BÜYÜDÜK…
Büyüdük! Gerçekten büyüdük. Bunun yaşla ilgisi olmadığını anlayınca sanki büyüdüğümüzün farkına vardım.
Çoluk çocuk, koca, iş, ev, aile, arkadaş, dost! derken ne çok parçam var diye düşündük. Büyüdük ben diye düşündük. Biriktirdiğimiz dostluklarımız var, geçmişimiz var, gelecek planlarımız var.
Ama geçen yıllar değil büyümemize neden. Geçen yılların bize kattıkları var elimizde. Kazıklarımız var mesela en alasından yediğimiz , yenilgilerimiz var en basite, şaşkınlıklarımız var en beklemediklerimiz ve gururlarımız var elimizde en önlemlilerinden.
Bunlar birikince mi insan anlıyor büyüdüğünü, olgunlaştığını? Sanki dimağım açıldı daha rahat anlıyorum her şeyi, sezgilerim daha kuvvetli eskisinden koruyabiliyorum artık kendimi gelen dalgalardan. Mesela bırakıp gidebilirim artık herkesi her şeyi güveniyorum kendime yaşarım diyorum olmasa da olmasalar da.
Gençlik sevdasını kaybedince yaprak gibi süzülüp yavaşça yere konan ve kuruyup paramparça olan kız çocuğu değilim artık. Süzülürüm belki yine ama artık yavaşça konmam yere hele paramparça olmam olamam artık.
Nereden geldi bu güven? Düşünüyorum da istediği olmayınca sabaha kadar hiç durmadan ağlayan kız nerde şimdi? Çok arka da kaldı sanki hayatımın hangi dönemecinde bıraktım onu. İyi mi oldu derseniz bilmiyorum keşke en azından bir parçası kalsaydı içimde.
Şimdiler de dolanan içindeki çocuk diye anlattıkları şey işte benim içimde yok. Acaba benim gibi büyüyenler mi arıyor içindeki çocuğu da kaybetmeyin diye yazıyorlar sürekli?
Nasıl kaybedilmeyeceğini sormak isterim aslında. İçindeki çocuktan kasıtları eğer salıncağa binmekse, coşup eğlenmekse zaten bunlar karakterinde varsa seni bırakmıyor. Peki gerçekten çok içerilerde narin olanı nasıl koruyacağız? Bunun cevabı yok okuduğum yazılar da. Selametle…