AK Parti kurulduktan sonra Kasım 2002 yılındaki seçimlerde mağdur edebiyatı yaparak iktidara geldi.
AK Parti topluma Kopenhag kriterlerini ve Avrupa uyum yasalarını hayatta geçireceğiz diye geldiler.
Sözde darbeci anlayıştan ve darbe ile hayata geçirilen Anayasa'dan Türkiye halklarını kurtaracaklardı. Kürtlerle barışacak, yıllardır sistem tarafından mağdur edilenlerin mağduriyetlerini ortadan kaldıracaktı. Kısacası sistem tarafından ötekileştirilmiş herkesi kucaklayacaktı.
Peki bunları yaptı mı AKP?
Dağ fare doğurdu misali diye bir söz vardır. Aynen öyle de oldu.
AKP, 2002'den 2014 yılına kadar yani ayağı yere basana kadar, her kesime samimi davranmaya ve demokrasi yanlısı görünmeye çalıştı. Fakat ne zaman ki 2015 Haziran seçimlerinde iktidardan düştü, başta Kürtler olmak üzere herkesle kavga etmeye başladı.
Ve demokratik söylemlerden vazgeçip, sertleşme söylemlerine yöneldi. 2016 yılında yıllarca birlikte yol yürüdüğü Gülen Cemaati ile iktidar savaşından sonra, iktidarını eline geçirip güçlenen AKP, başta Kürtler olmak üzere tüm topluma saldırmaya başladı. Mecliste çıkardığı dokunulmazlık yasası ile başta HDP Eş Genel Başkanları dahil olmak üzere HDP Milletvekili ve Belediye Başkanları tutuklandı, belediyelere kayyum atadı.
16 Nisan 2017 referandumu ve kanun hükmünde kararnameler ile bir çok yerde mağduriyetler yarattı. 2019'a gelindiğinde Mart'ta yapılan seçimlerde HDP ve Kürtler, kayyum atanan belediyelerini artırarak tekrar geri aldı. Bunun yanı sıra bir çok Büyükşehir Belediyesi de Kürtlerin desteğiyle AKP'den CHP'ye geçti. Ama daha seçimlerin üzerinden bir yıl geçmeden AKP yine HDP belediyelerine kayyum atadı. 2024 Mart yerel seçimlerinde Kürtler bölgenin birçok yerinde belediyeleri tekrar geri aldı. Yine metropollerde AKP'ye kaybettirdi ve AKP yerel seçimlerde ikinci parti konumuna düştü.
Yani Kürtler AKP şahsında sisteme şu mesajı verdi: Baş versek de baş eğmeyeceğiz!
Ama tüm bunlara rağmen daha seçimlerin üzerinden iki ay geçmeden Hakkari Belediye Başkanını tutuklandı, belediyeye tekrardan kayyum atandı. (Ha bu arada kayyumun kelime kökeni nereden geliyor; kayyum ismi iki ayette geçiyor. El Bakara 2/255 Al-i İmran 3/2 Allah, kendisinden başka tanrı bulunmayan, hayatta hay ve kayyum olandır.) (Tabi kayyumların yarattığı tahribatı yazmaya gerek bile yok. Tahribat ve zararları yazarsak bilmem kaç yazı yazmamız lazım.)Tekrar yazımızın konusuna dönelim.
Hak ve özgürlüklerden vazgeçip, sertleşme söylemlerine yönelen bir AKP ve Cumhur İttifakı var. Bunca baskıya rağmen iradelerini ortaya koyan Kürtlere, İktidar Partisi ve ortakları sonuç almaktan uzak ve içinden çıkılmaz bir yol izliyorlar. Kürtlerde güzel bir söz vardır. "Kerême Çu seferê,hat seferê disa kerê berê" yada Albert Einstein'in söylediği gibi "Hep aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek ahmaklıktır." misalidir AKP'nin hali.
Sevgili okurlarım sesinizi duyar gibiyim. Peki dosyası vardı madem, o zaman bu kişileri DEM niye aday yaptı?
Bu tür tartışmaları yapanların samimiyetine inanarak bunu biraz açalım. Yüzyıllardır Kürtleri yok sayan bu anlayış, hayatı boyunca bırak mahkemeleri, bir mahalle karakoluna bile yolu düşmemiş birini belediyeye aday yapsa bile, kazandığı taktirde senin dokuz aylık olman lazım, sen neden dokuz ay on günlüksün deyip yine hazmetmeyecektir. Ve yine kayyum atanacaktır. Geldiğimiz noktada bariz olan bir şey var. Oda şudur ki; sisteme hizmet etmeyen başta Kürtler olmak üzere, bu anlayış seçme ve seçilme hakkı tanımıyor. Yoksa AKP'ye karşı darbe yapmaya kalkan Fetöcü ve aynı zamanda bilmem ne kategoride aranan bir savcının on yıl önce hazırladığı bir dosyayı gerekçe göstererek böyle bir şey yapmanın, akılla bağdaşır yanı yoktur. Fetöcüler sana yapılınca darbe ve günah. Kürtler söz konusu olunca müstahak ve mubahtır. Tam da Diyarbakırlıların deyimiyle hadi oradan derler.
Varsayalım dosyası var, mahkeme tarihi verilmiştir bir belediye başkanı neden mahkeme öncesi gözaltına alınır?
Ve daha mahkeme karar vermeden trol medya neden karar verir ve belediyeye nasıl kayyum atanır? Oysaki olması gereken bir Belediye Başkanı görevden uzaklaştırma alırsa onun yerine belediye meclisi kendi aralarından birini tayin eder. Ama Kürtlerin coğrafyasında durum böyle değildir. Bundandır ki Kürtlerin dincisi, sosyalisti, komünisti, velhasıl kelam kim neye inanıyorsa inansın ama şunu iyi bilinmelidir ki sistemle değilsen sana ne seçilme nede seçme hakkı vardır!