Sosyolojik Olarak Türkiye'de Siyasetin Kalitesini Düşüren Sorun: Hakaretler

Arslan ÖZDEMİR

"Siyaset, hakaret etmek değildir. Siyaset, fikirleri tartışmak ve toplum için en iyi çözümleri bulmak için çalışmaktır."

Sosyolojik olarak siyaset, bir toplumda iktidarın nasıl elde edildiği, kullanıldığı ve paylaşıldığı ile ilgili olan sosyal bir süreçtir. Siyaset, toplumsal yapının temel bir unsuru olup, toplumun tüm yönlerini etkiler.

Türk siyasetinin tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'na kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nda, mutlak monarşi hüküm sürmekteydi. Bu durum, Türk siyasetinde merkeziyetçilik ve otoriterlik eğilimlerinin güçlenmesine neden olmuştur.

Türk siyasetinde, siyasi elitler önemli bir rol oynamaktadır. Bu elitler, genellikle toplumun seçkin kesimlerinden gelmektedir ve toplum üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu durum, siyasetin demokratik bir şekilde işlemesini engellemektedir. Ayrıca, Türk siyasetinde, particilik te önemli bir rol oynamaktadır. İktidardaki partiler, genellikle kendi siyasi görüşlerine sahip insanlara daha fazla destek vermektedir. Bu durum, siyasetin demokratik bir şekilde işlemesini engellemektedir.

Türkiye'de siyaset, son yıllarda giderek daha da kutuplaşmıştır. Bu kutuplaşma, siyasetçilerin birbirlerine karşı daha saldırgan ve sert bir dil kullanmalarına neden olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Türkiye'nin yasama organıdır. TBMM'de, farklı siyasi partilerden seçilmiş milletvekilleri görev yapmaktadır. Bu durum, bazen milletvekilleri arasında siyasi görüş farklılıklarından kaynaklanan tartışmalara neden olabilmektedir. Bu tartışmalar, bazen milletvekillerinin birbirlerine hakaret etmelerine kadar varabilmektedir.

Özellikle AKP milletvekilleri (Muhalafet parti milletvekillerinin de AKP’lilerden aşağı kalır yanları yok), Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) oturumlarında diğer parti milletvekillerine yönelik sık sık hakaret ve küfür içeren sözler sarf etmektedir. Bu hakaretler, siyasi polemik sınırlarını aşarak kişisel saldırı boyutuna ulaşmaktadır.

AKP milletvekilleri tarafından yapılan hakaretlerin bir kısmı şunlardır:

"Terörist", "vatan haini", "hain", "şerefsiz", "soysuz" gibi ağır hakaretler.

"Siz kimsiniz?", "Siz bu meclisin ne olduğunu bilmiyorsunuz", "Siz bu milletin değerlerini temsil edemezsiniz" gibi aşağılayıcı ifadeler.

"Bu mecliste sizin yeriniz yok", "Bu meclis sizin için fazla yüce", "Bu meclisten atılacaksınız" gibi tehditler.

AKP milletvekilleri tarafından yapılan hakaretlerin bir kısmı, siyasi polemik sınırlarını aşarak kişisel saldırı boyutuna ulaşmaktadır. Örneğin, 2023 yılında TBMM'de yapılan bir oturumda AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, CHP milletvekili Muharrem İnce'ye yönelik olarak "Siz bu milletin evladının değil, teröristlerin evladısınız" şeklinde bir hakarette bulunmuştur. Bu hakaret, siyasi polemik sınırlarını aşarak kişisel bir saldırı niteliğindedir.

Bu hakaretleri bazen siyasi parti liderleri de yapmaktadır. Bahçeli, muhalefet partilerini "vatan haini", "şerefsiz", "hain" gibi ifadelerle hedef alıyor.

Bahçeli, bir konuşmasında, Erdoğan'ın Türkiye'yi bir "kaos ve belirsizlik" ortamına sürüklediğini savundu. Erdoğan'ın açıklamalarının "saçma ve çelişkili" olduğunu söyleyen Bahçeli, "Erdoğan'ın açıklamalarını dinledikten sonra televizyonunuzu kapatın. Çünkü bu açıklamaları dinlemek, Türkiye'nin geleceği için zararlıdır" dedi.

Bahçeli'nin, "Erdoğan'ın açıklamalarını dinledikten sonra televizyonunuzu kapatın" sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Bu, bir edepsizliktir. Bu, bir ahlaksızlıktır. Bu, bir karaktersizliktir" dedi.

Erdoğan, Bahçeli'nin açıklamalarını "zürüyetsiz" olarak nitelendirerek, "Bu açıklamaları yapan, zürriyetsizdir. Bu açıklamaları yapan, aklı başında değildir. Bu açıklamaları yapan, milletin vekili değildir" diye konuştu.

Erdoğan; "Karşımızdaki güruh, 15 Temmuz'da darbe yapmak isteyenlerdir. Bu güruh, FETÖ'cü, PKK'lı, DHKP-C'li, HDP'li, CHP'li, MHP'li, İYİ Partili, DEVA'lı, Saadet'li, Gelecek'li, hepsi bir aradalar. Bu güruh, 15 Temmuz'da şehitlerimizin kanını yerde bırakmak için bir araya gelmişler." (2023, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü konuşması)

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na yönelik hakaretlerini genellikle seçim dönemlerinde ve Kılıçdaroğlu'nun kendisi veya iktidarı hakkında yaptığı açıklamalara tepki olarak yapmaktadır. Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na yönelik hakaret içeren ifadelerin bazıları şunlardır:

"Kılıçdaroğlu, terörle işbirliği yapan bir haindir." (2023, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü konuşması)

"Kılıçdaroğlu, Atatürk'e hakaret eden bir soysuzdur." (2023, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı konuşması)

"Kılıçdaroğlu, demokrasiyi yıkmaya çalışan bir vatan hainidir." (2023, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı konuşması)

Erdoğan'ın HDP’ye (Şimdiki DEM parti) yönelik hakaretleri, Türkiye'de Kürt sorununun çözümünü zorlaştıran bir faktör olarak görülüyor. Bu hakaretler, Kürt halkının Erdoğan'a ve iktidar partisine olan güvenini sarsıyor.

