Eyüphan KAYA

HAKİKATEN TBMM VAR MI?

Sevgili okurlarım şu Başkanlık sistemi ülkemizin siyasi hayatına yarım yamalak geldi. Ben referandum sürecinde yetişkinler grubundan Ak Parti hatibiydim ve Başkanlık sistemini inanarak savunuyordum, hatta her gün bir şiirle öve öve 63 şiir bile yazdım, bize öyle anlatılmıştı, vekiller muhtar seçer gibi seçilecekti, ileri ki aşamada Eyalet sistemi de gelebilirdi.

Bu sistemin olmazsa olmazı Dar bölge seçim usulüyle vekil seçmektir. Başkanı seçiyoruz ama Milletvekillerini usulüne uygun seçemiyoruz. Bu durumda Parlamento Başkana denge unsuru olamıyor.

Eski klasik liste yöntemiyle vekil seçimi parti liderlerinin de hoşuna gittiği için kimseden bir ses seda çıkmıyor. Çünkü istedikleri adamlarını ilk sıralara yerleştiriyorlar, hatta bu süreçte ilk sıralara girmek için para pul dahi işe karışıyor, vasfı elvermediği halde kişi parlamenter olabiliyor.

Allah var, yine bir defasında Recep Tayyip Erdoğan, “Dar bölge seçim usulünü tartışmamız lazım” demişti.

Bu liste yöntemiyle vekil seçiminin zararları saymakla bitmez,  bir defa ilk sıralarda yer alanlar kendini halka karşı değil  onları o sıralara yerleştirenlere karşı sorumlu tutuyorlar, vekilken de liderlerinin işaretine göre kalkıp oturuyor, ona göre yasalara evet, hayır diyorlar. Çünkü bir de bunun sonrası var, acaba gelecek seçimlerde  listeye girebilir miyim? listeye girsem acaba seçilebilecek bir sırada olur muyum? Şimdi size soruyorum bu şekilde düşünen bir vekilden hayır gelir mi?

Size bir tavsiyem var; ikinci defa vekil olmak isteyen kimseyi defterinizden çıkarın, galiba kesesi dolmamış, yahu bu memleketin her aşamada nitelikli insana ihtiyacı var, sen 70-80 bin emekli vekil maaşı alacaksan gel halkın arasında gez, dolaş, sahaya bir motivasyon ver, 5 yıl da haklın içinde yaşa belki vatandaş hakkını sana helal eder. Hangi vicdanla ikinci kez vekil olaya niyetleniyorlar, anlamakta zorlanıyorum.

Bir de listenin alt kısımlarında yer alan vekil adayları var ki, onların hali izah edilemiyor zaten seçilemeyecekleri ortada, halka ne anlatacaklar, onlar da ilk sırada yer alanlar için çalışıyorlar.  İşte dar bölge vekil seçimi sisteminde bu sorunların çoğu ortadan kalkıyor. Her vekil adayının seçim bölgesi var, kendi bölgesinde ağırlıklı olarak çalışıyor, halk ile yüz yüze, göz göze geliyor, tüm vekil adayları kendisi için oy istiyor. kazanma şansları da eşittir. Halk vekiliyle bir araya gelmek için randevuya ihtiyaç bile duymaz. Çünkü hepsinde cep telefonu olur.Tam tersine vatandaşla görüşmek için vekil randevu ister.

Ya Eyalet sistemine ne demeli?

Tutturmuşlar bu ülke bölünecek diyerek hayatımızı zorlaştırıyorlar. İstiklal Marşının ilk kelimesi Korkma! Diye başlıyor, bu ülkede kimin kimden korktuğu belli değil. Ne bölünmesi arkadaş, birileri Kürtleri bahane ediyorsa, inanarak söylüyorum bu ülke Kürtlere kalsa bölünmesine müsaade etmezler.

