Kürt sorunu, seçim malzemesi olmayacak kadar hayati önem taşıyan bir sorundur.
31 Mart seçimlerine iki aydan az bir zaman kaldı. DEM Parti bölgede kent uzlaşısı ile belirlediği adaylarıyla seçimlere gidecek.
DEM Parti Türkiye'nin hem metropol kentlerinde hem de diğer il ve ilçelerde istenilen uzlaşma sağlanmayınca kendi adayları ile seçimlere gidecek. Ve bu sebeple İstanbul başta olmak üzere bir çok il ve ilçe belediye eşbaşkanlık adaylarını açıkladılar. Tabii daha İstanbul adayları açıklanmadan bando takımlı kafalar, Kürtler ve DEM Parti AK Parti ile anlaştılar sloganlarını atmaya başladılar. Bu anlayışa sahip bando kafalılar şunu düşünmediler; yahu Kürtler 2019 seçimlerinde bağrına taş basıp metropol kentlerinde CHP'ye oy verdiler. 14 Mayıs seçimlerinde Kürt bölgesinde %80 oranında Kılıçdaroğlu'na oy verdiler. Kürtler,demokrasi adına içlerine sinmemesine rağmen bu desteği verdiler.
Peki karşılığı ne oldu?
İmamoğlu AKP hükümeti kendisine karışmasın diye Topbaş döneminde işe alınmış Kürtlerin işine son verdi. Onun içindir ki Kürt sorunu seçim malzemesi olmayacak kadar hayati önem taşıyan bir sorundur. Dolayısıyla her seçim döneminde gündemleşmesi doğaldır. Kürt sorununun çözümü için elbette devlet ve iktidar partisi ile konuşulması kadar doğal bir şey olamaz.
Bir gürüşme var mı veya yok mu bilmiyoruz.
Ama olmalı mı? Evet olmalıdır. Kürt sorunu gibi meselelerde, sorunu ancak liderlik yeteneği ve vasfı olanlar çözer, Kürt tarafında Öcalan kabul görür.
Devlet ve hükümette ise Erdoğan bu yetenek ve vasfa sahiptir. Çünkü halkın tabiriyle en kötü gürüşme en iyi kavgadan iyidir. Çünkü Kürt sorunu, sonuç ne olursa olsun barışla sonlanmalıdır. Bu sebeple yüzyıllık bir sorunu getirip seçimlere bağlamak doğru değildir. Türkiye'nin her alanında belirleyici ve toplumu etkileyen bir konuma gelmiş ve kangren haline gelmiş olan Kürt sorununu üç beş belediye başkanlığına bağlamak, en hafif tabirle ahmakça bir yaklaşım olur. Barış sürecinin rafa kalkmasıyla başlayan çatışmalar iki taraftanda yüzlerce gencin hayatına, onlarca kentin yıkılmasına, milyarlarca dolarlık ekonomik kayba, doğada yaşayan binlerce canlının,börtü böceğin, kısaca ekolojik tahribatına sebep olmuştur.
Bunun yanı sıra, milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticileri ve yüzlerce insan bu süreçte tutuklandı.
Kürt sorununun çözülmesini istemeyen başta hegemonik güçler olmak üzere, çatışmalardan medet uman kapitalist güçler, kapitalist devletlerin ve onların Türkiye'deki uzantıları sorunun çözümünü istemezler.
Çünkü ne kadar kaos olursa kapitalizm o kadar güçlenir demektir.
Onun içindir ki DEM Parti'nin üçüncü yol siyaseti Türkiye'nin demokratikleşmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Dem Parti'nin (HDP'nin) Kuruluş amacı Türkiye Cumhuriyeti'nin Türkiye halklar Cumhuriyeti'nin oluşması için mücadele etmekti. Yoksa salt seçimlere girmek ve birilerinin istediği gibi sisteme entegre olmak değildir. Çoklu yönetim anlayışını ve demokratikleşmiş bir ortamı yaratmaktı.
Demokratik bir barış sürecinin başlamasına katkı sunacak her çalışmaya,herkesin destek olmak gibi bir derdi ve sorumluluğu olmalıdır.
Kürt sorunu gibi meselelerde barıştan başka yolun olmadığını herkesin görmesi gerekir.