2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı Başlarken Diyarbakır'daki Eğitim Sorunları

Arslan ÖZDEMİR

"Eğitimdeki engelleri aşmadan, bir toplumun ilerlemesi mümkün değildir; Diyarbakır'daki her çocuğun eşit fırsatlarla eğitime erişmesi, geleceğe atılan en güçlü adımdır."

2024-2025 eğitim-öğretim yılı, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Diyarbakır'da da çeşitli zorluklarla başlıyor. Okulların kapılarını 9 Eylül Pazartesi günü açmasıyla birlikte, öğretmen ve öğrenciler yine aynı sorunlarla yüzleşecek. Yetersiz okul altyapısı, sınıflarda kalabalık öğrenci sayıları, eğitim materyallerine erişim eksiklikleri ve ekonomik sıkıntılar, Diyarbakır'daki eğitim kalitesini doğrudan etkileyen başlıca problemler arasında yer alıyor. Ayrıca bölgedeki sosyoekonomik eşitsizlikler, birçok çocuğun nitelikli eğitime erişimini zorlaştırırken, öğretmenlerin de motivasyonunu olumsuz etkiliyor. Bu zorluklara rağmen, bölgedeki eğitim gönüllüleri, öğretmenler ve veliler, çocukların geleceği için umutla ve azimle mücadeleye devam ediyor.

Diyarbakır, Türkiye’nin birçok büyük kentine kıyasla sosyoekonomik açıdan daha az gelişmiş bir bölge olarak kabul edilmektedir. Eğitim alanında yaşanan eşitsizliklerin başında, bölgenin ekonomik durumu önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, okulların fiziksel koşullarından öğretmen kadrolarının niteliğine kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Örneğin, Diyarbakır'da eğitim veren okulların altyapısı, batıdaki birçok ildeki okullara göre yetersiz kalmaktadır. Ayrıca öğretmen açığı, eğitim kalitesini düşüren bir başka önemli faktördür.

Sosyoekonomik eşitsizlikler, öğrencilerin eğitim olanaklarına erişiminde belirleyici bir rol oynamaktadır. Diyarbakır'da birçok aile, maddi imkânsızlıklar nedeniyle çocuklarını okula göndermekte zorluk çekmekte ya da eğitime yeterince önem verememektedir. Bu da, eğitimden erken ayrılma oranlarını artırmakta ve genç nüfusun iş gücü piyasasına düşük becerilerle katılmasına yol açmaktadır.

Diyarbakır'daki eğitimin önündeki bir diğer önemli engel, öğrencilerin anadili ile eğitim dili arasındaki farktır. Bölgedeki Kürt nüfusun yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda, birçok öğrencinin anadili Kürtçedir. Eğitim dili ise Türkçe olduğu için, özellikle ilkokul çağındaki öğrenciler, eğitimin ilk yıllarında dil bariyerleriyle karşılaşmaktadır. Bu durum, öğrencilerin okuma, anlama ve akademik başarılarını doğrudan etkilemekte, eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştirmektedir.

Sosyolojik açıdan bakıldığında, dil bariyeri sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal uyumu ve bireylerin kendilerini ifade etme biçimlerini de etkilemektedir. Anadilinde eğitim göremeyen öğrenciler, kendilerini toplumdan dışlanmış hissedebilir ve bu durum toplumsal kutuplaşmayı artırabilir.

Diyarbakır'daki eğitim sorunlarının bir diğer önemli boyutu, kırsal ve kentsel alanlar arasındaki farklardır. Diyarbakır’ın kırsal kesimlerinde yaşayan öğrenciler, kent merkezindeki öğrencilere göre eğitim olanaklarına erişim konusunda ciddi dezavantajlar yaşamaktadır. Kırsal alanlarda okul sayısının az olması, ulaşım olanaklarının kısıtlı olması ve öğretmen yetersizliği gibi faktörler, kırsaldaki öğrencilerin eğitimden yeterince faydalanamamasına yol açmaktadır.

Kırsal ve kentsel eğitim farkı, toplumsal eşitsizliklerin daha da derinleşmesine neden olmakta ve eğitimde fırsat eşitliği ilkesine aykırı bir durum yaratmaktadır. Bu eşitsizlik, toplumsal hareketliliği kısıtlayarak kırsaldaki gençlerin sosyoekonomik olarak daha düşük seviyelerde kalmasına sebep olabilmektedir.

Diyarbakır’da eğitimle ilgili bir diğer sosyolojik sorun, toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgilidir. Özellikle kırsal kesimlerde, kız çocuklarının eğitime erişiminde önemli engeller bulunmaktadır. Geleneksel cinsiyet rolleri ve ataerkil toplumsal yapılar, kız çocuklarının erken yaşta evlenmesine ya da ev işlerine yönlendirilmesine sebep olmakta, bu da onların eğitim hayatından erken kopmalarına yol açmaktadır. Kız çocuklarının okullaşma oranının düşük olması, bölgede cinsiyet eşitsizliğinin pekişmesine neden olmaktadır.

Bu bağlamda, eğitimin toplumsal cinsiyet eşitliği üzerindeki rolü son derece önemlidir. Kız çocuklarının eğitime kazandırılması, sadece bireysel gelişimlerini değil, aynı zamanda toplumsal refahı da artırabilecek bir faktördür.

Diyarbakır, çatışmalı süreçlere sahne olmuş bir bölgedir ve bu durum, eğitim alanında da ciddi sıkıntılar yaratmıştır. Çatışmaların doğurduğu sorunlar, eğitime ara verilmesine yol açmıştır. Çatışmaların bıraktığı izler, hem öğrencilerde hem de öğretmenlerde psikolojik travmalara yol açmıştır. Eğitim süreçlerinin kesintiye uğraması, özellikle gençlerin eğitim hayatlarına odaklanmalarını zorlaştırmış ve toplumsal entegrasyonu olumsuz yönde etkilemiştir.

Diyarbakır’daki eğitim sorunları, yalnızca eğitim politikalarıyla değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik politikalarla da doğrudan ilişkilidir. Bu sorunların çözümü için, bölgedeki ekonomik kalkınma, eğitim altyapısının iyileştirilmesi, öğretmen kadrolarının güçlendirilmesi ve dil bariyerlerinin aşılması gibi adımlar atılmalıdır. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kırsal alanlardaki eğitime erişim imkanlarının artırılması da önemlidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.