Her gün dışarı çıkmadan hava durumuna mutlaka bakarım. Havanın güzel olduğu günler genelkikle Diyarbakır’da bulunan "yüksek kahveye" yada konuk evinin önündeki çay ocaklarına uğrarım. Bu pazar günü öyle yaptım. Kaçak çayları içerken Diyarbakır ve siyasetin renkliliğini bulabilirsiniz konuk evinin önünde. Hem Türkiye ve Dünya siyasetinde neler oluyor, hem de Kürtlerin cephesinde durumlar neler, hepsini tartışabilirsiniz. Bir bakıma siyaset meydanı gibidir. Orada gündem kendiliğinden oluşur. Tabii bu haftaki gündem konusu Paris katliamıydı. Paris'te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'nin basılması ve zorunlu göç mağduru üç Kürt katledildi. François Mitterand bir zamanlar Kürtlerin dostuydu ama ikinci kez Kürtleri koruyamadı Fransa. Neden on yıl arayla Kürtler Paris'te katlediliyorlar. Tamda bunları düşünürken, Xale Pelo bizleri selamlayıp oturdu. Bizim sormamıza fırsat bile vermeden kaçak çaydan istemeyi fırsat vermeden neyi düşündüğümüzü bilircesine; (Xale Pelo, gündeme hakim olan biri ve yılların tecrübesi.)
Yok yok bu katliamların sonu böyle gelmez dedi. Peki nasıl sonlanır sizce sorusu, daha tam sorulmadan; başladı anlatmaya. Bu arada çaylar gelmiş çayı'da şekersiz içiyor xale Pelo.
Kürtler Kendi köylerinde, ilçesinde, ilinde ve zorunlu göç etmek zorunda kaldıkları yerlerde de hep katledilen oldular. İşte yakın zamanda Konya, İzmir, yada Sakarya'da son olarak Paris. düşünsenize neden hep Kürtler?
Ve bunları yapanların şizofren hastası olduğunu yada başka saiklerle yaptıkları söylenir. Kapitalizm dünyanın her yerinde insanlığı esir almış. İktidar hırsı yüzünden sömürgeciler demokratik bir ülke istemezler. Bu yüzden demokratik bir yaşamı savunanlar; emekten, eşitlikten yana oldukları bir dünyayı yaşamları pahasına savunan toplumları rahat bırakmazlar. İşte bundan dolayı saldırıların hedefinde hep demokrasi güçleri ve savunucuları İlk hedeftir. Xale pelo'nın bu değerlendirmesi üzerine ne yapmalı?
Kürtler ve dostları diye mırıldandı oturanlardan biri.
"Kürtler şuanda bulundukları dört parçada başta olmak üzere. Zorunlu olarak göç etmek zorunda kaldıkları ülkelerde, savundukları paradigmanın, emperyalist güçlerin ve faşist iktidarların korkulu rüyası haline geldiklerini görmeliler. Bedeli ne olursa olsun demokrasi mücadelesini yükseltmeliler."
Diyip kalkarak başka bir güneşli günde yeni konuları tartışmak üzere vedalaştı.