Diyarbakır’da Uyuşturucu Kullanımının Artışı ve Sosyolojik Sonuçları

Arslan ÖZDEMİR

"Toplumsal eşitsizlikler derinleştikçe, umutsuzluk gençlerin rehberi olur; onları karanlığa çeken bir yol, ne yazık ki uyuşturucudur."

Son yıllarda Türkiye genelinde olduğu gibi Diyarbakır’da da uyuşturucu kullanımı endişe verici boyutlara ulaşmıştır. TÜİK verilerine göre, Türkiye genelinde uyuşturucu kullanımıyla suç isnat edilen çocuk oranı 2023 yılında yüzde 4,9’a yükselmiştir. Bu artış özellikle genç nüfus üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır. Diyarbakır özelinde ise uyuşturucu kullanımı 12 yaşa kadar düşmüş, suç oranları özellikle 14-24 yaş aralığında artış göstermiştir. Bu durumun altında yatan sosyolojik dinamikler, toplumsal yapının kırılganlıkları ve sosyoekonomik eşitsizlikler bağlamında ele alınmalıdır.

Uyuşturucu kullanımındaki artış, bireylerin toplumla olan ilişkilerinde bir tür yabancılaşma ve toplumsal bağların zayıflamasıyla bağlantılıdır. Diyarbakır gibi, sosyoekonomik sorunların yoğun olduğu bölgelerde, gençler için topluma entegre olma yolları sınırlıdır. Bu durum, özellikle eğitim, istihdam ve sosyal fırsatlar açısından dezavantajlı olan gençleri uyuşturucu gibi riskli davranışlara yönlendirebilir. Uyuşturucu kullanımı, bir nevi kaçış aracı olarak görülebilir; gençler, yaşadıkları olumsuz çevresel koşullardan uzaklaşmak için bu yolu seçebilir.

Diyarbakır, uzun yıllar süren çatışmalar ve ekonomik zorluklar nedeniyle, yüksek işsizlik oranları ve düşük yaşam standartları ile karakterize edilen bir bölgedir. Bu durum, özellikle gençler arasında umutsuzluk ve çaresizlik hislerinin yaygınlaşmasına neden olabilir. Uyuşturucuya erişimin kolaylaşması, ekonomik yetersizliklerin ortasında çocukları ve gençleri hedef alan suç örgütlerinin yayılmasıyla daha da kötüleşmektedir. Özellikle okulların önünde artan uyuşturucu satıcıları, gençleri ve çocukları suç döngüsüne çekmekte, bu da ailelerin toplumsal güvenlik algısını zedelemektedir.

Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte suç oranlarındaki artış dikkat çekicidir. 14-24 yaş aralığındaki gençler, uyuşturucuyla bağlantılı suçlarda en yüksek oranı oluşturmaktadır. Bu durum, toplumsal yapının genç nüfusu koruyacak mekanizmalar geliştirmekte yetersiz kaldığını göstermektedir. Ailelerin ve okulun gençler üzerindeki kontrol mekanizmalarının zayıfladığı, sosyal hizmetlerin ise ihtiyacı karşılayacak düzeyde olmadığı bir ortamda, suçla iç içe geçen bir gençlik ortaya çıkmaktadır. Bu durum, yalnızca bireysel bir sorun olarak değil, toplumsal bir krizin yansıması olarak ele alınmalıdır.

Uyuşturucu kullanımının küçük yaşlara kadar düşmesi, ailelerde büyük bir endişeye yol açmıştır. Özellikle 12 yaşındaki çocukların bu tür tehlikelerle karşı karşıya kalması, toplumsal güvenlik açığının derinleştiğini göstermektedir. Aileler, çocuklarını korumakta zorlanmakta ve yetkililerden acil müdahaleler beklemektedir. Ancak, bu noktada toplumsal bir seferberlik ve bilinçlenmenin gerekli olduğu açıktır. Uyuşturucuyla mücadele, sadece devletin değil, tüm toplumsal kesimlerin sorumluluğunda olan bir süreçtir.

Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımı ve buna bağlı suç oranlarının artışı, toplumsal yapıdaki kırılganlıkları gözler önüne sermektedir. Sosyoekonomik eşitsizlikler, gençlerin uyuşturucuya yönelmesine zemin hazırlarken, toplumsal bağların zayıflaması ve devletin yetersiz müdahaleleri bu durumu daha da derinleştirmektedir. Uyuşturucu kullanımının 12 yaşa kadar düşmesi, özellikle eğitim, aile yapısı ve toplumsal güvenlik açısından acil önlemler alınması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda, toplumsal dayanışma ve devletin kapsamlı sosyal politikaları, sorunun çözümünde önemli bir rol oynayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.