Yanlış yere kurulan rüzgar türbinleri yaşamı tehdit ediyor

Trakya Bölgesinde kurulan rüzgar enerji santralleri hem tarım alanlarını hem de kuşları tehdit ediyor. Rüzgar enerji santrallerine karşı olmadıklarını söyleyen çevre aktivistleri, santrallerin yerleşim alanlarına yakın kurulmasına ve göçmen kuşların göç yollarının dikkate alınmamasına itiraz ediyor.

Yanlış yere kurulan rüzgar türbinleri yaşamı tehdit ediyor! Trakya Bölgesinde kurulan rüzgar enerji santralleri hem tarım alanlarını hem de kuşları tehdit ediyor. Rüzgar enerji santrallerine karşı olmadıklarını söyleyen çevre aktivistleri, santrallerin yerleşim alanlarına yakın kurulmasına ve göçmen kuşların göç yollarının dikkate alınmamasına itiraz ediyor.

DOKU Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Göksal Çidem, İstanbul Şehir Plancıları Odası Şube Başkanı Eray Morgül ve Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren, Trakya’yı tehdit eden santralleri 9. Köy’e değerlendirdi.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar enerji santralleri, çevreye en az zarar veren enerji kaynağı olduğu için tercih nedeni. Ancak santralin kurulacağı yerin tespitinde bilimsel araştırmalara riayet edilmemesi olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Trakya Bölgesinde RES’lerin yerleşim yerlerine yakın kurulması ve kuşların göç yollarının hesaba katılmaması sebebiyle köylülerin ve çevre aktivistlerinin mücadelesi sürüyor.

“Sadece Kırklareli için onaylanmış bin proje var”

“RES projelerine karşı değiliz, konumlandırıldığı yerlere karşıyız” diyen Kırklareli DOKU Başkanı Göksal Çidem, sadece Kırklareli için binin üzerinde onaylanmış proje bulunduğunu, bunun bir şehir için çok büyük bir rakam olduğunu söyledi. Çidem, yanlış konumlandırılmış rüzgar türbinlerinin Kırklareli’ye zararlarını şöyle anlattı:

“Kırklareli Istrancalar, ana kuş göç yolu üstünde. Yani Avrupa’dan Afrika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya ilkbahar ve sonbaharda kuşların göç dönemi bu bölgede gerçekleşiyor. Dolayısıyla milyonlarca yıldır göç eden kuşların göç yollarına bir bariyer kurulmuş oluyor.

Istrancalar, son buzul çağını yaşamayan bir bölgedir ve yüzlerce biyoçeşitliliğe sahiptir. Istrancalar bölgesinde 4 bin 179 hayvan türü bulunuyor. Bu inanılmaz bir biyolojik zenginliktir.”

Yarasalar da tehdit altında

Istrancalar’ın karstik (Jips, kalker, tebeşir ya da kaya tuzu gibi suda kolay bir şekilde çözünen kayaçların çözünmesi ile karstik şekiller oluşur) yapıda oluştuğu için Türkiye’de en çok mağara yapısına sahip bölge olduğunun da altını çizen Çidem, Kırklareli’nde tescilli 40 mağarada çalışmaların halen sürdüğünü de hatırlattı.

Bu mağaraların en büyük özelliğini, “Balkanlardaki yarasaların kış uykusuna yattığı ve üreme alanları olan yerler” diyerek özetleyen Çidem, şunları dile getirdi:

“Rüzgar türbinlerinin basınç değişikliğinden dolayı yarasaların ciğerlerinde kanama oluyor ve ölüyorlar. Yaz aylarında 6 günlük bir çalışma yaptık. Rüzgar türbinlerinin olduğu alanda 39 yarasa ölü olarak bulundu. Bu, oldukça yüksek bir rakam. RES’lerin, öncelikle doğal yaşamı tehdit ettiğini, kuşların göç yollarındaki olumsuz etkilerini gördük. Bütün bu nedenlerle RES’lerin yerleri yanlıştır ve bu nedenle de karşıyız.”

RES’ler tarım alanlarına da zarar veriyor

Çidem, Kırklareli’de kurulan rüzgar türbinlerinin tarıma da büyük zarar verdiğini şu sözlerle anlattı:

“Aslında Trakya’nın, enerji üretim merkezi değil tarımsal üretimin merkezi olması gerekiyor. Evet, tarım alanına da RES kurulabilir ama bağcılık, meyvecilik veya mutlak tarım alanları üzerine olmaması gerekiyor. Bu projelerin, 25 yıllık yapıldığı yazıyor, ama biz 40 yıl olarak değerlendiriyoruz. Bizim bu topraklarda 8 bin 500 yıldır yerleşik tarım yapılıyor. Bundan vazgeçemeyiz.”

