Erhan BOZKURT

SASON’DAN DİYARBAKIR’A

Güzel bir yaz günü medeniyetler şehri Diyarbakırdayım. Rüya gibi güzel bir gün yaşayacağımı hissediyor yüreğim. Dağ kapıda iniyor yolumuza yürüyerek devam ediyoruz. Bir yandan çarşı pazar kalabalığı diğer yandan meyan şerbetçilerin sesleri yükseliyor… şerbet demişken Diyarbakır’da günde tam 5000 litre meyan kökünden üretilen şerbet tüketiliyor. Şerbetimizi içtikten sonra UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surlarını geziyoruz, surlar; Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun duvarı olma özelliğine sahip. Uzunluğu 5 kilometreyi bulan surlar, Diyarbakır’ın tarihi yerleri arasında en büyük paya sahiptir.

Saatlerimiz öğleni gösteriyor. Namaz için ulu camiye gidiyoruz. Diyarbakır’ın tarihi yerleri arasında bulunan Ulu Camii; kara taşlarla inşa edilmiş Anadolu’daki en eski camilerden biridir. Ulu Cami’nin tarihi 639 yılına dayanıyor. Cami, o vakte kadar Mar-Toma Kilisesi olarak anılıyormuş ve Hristiyanların ibadetine açıkmış. Halife Ömer döneminde İslam ordusu, Halid bin Velid komutasında Diyarbakır’ı fethettikten sonra o gün bugündür cami olarak kullanılıyor. Ayrıca islam aleminin 5. haremi şerifi olarak kabul edilmiştir. Namazlarımızı kıldıktan sonra yemek için 10 gözlü köprüyü seçiyoruz. Bu köprü Dicle Nehri’nin iki yakasını bir araya getiriyor. Diyarbakır’ın meşhur yerleri arasında en bilinenlerden biridir. Köprünün doğu yakasında yer alan Kırklar Dağı da ayrı bir öneme sahip. Kırklar Dağı ilk insan olarak kabul edilen Hz. Adem’in yeryüzüne indirildiği yer olarak kabul ediliyor. Rivayetlere göre Hz. Adem bu dağda kırk suyla yıkanıyor ve dağ ismini buradan alıyor. Dağ üzerinde bulunan bir ayak izinin de Hz. Adem’e ait olduğuna inanılıyor. Aynı zamanda dillere destan olmuş Suzan Suzi türküsü de buradan esinlenmiştir. Diyarbakır’ın meşhur yemekleri arasında ilk sırayı alan ciğer kebabını yiyor. Köprü de çayımızı içiyor sonra da hz. Süleyman camisi ve 27 sahabe türbesine doğru yol alıyoruz. Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1160 yılları arasında inşa ettirilen caminin en önemli özelliği, Hz. Ömer döneminde gerçekleşen Diyarbakır’ın fethinin buradan başlamış olmasıdır.

Gezimize dokuma ürünleriyle uzun yıllar kentin en hareketli ticari merkezlerinden biri olan Sipahiler Çarşısında devam ediyoruz. Burada hemen hemen her türlü malzemeyi bulmak mümkün. Diyarbakır tarihi içinde yer tutan bakırcılıkta şehirde oldukça yaygındır. Buradan Hasan Paşa Han’ına geçiyor ve Diyarbakır Burma Kadayıfını lezzetine bakıyoruz. Çok emek gerektiren Bu Kadayıfın yapımında; hamurun yanında ceviz veya Antep fıstığı ile sade yağ kullanılıyor. Kadayıf, fenomen olan turuncu rengini de üzüm pekmezinden alıyor. Dışarı çıkar çıkmaz hemen yanıbaşımızda bir manav beliriyor. Burada dikkat çeken şey; tezgahta dev bir karpuzun olması; yeri gelmişken; bir zamanlar develerin sırtında taşınıp, kılıçla kesimi yapılan, dünyanın en meşhur karpuzuda Diyarbakır’dadır.

Diyarbakır Güneydoğu'nun en gelişmiş ili durumunda. Diyarbakırlı vatandaşların hoşgörüsü ve Diyarbakır'ın tarihi geçmişi Diyarbakır'ı önemli bir merkez durumuna getirmektedir. Amed olarak da bilinen Diyarbakır’da güzel bir günün ardından güneş ayrı biz ayrı veda ediyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.