Diyarbakır’da ekmeğe yapılan son zam, 400 gramlık ekmeğin fiyatını 15 liradan 18 liraya çıkarırken, fırıncı esnafının bu artışı yetersiz bulması, kentin derinleşen ekonomik krizini bir kez daha gözler önüne serdi. Fırıncıların 20 lira talep etmesi, buğday üretiminin merkezi olan bir şehirde, ekmeğin bir lüks haline gelmesinin ironisini ortaya koyuyor. DESOB Başkanı Alican Ebedinoğlu’nun “20 lira çok yüksek, bu vicdansızlığı kabul edemem” demesi, aslında toplumun içinde bulunduğu çaresizliğin bir yansıması.
Diyarbakır, genç nüfusun en yoğun olduğu illerden biri olmasına rağmen, gerekli yatırımlardan mahrum kalıyor. İşsizlik oranları yükseldikçe, yoksulluk da artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, enflasyon yıllık bazda yüzde 51,97 iken, bağımsız kuruluşların verileri bu oranı yüzde 90,35’e kadar çıkarıyor. İşsizlikle boğuşan gençlerimiz, zengin ile fakir arasındaki uçurumda en büyük kaybedenler oluyor.
Açlık ve yoksulluk sınırlarının oldukça yüksek olduğu bir ülkede, ekmek gibi temel bir gıda maddesinin fiyatındaki artış, halkın alım gücünü daha da zayıflatıyor. Türk-İş’in araştırmasına göre açlık sınırı 19 bin 271 lira, yoksul sınırı ise 62 bin 772 lira. Ancak günlük hayatın en temel ihtiyaçlarından biri olan ekmek, giderek ulaşılmaz hale geliyor. İnsanlar, bayat ekmeğe yöneliyor; çünkü fırınlardan daha ucuz.
Her gün yeni bir zam haberiyle uyanan toplumumuz, adeta zam yapma yarışına girmiş durumda. Asgari ücrete 2 defa yapılan zam 1’e indirilirken, ekmeğe yılda iki defa zam yapılabiliyor. Bu durumda yoksulluğun daha da derinleşmesine sebep oluşuyor. Bir zamanlar kilolarca aldığımız ürünleri artık ölçü ve tane ile alır hale geldik. Bunun yanında, her zamma karşı tepkisiz kalan bir toplum haline geldik. Konuşanlar ise korkarak sessizleşiyor. Bu, toplumsal bir erozyonu da beraberinde getiriyor. Açlıkla terbiye edilen bir toplum, ne yazık ki geleceğine dair umudunu kaybediyor.
Ekmeğe yapılan zamlar sadece bir fiyat artışı değil; aynı zamanda toplumsal bir sorun haline gelmiş durumda. Diyarbakır, bu sorunun en çok hissedildiği şehirlerden biri olarak, halkının temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Ekmeğin fiyatı yükseldikçe, yoksulluk da derinleşiyor. Artık “zam zam” diyerek geçiştirdiğimiz bu durum, toplumsal bir isyanın habercisi olmalı. Yoksullukla mücadele etmenin yolları bir an önce bulunmalı; aksi takdirde bu kısır döngü daha da derinleşecek ve halkımızın hayatını daha da zorlaştıracaktır.