Erdoğan'ın HDP’ye (Şimdiki DEM parti) yönelik bazı hakaretleri şunlardır:

"HDP, teröristlerin siyasi uzantısıdır."

"HDP, Türkiye'yi bölmek istiyor."

"HDP milletvekillerini Meclis'ten atacağız."

HDP, Erdoğan'ın bu hakaretlerini "siyasi linç" olarak nitelendirdi ve Erdoğan'ın istifasını istedi.

MHP'li Meclis Başkanvekili Celal Adan, TBMM Genel Kurulu'nda, HEDEP Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık'ın konuşmasının ardından, mikrofon kapalı zannederek "P...ler" ifadesini kullandı. Bu ifade, kameralara yansıdı ve sosyal medyada gündem oldu.

Siyasi Parti Genel başkan ve Milletvekillerinin TBMM'de diğer parti milletvekillerine yönelik olarak yaptığı hakaretler, siyasi kültüre zarar vermektedir. Bu hakaretler, Meclis'in itibarını zedelemekte ve siyasi tartışma ortamını germektedir. Birçok milletvekili ve parti lideri yaptıkları hakaretlerden dolayı mahkemelik olmuşlardır.

Siyasetçiler, seçmen desteğini kazanmak için kutuplaştırıcı söylemler kullanabilirler. Bu söylemler, toplumda farklı gruplar arasında düşmanlık ve nefret duygularını artırarak siyasetin kutuplaşmasına neden olabilir ki Türkiye’de durum tam da budur.

Medya, siyasetin kutuplaşmasında önemli bir rol oynayabilir. Medya, siyasetçilerin kutuplaştırıcı söylemlerini genellikle sansürlemeden yayınlamakta ve bu da kutuplaşmanın toplumda daha fazla yayılmasına neden olmaktadır. Özellikle iktidarın Yandaş medyası, genellikle iktidarın görüşlerini destekleyen haberleri yaymakta ve diğer görüşlere karşı önyargılı bir tutum sergilemektedir.

AKP yanlısı medya kuruluşları, genellikle muhalefet partilerine yönelik olumsuz haberleri ön plana çıkarmakta ve bu partilerin olumlu haberlerine yer vermemektedir. Bu durum, muhalefet partilerinin toplumda olumlu bir imaj oluşturmasını zorlaştırmaktadır.

Örneğin, yandaş medya kuruluşu, muhalefet partilerine yönelik olarak "terörist" ve "hain" ifadelerini içeren bir haberler yapmaktadır. Bu haberler, toplumda muhalefet partilerine yönelik nefret, kin söylemini artırmaktadır.

Ayrıca, yandaş medya kuruluşları, genellikle farklı görüşlere sahip kişileri dışlayan bir dil kullanmaktadır. Bu dil, toplumda farklı görüşlere sahip kişilerin birbirlerine karşı hoşgörülü olmalarını zorlaştırmaktadır. Bu dil, aynı zamanda muhalefet partilerine sempati duyan kişilerin kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmelerine de neden olmaktadır.

Popülizm, siyasette halkın desteğini kazanmak için duygusal ve manipülatif bir dil kullanmayı içerir. Türkiye'de popülizmin yükselişi, siyasetçilerin birbirlerine karşı daha saldırgan ve aşağılayıcı bir dil kullanmalarına neden olmuştur. Siyasette popülizm, siyasette halkın desteğini kazanmak için duygusal ve manipülatif bir dil kullanmayı içerir. Popülizm, toplumu "halk" ve "yozlaşmış seçkinler" olarak iki kutba ayırarak, halkın kendilerini seçkinlerden farklı ve baskı altındaki bir grup olarak görmesini sağlamaya çalışır.

AKP'nin 2002 yılında iktidara geldiği dönemde kullandığı "Anadolu rüyası" söylemi, popülist siyasete bir örnektir. Bu söylem, Anadolu'nun geri kalmışlığını ve bu geri kalmışlığın AKP tarafından giderileceğini vurgulamaktaydı. Bu söylem, Anadolu'da yaşayan ve kendilerini dışlanmış hisseden insanların desteğini kazanarak AKP'nin iktidara gelmesinde önemli rol oynamıştır.

Türkiye'de siyasetçilerin birbirlerine hakaret etmesi, demokratik siyaset için olumsuz bir gelişmedir. Bu durum, siyasetin kalitesini düşürmekte ve toplumda kutuplaşmayı artırmaktadır.

Türkiye'de siyasetçilerin birbirlerine hakaret etmesini önlemek için aşağıdaki önlemler alınabilir:

Bu amaçla, siyasetçiler arasında diyalog ve uzlaşmayı teşvik edecek politikalar geliştirilmelidir.

Popülizmin yükselişini önlemek için çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaçla, halkın bilinçlendirilmesi ve gerçek dışı bilgilere karşı direncinin güçlendirilmesi gerekmektedir.

Medyanın etkisini azaltmak için çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaçla, medyanın tarafsızlığını ve etik standartlarını güçlendirmek için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.