşıda polis evi var, biraz ileride CHP ilçe binası var, buradan toplu taşıma araçları geçiyor. Sur içinde ya da yeni mekanları tek tek kontrol etmek ve taşların kaynağını orijinalini bulmaları gerekiyor. Bu taşlar bulunduktan sonra da gerekli cezayı vermeleri gerekiyor” dedi.
‘Hala bu zihniyette, tartışmada değiliz’
Duvarların alt bölgesindeki taşların sökülmesinin Surlarda yıkıma davetiye çıkardığının altını çizen Aziz Yağan şunları söyledi: “9 bin yıllık kaleyi, son 100 yılda koruyamadığımızın son işaretlerinden bir tanesi. 1980 öncesinde Sur içindeki bazı yapıların yıkılıp betonarme yapı izni verildi. 1932'de Dağkapının yıkılması, daha sonra restorasyona adı altında yapımıza zarar verilmesi, derz harcıyla resmen taşların boyanması bu ve buna benzer problemler devam ediyor. 1932 yılında şehirde hava sirkülasyonu olmuyor diye bakıp da surları yıkan zihniyet aslında bu surların kıymetini, önemi bilseydi şehri dışarıya taşımayı düşünürdü. Hala bu zihniyette, tartışmada değiliz.”
‘Şikayet etsinler’
Tarihi dokuyu korumak için evrensel deneyimlere, birikime uygun yeni bir süreç başlatılması gerektiğini anlatan Yağan, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Diyarbakır surlarının içine ve dışına güvenlik kameraları korunması gerekiyor. İçine ve dışına cam ya da mika bariyer konulması gerekiyor. Diyarbakır Kalesi'ne insanların temasını engellemek gerekiyor. Kaleye çıkılmasını mı istiyorsunuz Saraykapı'da ya da keçi Burcu’nda turnike sistemi ile belli saatler arasında kontrollü bir şekilde insanların çıkmasını sağlayabilirsiniz. İnsanların da buna tepki göstermesi gerekiyor. Mekanlardaki taşlara dikkat etsinler. Nereden geldiğini sorgulasınlar. Eğer şüphelendikleri bir durum varsa ilgili yerlere şikâyet etsinler.”
‘Torunlarımıza miras bırakmamız gerekir’
Tarihi koruma sorumluluğunun bütün toplumun olduğunu söyleyen Yağan, şöyle konuştu: “Sadece birilerinin bunu engellemesi ile ilgili bir şey değil. Bu bize miras kalmış bizim de bunu torunlarımıza veya dünyaya miras bırakmamız gerekir. Onun için muhatap diye bir şey yok, muhatap her birimiz. Dışardan gelenlerde öyle. Dışarıdan gelenler de gördükleri fark ettiklerinde itiraz etmeleri gerekiyor. Diyarbakır toplumu bu kalenin bu şekilde korunması gerektiğinin farkına varmak zorunda.”