Ahmet Türk'ten o kuruma uyarı: Devam ederlerse, etrafını saracağız
AMİDA HABER- Ankara’da 16 Mayıs tarihinde görülen Kobani davasında Kürt siyasetçilere ceza yağdı. Ceza verilen siyasetçilerden biri de Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk’tü. Ahmet Türk’e 10 yıl ceza verilmişti. Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’a konuşan siyasetçi Ahmet Türk Kobani davasında verilen cezaları ve Belediye çalışımları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Kobani davasında sizin de içinde bulunduğunuz birçok siyasetçiye cezalar verildi. Normalleşme konuşulurken bu cezalar ne anlama geliyor?
Bütün mahkeme boyunca avukatlarımız, arkadaşlarımız bunu dile getirdiler. Burada davada aslında hiçbir delil yok. Ceza verecek hiçbir eylem yok. Fikir ve düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için yargılandık ve bunun bir cezayla sonuçlanacağını tahmin ediyordu avukatlarımız, bunu dile getirdiler. Türkiye'nin genel siyasetine baktığımızda bugün milliyetçi bir cephe kurulmuş. Milliyetçi cephenin etkili olduğu bir süreci yaşıyoruz. O cephe kendini ayakta tutmak için, gücü elden bırakmamak için herkesi sindirmeye çalışıyor. Bugün Kürtler üzerinde yoğun bir basınç var. Ama sonuç olarak bunun faturasını bütün halklar ödüyor. Yani demokrasiden uzaklaştıkça, bütün halklar bunun faturasını ödeyecek. Son dönemde emekçiler, devrimciler, demokratlar üzerinde yoğun bir baskının olduğunu görüyoruz.
Bir normalleşme sürecinden söz ediliyordu. Ancak Kobani davasında yargılanan bir çok siyasetçiye ceza çıktı. Bu cezalar, "çözüm süreci" benzeri bir gelişmenin önünü tıkayan bir hamle oldu, diyebilir miyiz?
Türkiye'nin normalleşmesi konusunda her türlü çabanın içinde olacağız, demokratik bir gelecek için mücadele ediyoruz. Halkların demokratik değerlerde buluşması için mücadele ediyoruz. Biz bunun için varız. Adaletin, eşitliğin olduğu, herkesin kendi kimliğiyle, kültürüyle kendisini ifade edebileceği bir sürecin önünü açmanın mücadelesini veriyoruz. Bizim hedefimiz bu. Tabi ki cezalandırmalar, ötekileştirme politikaları durumun hangi boyuta geldiğini çok açık bir şekilde gösteriyor. Elbette ki bundan dolayı Kürtlerde bir rahatsızlık var. Vicdan sahibi olan insanlarda bir rahatsızlık var. Ama şuna da inanıyoruz. Bu yürütülen siyasetin Türkiye'nin lehinde olmadığını, bu siyasetin aslında Türkiye'yi daha da küçülttüğünü, uluslararası alanda da Türkiye içinde de gücünü ortadan kaldırdığını, inandırıcılığını ortadan kaldırdığını ifade ediyoruz, görüyoruz. Ve bunun böyle gitmeyeceğini düşünüyoruz. Bunun için demokrasi mücadelesini güçlü bir şekilde yapmamız lazım. Yürütülen siyasetin bütün halklara zarar verdiğini doğru bir şekilde ifade etmek lazım ve halklarımızı ikna etmek gibi bir sorumluluğumuz var. Ne kadar sertleşirse sertleşsinler, bunun böyle gitmeyeceğine, bir gün demokratik, kucaklayıcı bir siyasetin ortaya çıkacağına inanıyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz.
Seçimler bitti ama gerginlik belediyelere yeniden kayyım atanır mı, sorusuyla devam ediyor. Bu gerginlik nasıl giderilebilir?
Tabii ki burada yürütülen yanlış bir siyaset var. Kürtlerden asla bir devlete bir zarar gelmez. Eğer adil, eşit bir yaklaşım gösterirlerse gelmez. Bugün bu politikayı değiştirmeleri şart. Kürt karşıtı bir siyasetin etrafında buluşmaları Türkiye'ye zarar veriyor. Bu siyasetin değiştirilmesi gerekiyor. Ben parti adına konuşmuyorum, bireysel olarak düşüncelerimi söylüyorum. Kucaklayıcı bir siyaset olursa ben çok şeyin değişeceğine inanıyorum. Türkiye'nin de korkularından kendini arındırması lazım. Şuradan bana zarar gelecek, şöyle olacak. Öyle değil, ben tam tersini düşünüyorum. Kucaklayıcı bir siyaset her zaman bütün sorunları çözer diye düşünüyorum.
Mardin’de çocuğa istismarda bulunan fail tutuklandı
Birkaç gün önce DEDAŞ borcundan dolayı MARSU'nun suyunu kesti. Bu durumu nasıl izah edersiniz?
