9 yaşında ailesini kaybedip yetim kalan bir çocuğu ancak diğer yetim ve mazlum kardeşleri anlayabilirdi.
Salahaddin, zalimler yüzünden evi kundaklanıp içerde boğula boğula, yana yana can veren ailesini yitirmiş bir öksüz çocuktu.
Babası son bir güçle pencereden çıkmasını sağlamıştı. Müstakil yuvalarının, sevdiklerinin kül oluşunu yürekleri sağır edecek bir hüznün sessizliğiyle izliyordu.
Sabaha doğru kapkara bir enkazdı kalan... Çok geçmeden verildiği yetimhaneden kaçıp sokaklarda yaşamaya başlamıştı. Dışarda binbir zorlukla boğuşa boğuşa hayatı öğrenmiş, 15 yaşına gelmişti. Yamalı, yoksul halini görenler onu Suriyeli sanıyordu, oysa o Amedyalıydı.
Hurdacı bir patronları vardı, el altından illegal işler yapardı. Uyuşturucu ticareti dahi vardı. Gençlere zulmediyor, tazelerin kanına giriyordu. Bir gece kendi karısını başına rakı şişesini tam 29 defa vura vura öldürmüştü. Zulmü izleyen çocuk, vuruşları sayıyordu.
Salahaddin, camdan, incecik perde arkasından buna şahid olmuştu. O gece pislik herif, kötü adamlarını çağırıp kadını ormana gömmüş, üstüne beton ve toprak dökmüş ve pislik yuvası evine geri dönmüştü. Salahaddin hepsine gizliden takiple şahid olmuştu. Sene 2015...
Bir gece hurdalıktan aldığı demir çubuğun ucuna keskin bıçaklar takıp onu kaynaklarla bir mızrağa çevirdi. Zalim patronun yine içip sızdığı bir anda hayata tutunduğu pencere gibi olmayan bataklık bir pencereden içeri o eve süzüldü. Ölümün soğuk ayazı iliklere kadar hissediliyordu.
Karşısında çocukken onu yetim bırakan zalimler gibi bir katil leş gibi sızıp yatıyordu, leş yiyici sırtlanlar gibi...
Ve Salahaddin bu sırtlanlara karşı bir arslan olmayı seçti.
Kimliksizdi ama ne gam? İnsanın en güzel kimliği yiğitliği değil miydi?
Yiğitse bir mümin, gerisi teferruat!
Kısasa kısas dedi Salahaddin! Adalet diye haykırarak mızrağı canavarın karnına sapladı, öyle ki mızrağın ucu o gaddarın ta belinden çıkmıştı.
Mazlumlar aşkına sapladı ve ardına bile bakmadı.
Zalim sırtlan, tam üç saat kıvrana kıvrana can çekişerek gebermişti. Dünya bir pislikten daha kurtulmuştu böylece...
İlk cinayetiydi. Cinayet denilebilir mi acaba? Onu öyle mesud etmişti ki bu adaletsiz cihanda bir adil olmak!
Ve derin gecelerde avcılığa başlamıştı. Haberleri çılgıncası takip ediyordu. Mazlum kahraman... Katil avına çıkmıştı.
Seri katillerin, katil korkakların korkulu kabusu haline gelmişti şehirde. Bu kentte ne zaman katilliği kesin olup delil yetersizliğinden salınan, 3-5 yıl yatırılıp çıkarılan bir katil bulunsa, 2-3 ay içinde mutlaka bir yerde cesedi bulunuyordu.
Şehirde öldürme oranları %90 düşüşteydi! Can tatlıydı hele o korkak zalimler için canları taptatlıydı!
Sene 2033... Böyle böyle 33 yaşına gelmişti. İcraatlerini yakalanmadan, delil bırakmadan yapıyordu.
Bazen dikenli bir telörgüyle boğarak bir çocuk katilini, bazen şarabına fare zehri katıp hadım ederek, mazlum bir anneyi öldüren tecavücü canileri...
Salahaddin zamanla dostlarını da bulmuş, yeraltında güçlü bir konsey oluşturmaya başlamıştı.
Kendisi gibi zulüm görmüş yetim arkadaşlarıyla bedel ödete ödete olgunlaşıyorlardı, adaletsiz bir dünyanın tam göbeğinde, lafla değil icraatle kök salıyorlardı.
Birileri tembelce gevezelik yapadursun, Salah ve ekibi, az konuşup çok iş yapıyordu!
Hayalleri küresel bir ağ kurmaktı, uluslararası bir tim... En başta siyonistler olmak üzre şu yeryüzünün bütün teröristlerini dünya ülkelerinde takip edip, gafil anlarında yakalanmadan avlayacak bir adalet teşkilatı!
Bunun için yeraltında zulme sapmadan, zalim olmadan, asla bir masuma kıymadan, teröre bulaşmadan güçlenmesi gerekiyordu. İhlası kaybetmeden yavaş yavaş, çoğala çoğala gerçek yiğitlerle...
Gönülden inanıyorlardı, inanmış adamlar, bir gün siyonist teröristlerin dahi uyku uyuyamamasına neden olacaktı inşallah...
Dünyanın en büyük katilleri olan nice başkanlar çekinecekti katliamlara start vermeye, zira bu teşkilatın kendisini asıp keseceği korkusuyla yaşayacaklardı.
Dünyada öldürme ve zulüm oranları düştükçe düşecekti! Kötüler inlerine çekilecekti.
Müslüman ülkelerin güçlenmesini bekleyip durmak ne gülünç hayal, güçlense bile bu batıl sistemlerle ancak birbirine girer, yine böyle işe yaramaz!
Dünyaya mümin cesurlardan, Salahaddinlerden oluşacak böyle zalime acımasız bir teşkilat lazımdı, cihadı küresele devasa bir ölüm timiyle yaymak!
Öyle ki bu müminlerin keskin adaletini gören halklar, oluk oluk hakikati araştıracak, belki de o muhteşem gerçeğe akacaktı.
Salahaddin ve yılmaz dostları, bu muhteşem hayali gerçekleştirebilecek miydi? Cesur Kardeşler teşkilatı kurulabilecek miydi?
Devamı haftaya...
Not: Birinci yılını dolduran ve daha ilk senesinde verdiği gerçek hizmetlerle, kültürel emeğiyle zirveye oturan Amidahaber ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz...