Son yerel seçim sonuçlarının bana kazandırdığı ders; hatada ısrarcı insanlarla yola çıkmanın, yolun sonuna ulaşmakta en büyük engel olduğudur. Çünkü onlar; kendi bildiklerinden asla ayrılmak istemezler.
Oysa gerçekçilik sadece bir düşünce ve yaşam tarzı değil mutlak bir zorunluluktur. Doğru olan, hatada ısrar etmemektir.
Peki, gerçek olan nedir?
Seçime girdiğiniz bölgedeki tüm eksiklikleri, tüm yanlışları ve tüm beklentileri olduğu gibi tarafsızca tespit edip seçim politikalarınızı oluşturmaktır.
Belirlenen adayların doğru, isabetli olup olmadığını tartışmak artık bu saatten sonra hiçbir getiri sağlamayacaktır. Fakat özellikle Diyarbakır’da kaybeden tüm partiler gibi, İktidar Partisinin de enine boyuna bu konuyu sorgulaması elzemdir.
Bir siyasi partide özellikle o partinin yönetiminde yer alıyorsanız; elbette ki kendi partinizin seçimleri kazanması için var gücünüzle çalışacaksınız.
Nitekim de öyle oldu. Gece gündüz çalışıldı, kapı kapı dolaşıldı. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Diyarbakır’da seçim çalışmalarında en fazla sahalarda olan parti; AK Parti idi. Tüm İl Teşkilatı olarak belki de şimdiye dek hiç olmadığı şekilde yoğun bir çalışma içerisinde idi. Kendi kendine bile oy veremeyen bir Büyükşehir Adayı için büyük bir fedakârlıkla çalışıldı. Ramazan ayında oruç ağızla ellerinde aday tanıtım broşürleri; Diyarbakır’ın tüm mahallelerine girildi. Kapılar çalındı.
Yerel seçimlerin üstünden yaklaşık 1,5 ay geçti.
Ak Parti’nin tarihinde ilk defa bir seçim yenilgisi yaşandı.
Peki, neden?
Ben sorgulamaya açığım.
Önce kendi kendimi sorgularım her zaman.
Eksiklikleri dile getirdiğim zaman, hiç kimse beni dinlemek istemedi belki de gerçekleri duymak istemediler.
Ak Parti Diyarbakır’da hem yurt genelindeki toplu durum hem de yerel faktörler nedeniyle oldukça düşük bir oy oranıyla (yüzde 16,83) ancak 2. Parti oldu.
Aday belirlemekte yapılan hatalar sonucunda; cansiperane, fedakârca çalışan teşkilatı sorumlu tutmak yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir. Benim nazarımda, asıl sorumlular her şeyi oldu bittiye getirip adayları belirlemekte tek başına hareket edenler, kendilerini Diyarbakır için tek karar verici mercii olarak lanse edenlerdir.
Ak Parti Diyarbakır’da bu seçim sonucuna rağmen yine de çalışmalar tüm hızı ile devam etmekte.
FAKAT…
Eksik yine de BİR ŞEYLER eksik!
Eksik olan yanlış olan birçok şey olabilir, önemli olan bunları telafi edebilmektir.
Ne de güzel söylemiş HZ. MEVLANA:
“Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde, noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var. Bir ben varım deme, yoksan da olur!”
Biz bugün varız yarın yok olabiliriz.
Bize yol göstermeye, ikaz etmeye çalışanlara gözlerimizi kör kulaklarımızı sağır edersek; gittiğimiz yolda izimiz olmaz.
Bazen sizin gibi düşünmeyenlere “Bizden olamaz, bizi anlayamaz, bizim kadar bizi bilemez” deyip kapıyı kapatırsanız; işte o zaman en büyük yanılgıya düşersiniz.
Ünlü Siyaset Bilimci MAVERDİ şöyle der:
“Danışan kişi pişman olmaz. İnsanı pişman eden şey, kendi görüşündeki ısrardır.”
Danışmalı, konuşmalı, tartışmalı…
İŞTE YİNE BİR FAKAT…
Siyasi Partilerde görev alan herkesin orada göstermelik değil, gerçekten de siyaset yapmak için yer aldığını asla akıldan çıkartmamalıyız.
Bunun için herkese fırsat tanımalı, tüm örgütün kaynaşmasına vesile olmalıyız.
Siyasi Partilerde tüm işler, tüm çalışmalar ve tüm politikalar sadece birkaç kişiyle yürütülemez. Bu hem ağır bir yük hem de büyük bir adaletsizliktir.
Hele bir de Kadın- Erkek ayrımı yapılıyorsa, vay halimize!
Bu devirde özellikle Diyarbakır gibi tarihinde Kadın Hükümdarlar tarafından da yönetilmiş böylesine kadim bir şehirde; hala bu ayrımcılık varsa, hala bir ortak akıl üretilemiyorsa oturup düşünmemiz gerekmiyor mu?
Kadınlarımız siyasette sadece birer figür değildir.
Kadınlarımız zaten yaratılış gereği üretkendirler.
Fikir de üretirler, siyaset de!
Sözlerimi MAHAMATA GANDİ’den bir alıntı ile bitirmek istiyorum:
“Her sabah kalktığımda kendi kendime şöyle söz veririm; Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim.”
Ben de bu şiarla yoluma devam edeceğim ve gördüğüm yaşadığım tüm haksızlıklara, şahit olduğum tüm hatalara asla boyun eğmeyeceğim! BU, BÖYLE BİLİNE!