Ömer Turk

FARKILIKLARIMIZLA HARİKAYIZ

Gerçekten insan çok basit olan bu açıklamanın katı halindeki yansıması mıdır?

Bilim, yaradılışı enerji=madde boyutu dediğimiz tek ve tümel yapıya hapsedip Kavram ve anlam daraltmalarıyla izah edemeyecektir. İddia ediyorum, bilim bir gün bütünden yola çıkarak asla parçayı algılayamayacaktır. Sınırlı kapasitede sınırlandırılarak yaratılmış insan algısı sınırsızı kuşatamayacaktır. Yaratılışı parçadan bütüne doğru bir yol tutarak algılama kapasitesine sahip insanoğlu doğduğu andan ölüm anına kadar tek tek yaşadığı- algıladığı-öğrendiği bilgilerle kendisini inşa eder. Herkes bilir ki ilk okumaya başlanıldığında tek bir harften başlarız öğrenmeye. Harfleri birleştirerek yapılan eğitim sistemi parçadan bütüne doğru giden eğitim anlayışıdır ki bana göre doğru olan sistem budur. Bütünden parçaya doğru öğrenilerek eğitilen algı süreci bana göre yanlıştır. Bir algı tekten bütüne doğru ufuk açarken diğer algı bütünden teke doğru ufuk açar. İki farklı zihinsel tutumu barından eğitim sistemi ortaya çıkar.

Açıklamaya çalışayım:

Her yaratılan kendi iç potansiyelinde benzersizdir. Mantığından yola çıkarak her fertte kendi çalışmalarının sonucunda elde ettiği bilgileri diğer fertlerin çalışmalarıyla paylaşırsa çoğulcu bir katılım oluşturabilir ve ancak bütüncül bir yapı meydana getirebilir. Çay içmek istiyorsak, çaycıya, çayı toplayan işçiye, çayı toprağa eken ziraatçıya, bardağı yapacak cam ustasına, şeker, kaşık üreticisine ve bilgisine kısaca emekler bütününe ihtiyaç vardır. Ben tek başına çay yapabilirim demek en üst perdeden bakmak demektir. Diğer emek ve emekçileri hiçe saymak demektir. O zaman kendimizi ihtiyaçsız(müstani) olarak algılarız. Tek başına her şeyi kavradığımızı iddia edebiliriz aslında şizofren bir tutumu barındırdığımızı görmezden geliriz. İki farklı eğitim sisteminin yetiştirdiği insan da farklı algılar-tutumlar sergiler. Ve çatışma başlar…

Her bilim adamı bilir ki kendi çalışmalarının sonucuna kendi kapasitesi doğrultusunda yön çizer. Ve elinden geldiğince somut ve anlaşılabilir bir veri ortaya koymaya çalışır.. Geçmişten edinilen tecrübelere kendi de bir tecrübede katarak edindiği tecrübesini paylaşır. Tıpkı bir bayrak teslimi gibi ben buraya kadar geldim siz bu bayrağı ileriye doğru taşıyın der.

İki farklı tutumdan bahsetmiştim toptancı tutum sergileyebilen mantığın şöyle bir çıkmazı vardır, Her şeyde ve olayda aslında toptancıdır üst boyuttan baktığı için her şeyi her kesi aynı görme hastalığına tutunabilir. Kendi mantığı çerçevesinde bütünü algılayabildiğini zannedip kuşatıcıdır. Diğer taraftan da yaradılışı gereği parçacı davranmak zorundadır. Aslında tam bir şizofren tutum sergilemektedir. Bu tutumda bütünün içinde kendini hem var hem yok görmesi gerekecektir. Bu mantığı, enerjicilerin maddeye bakış algısıyla yorumlarsam, her şeyi enerjiden sayan madeninde onun bir diğer görüntüsü olduğunu iddia eden mantıkta parça ve dalgayı bir yani madalyonun iki yüzü olarak algılarsam ve bir elin çırpması gibi birleştirip bütünleştirirsem farklılıkları görmezden gelip tek ve tümel yapıya, sahip olduğumuzu algılarsam aslında algımı hapis ederim. Peki hapis edersem ne olur? Kokuşur çünkü kainatın yasası gereği hapis olunan her şey yani durağan olan her şey kokuşur. Oysa bilim kâinatın hareket halinde olduğunu bilir ve bu hareket halinde ki evren bir sona doğru gitmektedir. Aslında biz karanlığa aydınlık, aydınlığa da karanlık diyemeyiz çünkü bir bütünün içinde farklıdırlar. Yâda iyiye kötü, kötüye iyi diyemeyiz çünkü farklıdırlar. Sıcağa soğuk, soğuğa sıcak diyemeyeceğimiz gibi. Olaylara parçadan bakmaya başlarsak ve her parçanın içinde yaşanan farklı güzellikleri keşfederiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.