BEDENİMİZDEKİ HASTALIK RUHUMUZDAKİ BASKI MI?
İnsan hastalanmadan sağlığının önemini, çaresiz kalmadan da doktorun kıymetini bilemez. Gelişmiş ülkeleri ayakta tutan sadece ekonomik ya da askeri güç değildir. Bir ülkenin sağlık sorunu varsa; o ülke geri kalmış demektir. Korona, deprem, salgın hastalıklar, savaşlar vs. derken rahatlık yüzü görmez olduk. Dünyanın yapısı mı bozuluyor? yoksa insanlığın genetiği bozuluyor? Bir çok badireyi atlatmamıza rağmen yakamızı bir türlü bırakmayan ufak tefek bulaşıcı hastalıklar piyasaya sürüldü. Acaba bu hastalıkların sebebi nedir? Yeni dünya düzeni mi? Teknoloji bağımlılığı mı? Yoksa bünyemizde oluşan; yaşlanma ve yıpranma mı?
Herkes kafasına göre doktor olmuş. En ufak ağrımızda ilaç alırız ama her ilacın etkisi kadar yan etkisi de vardır. Geçen gün iki böbreği iflas etmiş ve eşinin böbreğiyle hayatına devam eden değerli bir abimle sohbet ettik. Ona. Bu süreç nasıl oldu da böbreklerin ikisi gitti? diye sordum. O da bana aynen şunu söyledi: -aşırı ağrı kesici kullanıyordum, kendime adet edinmiştim. Halbuki mideyi çeşitli zararlara, enfeksiyon benzeri hastalıklara ve doku hasarına karşı koruyan mide mukozası, fazla miktarda ağrı kesici tüketimi ile zarar görüyor. Bu durum midede kanama, ülser ve şiddetli ağrılar gelişmesine neden olurken ben bunları ise geçici ağrılar sandım. Ta ki iki böbreğim tamamen iflas edene kadar. Tek tavsiyem var. Mecbur kalmadıkça sakın sakın ağrı kesici vs. kullanmayın. Bu adeta psikolojik bağımlılıktan gelen herhangi bir maddeye alışma, arzu etme, onunla iyi olacağına inanma halidir.
İnsanlara mevcut kültürel değerlerini kaybettirerek, aile içi iletişimi koparan ve insanları yalnızlığa sürükleyen teknoloji adeta bağımlılık ve psikolojik hastalık haline gelmiştir. Ayrıca duruş bozuklukları, obezite ve göz sağlığı problemleri gibi sağlık sorunlarını da meydana getirmiştir. Aileler çocuklarının elinden telefonu, tableti alamaz olmuş. Çocuklar hemen ağlıyor. Yasal olarak çocukları uyarma, bağırma, çağırma dönemi de bittiği için artık aileler mecburiyete ve mahcubiyete terk edilmişler. Buda fizyolojik bağımlılıkla gelen rahatsızlıkları meydana getirmiştir. Tıpkı madde vücuda alınmadığı takdirde bulantı, kusma, terleme, titreme-üşüme ve olumsuzlukları doğurma gibi.
Bana öyle geliyor ki bütün hastalıkların altında aşırı rahatlık ve yanlış reaksiyonlar yatmaktadır. Şunlara dikkat edersek hastalıklar bizden uzaklaşır. Gün içinde ayaklarınızı soğuk suyla yıkayın, kan basıncı hızlı geçtiği için vücut direncinizi arttırır, baş ağrısına da iyi gelir. Namazın abdestini almak kafidir. Yemekle beraber su içmeyin çünkü yemekle birlikte içilen sıvılar, mide asidi ve sindirim enzimleriyle temas süresini azaltır. Böylece daha az sindirim gerçekleşir ve bu da sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesine engel olur. yemekten sonra hemen yatmayın, soğuk su ile ilaç içmeyin, sabahları çok su için fakat geceleri az, en iyi uyku aralıklı olandır, telefonunuzu sol kulağınıza alarak konuşun, 17:00 dan sonra ağır yemekler yemeyin, pekmezi portakal suyu ile tüketin, ilaç kullanınca hemen uzanıp uyumayın. Kalp ağrısı olanlar, kin beslemeyin, nefret etmeyin-ettirmeyin, hased etmeyin…