“Bulgaristan topraklarına sahip çıkıyor”

Istrancalar’ın bin 265 kilometre karesinin Bulgaristan topraklarında, bin 970 kilometre karesinin Türkiye’de olduğunu belirten Çidem, “Bulgaristan’a baktığımızda bir tane bile rüzgar enerji santrali yok ama burada her yerde var ve giderek çoğalıyor. Bulgaristan’da kurulmamasının sebebi biyoçeşitliliği korumak. Bulgaristan topraklarına sahip çıkıyor ama sadece Kırklareli’de binin üzerinde proje var.

Bu projelerin gerçekleşmesi sonrasında nesli tehlikede olan kuş türleri, konacak dal bile bulamayacak çünkü ağaçlar da kesiliyor. Örneğin türü tehlikede olan şah kartalları…

Sosyal yaşam merkezinin yakınına kurduğunuzda İzmir Karaburun Yayla Köyü örneğinde olduğu gibi inanılmaz bir gürültü yaratıyor. Bu gürültüden ilk olarak da hayvanlar etkileniyor.” dedi.

Küçük kuşlar ve yarasaların ölümü

Çevresel Etki Değerlendirmesi raporları hazırlanırken özellikle üniversitelerden bilimsel veri alınması gerektiğini belirten Çidem, “Bölgedeki rüzgar hareketlerine göre tarım dışı, hayvancılık yapılmayan alanlara kurulmalı. Oysa doğal varlıklarımızın en çok olduğu alanlara, ormanlara, meralara yapılıyor. Kırklareli’nin Vize ilçesine bağlı Küçükyayla köyünde daha önce kurulan RES’ler var. Büyük bir gürültü var. RES’ler kurulduktan sonra köyde küçük kuşlar ve yarasalar ölmeye başladı. Kuşlar ve yarasalar bölgeyi terk ettikten sonra sinek popülasyonunda artış oldu, bu da tarımı etkiliyor. Ekosistemde zincirin bir halkasını kopardığınızda telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuyor” diye konuştu.

“Türbinlerin yakınında yerleşim yeri olmamalı”

İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Eray Morgül, yerleşim yerlerine yakın kurulan rüzgar türbinlerinin çok ciddi gürültü yarattığının altını çizdi: “Çok ciddi bir gürültüsü vardır. Bu gürültü orada yaşayan her türlü canlıya zarar verir. Sesi, insandan en küçük mikro organizmaya kadar herkesi etkiler” diyen Morgül, şunları ifade etti: “RES projelerinde, türbin pervanesinin süpürme alanı izdüşümünü belli bir dereceye çevirdiğinde burada tarım yapılamaz hale gelir. Kışın, çok soğuk yerlerde türbinlerde buzlanma olur ve türbinlerin 3 gün durduğu görülür. Alet çalıştığında ise bu buzları fırlatır. Dolayısıyla o türbinlerin yakınında herhangi bir yerleşim yerinin olmaması gerekir.”

“Kamu yararı değil şirket yararı”

ÇED raporlarında bilimselliğe önem verilmediğini ve kamu yararı gözetilmediğini belirten Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren de RES alanları belirlenirken kamu yararından çok şirket yararına uygun yerlerin seçildiğini belirtti: “RES’lerin yerleşim yerlerine uzaklığının 2,5 kilometre olması gerekiyor. Trakya’da köyler birbirine çok yakın, bu da kurulan bir RES’in birçok köye zarar verebileceği anlamına geliyor.”

Ayten Eren şunları da ekledi: “Bilimsel süreç doğru yapılmıyor. Uzun bir inceleme dönemi olması gerekiyor ama bu yapılmıyor. Örneğin Edirne Lalapaşa ilçesi Vaysal köyünde 8 türbin var ve köye o kadar yakın ki, dönen türbinlerin gölgeleri köyün üstünden geçiyor. Bunun için de halk RES’e karşı mücadele veriyor.

Son 2,5 ayda Uzunköprü, İpsala, Keşan ilçelerinde toplam 25 projeye onay verilmiş. Kamu yararını gözetmeyen, şirket nereyi istiyorsa oraya projenin verilmesine karşıyız. ÇED raporları hazırlanırken uzun çalışmalar yapılmalı. Bölgedeki canlı yaşamı incelenmiş değil. Çoğunlukla kopyala yapıştır raporlar sonucu kurulan RES’ler ekosisteme büyük zararlar veriyor.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri