Türkiye’de çocuk evlilikleri, son yıllarda belirli bir düşüş göstermiş olsa da hâlâ önemli bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, her yıl binlerce çocuk anne oluyor; bu durum, yalnızca istatistiksel bir gerçek değil, aynı zamanda çocuklar için büyük bir tehlikedir.
2020 yılında, 15 yaşından küçük 117 çocuk doğum yaptı. Bu sayılar, yıllar içinde azalma göstermiş olsa da hala endişe verici boyutta. 18 yaşından küçük çocuk annelerin sayısı ise 8.271 gibi yüksek bir rakamla karşımıza çıkıyor. 2001 yılında 15 yaş altı çocuk anne sayısının 2.730 olduğu düşünüldüğünde, bu düşüşün yanı sıra sorunun hala devam ettiğini unutmamak gerekiyor.
UNICEF’in raporlarına göre, dünya genelinde 640 milyon kadın ve kız çocuğu 18 yaşından önce evlendi. Bu alanda çalışma yürüten STK’lara göre, Türkiye, Avrupa’da 15 yaş öncesinde evlenen çocuk oranı ile ilk sıralarda yer alıyor. Bu, toplumumuzda derin kökleri olan bir sorunun varlığını gösteriyor. Yoksulluk, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve eğitim düzeyi gibi pek çok faktör, çocuk yaşta evliliklerin önünü açan etkenler arasında yer alıyor.
Çatışma ve insani kriz ortamlarında çocuk yaşta evliliklerde artış olduğunu gösteren birçok çalışma da mevcut. Eğitim seviyesinin düşmesi, çocukların erken yaşta evlilik riskini artırıyor. Özellikle kız çocukları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle bu durumdan daha fazla etkileniyor. Eğitimlerinin erken kesilmesi, bu çocukların gelecekte karşılaşacakları zorlukları da artırıyor.
UNFPA Türkiye’nin hazırladığı rapor, çocuk yaşta evliliklerin sağlık risklerini detaylı bir şekilde ele alıyor. Bu rapora göre, anne ve bebek ölümleri, erken doğum, düşük doğum ağırlığı gibi ciddi sağlık sorunlarını ortaya koyuyor. Çocuk yaşta evlilikler, sadece bireylerin değil, toplumun sağlığını da tehdit eden bir durum.
Bu noktada, çocuk yaşta evlilikleri önlemek için çok sektörlü bir yaklaşım göstermek büyük önem taşıyor. Sağlık, sosyal hizmetler ve yasal düzenlemelerin bir araya gelmesiyle oluşturulacak entegre bir sistem, bu sorunun üstesinden gelmek için hayati öneme sahiptir. Eğitim programları, farkındalık kampanyaları ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi, bu konuda atılacak önemli adımlardır.
Çocuk yaşta evlilikler, toplumumuzun geleceğini tehdit eden ciddi bir sorundur. Bu sorunun çözümü, sadece yasal düzenlemelerle değil, toplumsal bir farkındalık yaratmakla mümkün olacaktır. Her bir çocuğun hakkı olan eğitim ve sağlıklı bir yaşam için, toplum olarak bu meseleye el birliğiyle sahip çıkmalıyız. Unutulmamalıdır ki, çocukların geleceği, hepimizin geleceğidir.