Her insanın hayatında en az bir kez başına gelen diş çürüğü, maalesef pek çok olumsuz etkiye neden olabilir. Diş çürüğünün sebep olduğu ağrı, kötü ağız kokusu gibi faktörler, kişinin hayat kalitesini ciddi şekilde düşürebilmektedir.
Dr. Öğr. Gör. Gülşah Yenier Yurdagüven, diş çürüğünün nedenleri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Ağız içerisinde bakterilerin oluşturduğu asitin, dişlerin mineral dokularını çözerek mine bütünlüğünün bozulmasına, diş çürüklerinin oluşmasına neden olduğunu belirten Yurdagüven, ancak, diş çürüğünün önlenebilir bir hastalık olduğunu söyledi.
Yurdagüven, "Beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi, iyi bir ağız hijyeninin sağlanması, remineralizasyon ajanlarının kullanılması, düzenli diş hekimi kontrolleri ile çürükten korunmak mümkündür." dedi.
DİŞ ÇÜRÜĞÜNE NASIL BİR TEDAVİ UYGULANMALIDIR?
Yurdagüven, "Diş çürüğünün ilk aşaması olan başlangıç seviyesinde kavitasyon göstermeyen lezyonlarda restorasyonlar yerine remineralizasyon tedavisi uygulanmaktadır. Böylece, demineralize olmuş çözünmüş dokular eski haline getirilebilir. Ancak mine ve sert dokular çok fazla mineral kaybetmeye başladığında dişlerinizde geri dönüşü olmayan hasarlar, diş yüzeyinde kavite adı verilen boşluklar, oyuklar oluşabilir. Vücudunuz daha fazla mine dokusu üretemediği için mevcut dişteki madde kaybını onarmak ve kaybedilen estetik ve fonksiyonu geri kazandırmak için restoratif diş tedavileri uygulanır." diye belirtti.
DİŞ DOLGUSU NASIL ÇALIŞIR?
Diş dolgularının, çürüğü tedavi edip kavitasyonun daha fazla büyümesini önlediğine dikkat çeken Yurdagüven, "Diş hekiminiz diş çürüğünü uzaklaştırdığında çürüğe neden olan bakterileri ortadan kaldırarak dişin o bölgesinde daha büyük bir çürük oluşmasını engeller. Bu nedenle, dolgu sadece bir çürük tedavisi değildir, aynı zamanda ileriki dönemde oluşabilecek çürükleri de önlemektedir." diye belirtti.
DOLGU TEDAVİSİNİN GECİKMESİNDE NASIL SORUNLARLA KARŞI KARŞIYA KALIRIZ?
Yurdagüven, "Erken dönemde restoratif tedaviler uygulanmadığında, kavitasyonun derinliği ya da genişliği artarak daha fazla soruna yol açabilir. Diş çürüğü dentin dokusuna ulaştığında daha hızlı ilerler. Sıcak-soğuğa ve tatlı besinlere karşı hassasiyet şikâyeti oluşabilirken, derin dentin çürüklerinde ağrı görülebilir. Kavitasyon içerisinde daha fazla besin artıklarının birikmesi, çürüğün içinde ve çevresinde daha zor temizlenebilir alanların oluşması nedeniyle çürük daha hızlı yayılabilir." ifadelerini kullandı.
Ne kadar az çürük dokusu uzaklaştırılırsa, dişin canlılığını koruyan pulpaya o kadar az zarar verileceğini belirten Yurdagüven, "Başka bir deyişle dişin kök kanalı tedavisi gereksinimi azalır. Kavite büyük olduğu sürece kalan diş sert dokularındaki madde kaybı artar ve bu da diş yapısının zayıflamasına ve kırılmaya daha yatkın hale gelmesine neden olur." dedi.
Yurdagüven, açıklamasının sonunda şunları kaydetti: "Sonuç olarak; tedavinizi geciktirmemek, çürüklerin erken teşhis edilmesi ve tedavi edilmesiyle restorasyonların daha uzun ömürlü olmasını sağlar. Diş tedavisini ihmal ederek dişlere daha fazla zarar verebilirsiniz. Erken teşhis, çürüğün ilerlemesini durdurarak ve minimal invaziv uygulamalarla diş dokusunu korumaya yardımcı olur. Bu nedenle, düzenli diş hekimi kontrollerine önem vermek ve tedavi gerektiğinde zamanında harekete geçmek, sağlıklı bir ağız ve gülümseme için kritik öneme sahiptir. Unutmayın ki, diş sağlığına verilen özen, genel sağlığımızı da olumlu yönde etkiler."