Son yıllarda Türkiye’de adalet sisteminin performansını ve toplumsal huzuru etkileyen sorunları daha yakından incelemek, ülkenin gelecekteki sosyal yapısı açısından büyük önem taşıyor. 2023 yılına ait Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü raporları, ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısındaki artışı ve bölgesel düşüşleri net bir şekilde gözler önüne seriyor. Türkiye genelinde ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısı 2022’de 1 milyon 804 bin 267 iken, 2023’te bu rakam 1 milyon 855 bin 451’e yükseldi. Ancak, bölgede ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısı 2022’de 171 bin 483 iken, 2023’te 160 bin 696’ya geriledi. Bu veriler, Türkiye genelinde ceza yargılamalarında artış gözlenirken, bölgelerde bir düşüş yaşandığını gösteriyor.
Bu tablo, ceza yargılamalarında bir artış ve bölgesel düzeyde bir azalma yaşandığını ortaya koyarken, arka planda yatan sebepler de oldukça fazla. Suç oranlarının artması, ekonomik krizlerin derinleşmesi, cezasızlık politikalarının yaygınlaşması ve adli personel yetersizliği, bu sorunun kökenlerinde yer alıyor. Ekonomik zorluklar ve geçim derdi, insanların psikolojik durumlarını olumsuz yönde etkiliyor ve bu durum suç işleme riskini artırıyor. Bir taraftan, cezasızlık politikaları suça teşvik ederken, diğer taraftan adli sistemdeki yetersizlikler, suç oranlarını daha da tetikliyor.
Adli personel yetersizliği, dosyaların işlenme sürelerini uzatıyor ve bu da bireyleri kendi adaletlerini kendi başlarına sağlama yoluna itiyor. Dolayısıyla, adalet arayışında olan bireyler, kendi başlarına çözüm aramakta ve bu durum suç oranlarının artmasına neden olabiliyor. Ayrıca, bireysel silahlanmanın artması, toplumsal güvenliği tehdit eden önemli bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Silahların yaygınlaşması, küçük anlaşmazlıklarda bile ölümcül sonuçlara yol açabiliyor ve bu durum şiddet sarmalını daha da derinleştiriyor.
Koca bir çürümüşlüğün içinde insanlar bir yaşam sürdürmeye çalışıyor, ne kadar sürdürebileceklerse tabi. Şiddet sarmalı tepeden en aşağılara kadar iniyor. Üsttekine gücü yetmeyen hıncını bir alt kademe üzerinde var etmeye çalıyor.
Eğitim sistemindeki sürekli değişimler ve kalitesizleşme de toplumun bilinç düzeyini etkileyerek suç oranlarının artmasına neden oluyor. Eğitimin içi boşalınca bilinçsiz, okumayan, araştırmayan, sorgulamayan bir toplum oluştu. Eğitimin olmadığı toplumlarda suç oranlarının artması kaçınılmazdır.
Türkiye’deki adalet sisteminin ve toplumsal yapının karşı karşıya olduğu bu derin kriz, sadece istatistiklerde değil, günlük yaşamda da kendini hissettiriyor. Ekonomik zorluklar, cezasızlık, adli personel yetersizliği ve eğitimdeki sorunlar, suç oranlarının artmasına neden oluyor. Bu sorunların çözümü için, toplumsal ve yapısal değişimlere ihtiyaç var. Adalet sisteminin güçlendirilmesi, ekonomik krizin etkilerinin azaltılması, eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve cezasızlık politikalarının terk edilmesi, bu krizi aşmak için atılması gereken adımlardır. Aksi takdirde, toplumun derinliklerine işlemiş bu çürümüşlük, daha büyük sosyal sorunları beraberinde getirecektir.