Hüseyin ACAR

İNSANLIK NEREYE GİDİYOR ?

Son yıllarda yaşanan olaylara baktığımızda, insanlık aleminin nereye gittiğini düşünemez hale geldik. Gün geçmiyor ki bir esrarengiz olayla karşılaşmayalım. Son günlerde medyaya düşen haberlere baktığımızda vicdanların ne kadar köreldiğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diyarbakırlı Ramazan Hoca’nın suçsuz-günahsız bir şekilde, sebepsiz boş yere(hele ki namazın üstünde) katledilmesi, İzmir’deki taksicinin arabasına aldığı kişi tarafından öldürülmesi, yaşamış olduğumuz şehirlerin alnına kara leke olarak çalındı. (Bu konular kendi içinde sosyolojik boyutta irdelenmesi gereken konular aslında).

İnsanlığın üstünde kara bulutların dolaştığı bu çağda kimsenin bu duruma dur dememesi insanlığın sonunu hazırlamaktadır. Sonuçta uyuşturucu, alkol, kumar, kadın ticareti, aşırı silahlanma ve her şeyde aşırı tüketim ortada sağlıklı bir şey bırakmadı. Hava su ve toprak gibi canlıların olmazsa olmaz hayat kaynakları kirletildi. Bunun neticesi olarak da tabiattaki bütün dengeler bozuldu. Zararı sadece diğer canlılar ya da çevre değil aynı zamanda insanın kendisi de bir bedel olarak ödedi, ödüyor.

İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara ­tattırıyor” Âyet çok açık. Çektiklerimiz, yaptıklarımızın karşılığı. Tabi birde bunun âhireti var. Orada herkes herkesten hakkını alacaktır.  Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde, haklar sahiplerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.”

Kime haksız yere zarar verdiysek bizden hakkını alacaktır. Öyleyse mesele dünyanın nereye gittiği değil – Yaratıcısının takdirine göre dünya gideceği yere mutlaka gidecektir- insanlığın nereye gittiğidir. Evet, insanlık bindiği dalı kesiyor ve kendi elleri ile kendi hazin sonunu hazırlıyor.

Dini, dili, ırkı, cinsiyeti, milliyeti ne olursa olsun; Allah’ın yarattığı bu evrende ortak akılla ve barış içerisinde yaşamak üzere yeryüzüne geldik. Eğer sadece bir inanca sahip insanların yaşanması istenseydi, ya da sadece belli kimlikteki insanların yaşanması istenseydi zaten diğerleri yaratılmazlardı diye düşünüyorum.

Sonuç olarak insanlığın ve dünyanın düzelmesini istiyorsak insanların kendini düzeltmesi elzemdir. Bununla alakalı bir kıssadan hisseyle yazımıza son verelim. Kıssadan, hissesini alanlara selam olsun.

*****

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:

– Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim! dedi. Sonra düşündü:

– Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez!

Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi:

– Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz! dedi.

Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu.

Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:

-Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!

****

İnsanlığın gerçek değerine kavuştuğu günlerde görüşmek ümidiyle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.