AMİDA HABER- Diyarbakır’da 22 Haziran 2020 tarihinde şikayet üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma devam ediyor. 3 kişilik bilirkişi heyetinin incelemeleri tamamlandı. Şikayetler üzerine yapılan çalışmalar ile hazırlanan 140 sayfalık bilirkişi rapor, soruşturma dosyasına eklendi. Müştekilerin bir kısmının perakende kuyumculuk yaptığı, müştekilerin sanıklara altın, değerli maden, döviz ya da Türk Lirası verdikleri yer alan raporda, bu konunun müşteki beyanları ve sanık savunmaları ile sabit olduğu belirtildi.
Ne kadarlık altın alındı?
Müştekilerin beyanlarına göre sanıklara verilen altın ve döviz miktarının suç tarihindeki değerinin Diyarbakır ili Huzur Polis Merkezinde alınan beyanlara göre 37 milyon 126 bin 100 lira 54 kuruş olduğu ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Ancak bu beyanlar dışında müşteki katılan ve mağdur olarak adlarına yer verilen kişilerin gerçek mağduriyetlerinin soyut beyanlar dolayısıyla tespit edilemediği, dosya kapsamında yer alan Aklama Raporu’na göre, sanıkların elde ettikleri haksız menfaat miktarının ise tespit edilemediği, müştekilerin sanıklara altın ya da parayı kimi zaman elden verdikleri ve bir kısmını geri aldıkları, ancak söz konusu altın ve para trafiği banka üzerinden yapılmadığı için, müştekilerin zararının tam olarak tarafımızdan tespit edilemediği. Zira dosya kapsamında altın ve para alış verişine ilişkin 'bilgi fişi', 'kartvizit', 'kağıt' şeklinde belgeler bulunduğu, ancak bunların doğruluğunun tarafımızdan anlaşılamadığı, bankalardan alınan veriler ile yapılan ticari alışveriş boyutlarının, tarihlerinin belirlenemediği, hangi gönderilen paranın hangi alış için olduğu veya hangi ödenen paranın hangi alışverişe ait olduğunun tespitinin mümkün olamadığı. Sanıkların ‘kar elde edecekleri yönünde kanaat uyandırarak oluşturdukları güven duygusuyla müştekileri aldatıp’ altın ve para aldıklarının sabit olması halinde nitelikli dolandırıcılıktan söz edilebileceği, buna karşılık sanıkların müştekilerden altın ve dövizleri aldıkları esnada ‘hileli davranışlarının bulunmadığının kabulü halinde’ dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceği. Bu ihtimalde ticari ilişki (hukuki ihtilaf) ya da güveni kötüye kullanma suçundan söz edilebileceği, özellikle sanıkların banka hesaplarındaki paraların tamamının çekilmesi, işyerindeki altın ve paranın alınarak, bilgisayar da dahil olmak üzere valize konulup, iş yerinden ayrılma eyleminin kastın belirlenmesinde dikkate alınabileceği, bu hususun takdirinin delillerle doğrudan temas eden yüce mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaatlerine varılmıştır.”
28 Mart’ta Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, tutuklu sanıklar Serdar Adıgüzel ve Zülfikar Ortaç’ın tutukluluk hallerinin devamına karar verilmişti. Duruşma, 10 Haziran 2024’e ertelenmişti. (Haber Merkezi)