Son yıllarda bireysel silahlanmanın artışı, Türkiye genelinde olduğu gibi Diyarbakır’da da toplumsal güvenliği tehdit eder hale geldi. Eskiden nadir olarak duyduğumuz sokak ortasında silahla adam vurma vakaları, tarla kavgalarında silahların çekilmesi, bugün artık ne yazık ki arttı.
Peki, bu gidişatın temel nedenleri nelerdir? Ve daha da önemlisi, bu durumu nasıl tersine çevirebiliriz?
Öncelikle, bireysel silahlanmanın artışıyla suç oranlarındaki yükseliş arasındaki ilişkiyi göz ardı etmek mümkün değil. Bir toplumda silahların kolayca erişilebilir olması, çatışma anlarında insanların başvuracağı en son çareyi silaha yöneltme olasılığını artırır. Özellikle de bu silahların yasal olmayan yollarla temin edilmesi ve bu konuda caydırıcı cezai yaptırımların yetersizliği, suç işleme eğilimini güçlendirir. Diyarbakır’da son dönemde yaşanan olaylar, bu gerçeği acı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Tarlalar üzerinden çıkan aile içi çatışmalar, zamanla söner diye düşündüğümüz eski yaraların yeniden kanamaya başladığını gösteriyor. Geçmişte, bu tür anlaşmazlıkların çözümü daha çok toplumsal barış yollarıyla, arabulucular veya akil kişiler aracılığıyla sağlanırdı. Ancak son zamanlarda, maalesef bu tür çözüm yolları yerini şiddete bırakmış durumda. Bu durumun arkasındaki en büyük nedenlerden biri, bireylerin silahlanma yoluna giderek sorunlarını 'kendi adaletini' sağlama amacıyla çözmeye çalışmalarından kaynaklanıyor.
Bunun önüne geçilmesi için öncelikle cezai yaptırımların artırılması ve bu yaptırımların kararlılıkla uygulanması gerekiyor. Cezaların caydırıcılığı, bir suçun işlenmesini önlemenin en etkili yoludur. Ancak, bu cezaların sadece kâğıt üzerinde kalması, toplumda "cezasızlık" algısının yerleşmesine yol açar ki, bu da suç oranlarını daha da artırır. Diyarbakır’da yaşanan silahlı olayların bu kadar artmasının ardında yatan en büyük nedenlerden biri de budur. Suç işleyen bireyler, yeterince ağır bir ceza almayacaklarını düşündükleri için silaha daha kolay başvurabiliyorlar
Elbette, sadece cezai yaptırımları artırmak yeterli değil. Toplumda silahlanmanın önüne geçmek için uzun vadeli ve kapsamlı stratejilere ihtiyaç var. Silah ruhsatı verilmesi konusunda daha sıkı denetimlerin getirilmesi gerekiyor.
Toplum olarak bu tehlikenin farkına varmalı ve silahsız bir geleceği inşa etmek için gerekli adımları atmalıyız. Şiddetin değil, barışın dilinin konuşulduğu bir toplumda yaşamak, hepimizin hakkı ve sorumluluğudur.