GÜVENMEK ZOR İŞ
Fısıltılar ilişti kulaklarının kuytu köşelerine. Adımların seyrekleşti bu çorak arazilerde. Kim bilebilir ya da kim yazabilirdi kaderi senin için? Ellerin akan yaşlarını gizlemekte..
Yürüyebilir misin bu psikolojiyle ya da adım atabilir misin geleceğe bilemiyorum.Yüreğinde çığlıklar koparken, gözlerin ağlarken, beynin sarsılırken yüreğindeki büyük patlamayla.. Evren şekil değiştirir gözlerinde, ruhun çekilir, gözlerin kararır da oturursun güven denen illetin soğuk merdivenlerine..
Sırtını yaslarsın bir el uzanır ya öyle soğuk, iğrenç bir gülüş sana ''üzülme'' diyen. Güvenebilecek misin ona veya başka insanlara? Kırılan bir camı eskisi gibi yapabilir misin? Pürüzsüz ve parlak. Sen kaç defa kırıldın hiç saydın mı? Kaç kez toparladın kendini, eskisi gibi güldü yüzün? Her yıkımda toplamadın mı bavulunu içine umutlarını koyarak? Kaç kere boşluğa bıraktın kendini öylece?
Güven dedin her zaman peki ya şimdi? Kime güvenebilirsin veya kimin yerine geçebilirsin? Kanadı kırılmış kuşlar gibi kaç kez uçmak için direnebilirsin? Ve güven kalbinin eşiğine bırakılan bir ceset. Katili kim belli değil. Kör mü hala gözlerin, her şey bu kadar açık ve net.
Kaç kez evsizler uyudu gönlünün kaldırımlarında veya kaç kez sabahladı gözlerin bir pencerenin başında? Bir fotoğraf görmedin mi hiç yatağının baş ucunda? Güven zor iştir bilirsin. Kurması yıllar alan bir inşaat, çökmesi an meselesi olan bir maden. Attığın her adım riskli, bıraktığın gölgenin kaybolma ihtimali. Ne güvensiz yaşayabilirsin, ne de var olan güveni kaybetmemek için direnebilirsin.
Bak.
İnsanlar gider, her şeyi terk eder gitmeyecek diye düşündüklerin bile. Yani onların gitmesi için güvenlerini kırmana gerek yok, herkes bir şeylerin tadına vardığı zaman gider. Dedim ya kime güvenebilirsin? Kendinden başka kimsenin sana bir faydası olmayacağı gerçeğiyle yaşamak zorundasın.
Ve menfaatler, güvenden önce gelir..
Herkes kendi menfaatine uygun şeyleri çıkarır hayattan gerisi teferruattır. Bunu herkes yapar ve insanoğlu menfaati için yaşar. Ben bile..
Bilmediğin şeyler var önünde, gözlerinde, ellerinde.. Kendini keşfedememişken neyin senin için doğru neyin yanlış olduğunu bilemezsin. Bir şeyi çok istiyorsan beklemelisin ki birileri sen uğraşmadan bunu önüne getirsin. İşte menfaatçilik budur.
Sana nasihat değil bunlar, karşına çıkabilecek gerçekler. Sarkma yüreğinin trabzanlarından. Aldanırsın onlara, dalarsın derin sulara, izini kaybettirir zaman. Hatırlanmazsın zaman geçtikçe, sular durulur ve herkesin aklında onlara bıraktığın menfaatler kalır. Bunun için savaş başlar. Etrafına bak; baba ölür oğullar menfaatler için savaş çıkarır, kalpler kırılır ,buz tutar yürekler, can menfaatler altında kalır.
Bir evladın babasının gidişinden sonraki bu anlamsız savaştan anlayabilirsin ki insanlar çok iyi oyunculardır. Ve bir baba hep güvenir kendi kanına, kendi tohumuna. Ancak her meyve aynı olsa bile farklı tatlardadır. Ağaç aynı olsa bile... Evlatlar güveni kırar, o ağacın yapraklarını kendileri döker..
Güven zor iştir anlatabildim mi bilmiyorum. Bu yüzden öylece güvenme kimseye, üşütme kalbini, lanet etme kaderine..