Salih KAPLANER

KURBAN BAYRAMI'NIN ÖNEMİ

İslam dininin vecibelerinden bir tanesi olan Kurban Bayramı'nda Müslümanlar, Allah için kurban ettikleri hayvanın etlerini diğer din kardeşleriyle paylaşır. Dünya genelinde tüm Müslümanların Hicri takvime göre kutladıkları Kurban Bayramı, aynı zamanda Hac ibadetinin de gerçekleştirildiği zaman dilimidir. Bu yazımda Kurban Bayramı hakkında merak edilen bazı hususlara dikkat çekmek istedim.

KURBAN BAYRAMI'NIN ÖNEMİ NEDİR?

İslam dini terimi olarak Kurban, Allah'a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur'an'da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah'a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir. Kur'an'da Hac Suresinde bu konuda bir ayet vardır.

Kurban Bayramı, Müslümanlar tarafından Hicrî takvime göre Zilhicce ayının 10. gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan dinî bir bayramdır. Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günlerine 'Eyyâm-ı nahr' (Kesme günleri) ve bir önceki gün olan Zilhicce ayının dokuzuncu gününe Arefe denir. Kurban Bayramı, aynı zamanda İslam âleminin her yıl Mekke'de hac farizasını ifa ettikleri vakittir.

Kurban Bayramı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan birçok ülkede dinî bayram olmasının yanı sıra resmî tatil ilan edilir. Ramazan Bayramı ile beraber İslam dinindeki en önemli iki bayramdan biridir. Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Kurban Bayramı her sene 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık 33 senede bir bayram aynı tarihlere tekabül eder.

KURBAN BAYRAMI'NDA NEDEN KURBAN KESİLİR?

Sözlükte yaklaşmak, Allah'a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah'a yaklaşmak ve O'nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usûlüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, IX, 452). Kurban bayramında kesilen kurbana udhiyye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir.

Akıl sağlığı yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakk'a yaklaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır (Serahsî, el-Mebsût, XII, 8; İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 197). Bu ibadetin ruhunda Hakk'a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.

Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanı kesmek sünnettir (İbn Rüşd, Bidâye, I, 429). Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 146). Kurban, -fıkhî hükmü ne olursa olsun- müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

KURBAN BAYRAMI NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etmek istemesinin bir benzerinin de Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib tarafından yaşandığı haber verilmektedir. Zemzem kuyusunun kazılması sırasında Kureyşle karşılaştığı zorluklardan dolayı Abddulmuttalib eğer on tane oğlu olursa onlardan bir tanesini Kâbe'nin yanında Allah için kurban etmeyi adamıştı. Çekilen kur'ada Peygamberimizin babası Abdullah'a çıkmıştı. Abdulmuttalib adağI yerine getirmeye karar verdi. Kureyşliler böyle bir adetin yerleşmesinden korkarak, kendisine engel olmuşlardı. Daha sonra Abdullah'ın yerine 100 tane deve kurban edilmiştir. Bu olayla Peygamberimizin, insanlığa kurtarıcı olarak gelişinin bir işareti olarak, insan hayatının maddi ölçüsü tam 10 misli yükselmiş bulunuyordu.

Kurban Bayramı, hicretin ikinci yılında ortaya çıkmıştır ve kurban ibadeti Hz. İbrahim ve oğlu arasında yaşanan bir olay sayesinde önem kazanmıştır. Hz. İbrahim evinde bir gün uyuduğu esnada, rüyasında oğlu İsmail'i kurban ettiğini görmüştür. Bu rüya üzerine Mekke'ye giden Hz. İbraim, oğlu İsmail'i annesinin yanında görmüştür. Oğluna rüyasından bahseyen Hz. İbrahim, oğluna bir ip ve bir bıçak almasını söylemiştir ve oğlunu da alarak odun kesmeye çıktığını söylemiştir.

Hz. İbrahim ve oğlu İsmail, vadiye doğru ilerlerken, şeytan insan kılığında Hz. İbrahim'in karşısına çıkmıştır ve Allah'ın bu emrini yerine getirmesin diye aklını çelmeye çalışmıştır. Fakat Hz. İbrahim bu oyuna inanmamıştır. Oğluna, rüyasını anlatan ve Allah için kendisini kurban ettiğini gördüğünü açıklayan Hz. İbrahim'in oğlunun tepkisi ise oldukça şaşırtıcıdır.

İsmail bu duruma şöyle cevap vermiştir:

"Babacığım sana emrolunanı yap, babacığım! Beni kurban etmek istediğin zaman, beni iple sıkıca bağla ki benden sana karşı, bir şey isabet edip de ecrim eksilmesin. Hem sen beni boğazlamak için yatırdığın zaman, yüzükoyun yatır, alnımı yere getir. Çünkü yüzüme bakınca kalbin incelir ve bu durumun Allah'ın sana emrettiği şeyi yerine getirmene engel olabileceğinden korkarım!" Hz. İbrahim hazırlığını tamamlar ve oğlunu kurban edecekken Allah tarafından "Ey İbrahim! Rüyana sadakat gösterdin, işte sana oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık, onu boğazla!" emredilmiştir.

İşte kurban ibadeti günümüze kadar bu dini değer ile ulaşmış ve korunmuştur. Allah'ın emrettiğini görevi en sevdiği olmasına rağmen geri çevirmeyen Hz. İbrahim'e bir ödül olurken; aynı zaman insanlık tarihinde de sürdürülebilir bir yardımlaşmanın anahtarı olmuştur.

KURBAN KESMEK FARZ MIDIR

Diyanet'in resmi sitesinde, kurban kesmekle yükümlü kişiler için şu ifadeler kullanılmıştır:

"Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan her müslümanın yerine getireceği malî bir ibadettir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 148). Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 252-256; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, IX, 452-453). Ayrıca kurban mükellefiyeti için aranan nisabın üzerinden, zekâtın aksine bir yıl geçmesi şart değildir."

KURBANIN DİNÎ DAYANAĞI NEDİR?

Kurban, Kur'ân-ı Kerîm, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadet olup hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (el-Hac, 22/28), “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (el-Hac, 22/34).

Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivâyetlerde, Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurban Bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1 [1493]; İbn Mâce, Edâhî, 3 [3126]). Nitekim kendisi de kurbanın meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir (Tirmizî, Edâhî, 11 [1506-1507]; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119 [1712, 1714]; Müslim, Edâhî, 17 [1966]).

Ayrıca hicretin ikinci yılından günümüze kadarki süreçte Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir. Hayırlı bayramlar dilerim…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.