81 il Ankara’da dirayetle yönetilemiyor arkadaş. Siz Ankara’dan bir talepte bulunacaksınız, il düzeyinde 7 imzadan geçtikten sonra evrağınız Ankara’da bir masa memurunun önüne gidecek. İnsan hayatında en önemli değer olan zaman kaybı olmaz mı? Ayrıca o iş gereğinden fazla gecikirse kime hesap soracaksınız? “Efendin Ankara’dan daha bir cevap gelmedi” derler, o kadar.

Ayrıca Eyalet valisi öncülüğünde bir yönetim olsa Vali ve Kaymakamlara da ihtiyaç kalmaz, hem işler seri bir şekilde yerine getirilir, hem de dünyanın israfından kurtuluyorsunuz. Belki il ve ilçelerde birer müfettiş olur, zaman zaman merkezi yönetimi bilgilendirir, bu da makul bir uygulama olur.

Şimdi soruyorum eğer dar bölge yöntemiyle parlamenter seçebilseydik, arkasına halkın gücünü alarak giden o nitelikli vekilleriniz ülke sorunlarına daha bir cesaretle el atmazlar mıydı?

Mesela;

1-Yakın tarihin gerçek yüzünü anlamamız için engel oluşturan, Kemalist sistemin sıkıntılarını dile getirmemizde kaygı oluşturan, laiklik ilkesi ile inanç ve kültümüzü bir silindir gibi ezen bu Avrupa’yi sistemi hakkıyla eleştirmemize mani olan 5816 numaralı yasa şimdiye kadar orada durur muydu?

2-İstanbul Sözleşmesi kalktığı halde aileleri dağıtan, çocukları “sosyal yetim” durumuna düşüren, cinnet ve cinayetlere sebep olan 6284 numaralı yasa bu haliyle kalır mıydı?

3-Eğitim öğretimizi baskı ve gözetim altında tutan 1949 yılında Kahire’de ABD ile imzanmış Fullbright anlaşması hala devam edebilir miydi?

Bu anlaşma gereği 4 tanesi Türkiye 4 tanesi Amerikan vatandaşı 8 kişi tarafından yönetiliyor, ama bir konuda oy'lar eşit çıkarsa ABD misyon şefi ne derse o olur, böyle bir haksızlığa karşı sessiz kalan vekil vekil mi? vatandaş vatandaş mı?

…Ve daha nice yasal düzenlemeyi bekleyen sorunlarımız bir kenarda duruyor.

Ne demişler büyüklerimiz “şerefül mekani bil mekin” siz nitelikli vekil meclise göndermezseniz haliniz böyle olur!

Her fırsatta devlet; Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinden oluşur deniliyor, peki Yargı ve Yürütmeye adam seçerken kılıkırk yarıyoruz da Yasama organına Parlamenter seçerken neden kriter aramıyoruz?

Malum eski parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı sadece ihanette sorgulanabilirdi, yeni siteme göre tembellikten dahi hakkında soruşturma açılabilir, hele ki yanlış icraatı olsa hayda hay hakkında soruşturma da açılabilir, gerekirse yüce divana gönderilebilir. Hani o cesaret?

Ayrıca bir çok vekil/vatandaş KHK’lardan şikayetçidir değil mi? Ama Meclis KHK’lara karşı bir Yasa çıkarırsa KHK hükümsüz olur, hiç bu konuda Meclisin bir çalışmasını gördünüz mü?

Geçekten TBMM var mı? Bence fiziki olarak var, ama işlevini yerine getirme babından yok, sadece partilerin Meclise sunduğu yasaları onaylayan, NOTER hükmünde bir vazife icra ediyor.

Böyle gitmez arkadaş!

Bu Meclisi işlevsel hale getirmek istiyorsak, "Dar bölge seçim yöntemiyle" vekil seçilmeli, halkın daha huzurlu yaşamaları için de "Eyalet Sitemi" getirilmeli ve Eyalet Valisi seçimle iş başına gelmelidir.

Vesselam.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.