Mardin Belediyesi 8 yıldır kayyımla yönetiliyor ve DEDAŞ'ın faiziyle birlikte, 600 milyon civarında bir alacağı birikmiş. Seçildiğimizin üçüncü günü sekreterleri arıyorlar, borcunuzdan dolayı elektriklerinizi keseceğiz diye. Sonuçta bir diyaloğa girdik. Dedik, daha üç beş gündür geldik, bu kadar zaman beklediniz, şimdi aceleniz nedir? 3 milyon yatırdık ve borcun ödenmesi için zaman istedik. Gitmişler elektriği kesmişler. Bu Mardin'i susuz bırakmak anlamına geliyor. Dedik ki bize fırsat vermiyorsunuz. Biz elbette ki imkanlarımız nispetinde ödeme yaparız. Ama gelin bakın, bütçede bir kuruş yok. Sonuçta halkın tepkisi olmasın, isyanı olmasın diye 10 milyon daha verdik. Ama bu da yetmeyecek. Yarın yine aynı şekilde olacak. Şimdi bu borç bizim de değil. Borçlanan biz değiliz. Kayyım dönemine ait bir borç ama fatura bize çıkarılıyor. Peki 8 yıldır kayyımdan niye bu parayı almadınız? Burada belediyemizi cezalandırırken halkı cezalandırmaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Şimdiden söylüyorum. Eğer DEDAŞ bunu yapmaya devam ederse DEDAŞ'ın binalarının etrafını saracağız. Halkımızı susuz bırakan bir anlayışa karşı sessiz kalmayacağız, bunun faturası ne olursa olsun. Polis mi müdahale eder, vali mi müdahale eder? Etsinler. Kendilerinin yaptığı borçlanmanın faturasını bize çıkardıkları zaman asla kabul etmeyeceğiz.
'Kredi alma imkanımız da kalmadı'
İmkanımız olsa o borç kayyımdan kalsa bile ödemek gibi bir zorunluluğumuz var. Biz bunu inkar etmiyoruz ama yok, imkanlarımız yok. Deniz Bank'tan kredi almışlar, Vakıf Bank'tan kredi almışlar, Ziraat Bankası'ndan kredi almışlar, belediyeyi istediği gibi borçlandırmışlar. Yani bizim şu anda kredi alma imkanımız da kalmadı. Şimdi bankaların borçlarını ödüyoruz. Esas mesele aldıkları kredilerin nerelere gittiği. Bunu da bir hafta içinde açıklayacağız. Belediye bir iş yapmak üzere borçlanabilir ama o iş de somut olmalı, görülebilmelidir.
'Belediyenin 400 milyon borcu var'
5 milyar 400 milyon bir borcu var belediyenin. Bana 5 milyar 400 milyonu verin yeni bir şehir kurarım. Ama şimdi gidin Mardin'e bakın, belediye 5 milyar 400 milyon borçlanmış da ne yapmışlar? Gözle görülür ne yapmışlar? Başıboş bir şehir kurmuşlar Yenişehir'de. İstediğine istediği şekilde imarı vermişler. Bu şehrin güzelliğini ortadan kaldırmışlar. İddia ediyorum, bana 5 milyar para versinler burada yepyeni bir şehir kuracağım. Türkiye'nin en güzel şehrine dönüştüreceğim Mardin'i.
Bir de belediyenin birçok kurumu işlevsiz bırakıldı ve binalar başka kurumlara devredildi. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Röportajımız farklı bir yöne geldi. Bizim dertlerimizi açtınız. Şimdi bir bahçemiz var, dünyanın masrafını ederek orayı oluşturduk. Voleybol, basketbol, futbol sahası, yüzme havuzu, düğün salonu, piknik alanı olan parkı Gençlik Spor'a devrettiler. İki tane binamızı Milli Emlak'a devrettiler. Devredilmeyecek şeyler var, mesela otoparkın bahçesini valiliğe devrettiler. Gençlik Parkı'nın içinde yaptığımız sözleşmeye göre hiçbir yapı yapılmayacaktı burada. Ama kayyım oraya iki tane restoran açtı, kahve açtı parkın içinde. Birilerine peşkeş çektirdi. Böyle görüyoruz. Bir ışıklı tabela var, parkın içinde belediyenin çalışmalarını halka anlatan, duyuran. Onu bile valiliğe devretmiş. Akıl almaz bir şey. Bir ışıklı tabelayı bile valiliğe devredebiliyor. Şimdi bu nasıl bir hukuk? Nasıl bir anlayış? Bu belediye halkın. Vali ile belediyenin halka hizmet için dayanışma içinde olması lazım ama burada selam yok, sabah yok. Belediye başkanları ile görüşmeyi bile kabul etmiyor vali. Ondan sonra işte efendim bu ülkede biz demokrasiyi gerçekleştireceğiz. Biz işte Türkiye'de herkesi kucaklayacağız, diyeceksiniz. Buna kimse inanmaz.
Şimdi belediyenin önü tamamen kapanmış gibi görünüyor aslında. Siz bu engelleri aşarak halka nasıl hizmet ulaştıracaksınız?
Bakın belediyenin binası yok. Kaldığımız yeri görüyorsunuz. Yani cezaevi hücresinden farklı değil bizim belediye başkanının odası. Görüyorsunuz. Yani belediye başkanının odası yok. Hücreye benzer bir şey. İlk seçildiğimizde belediye binası bulamıyorduk. Köy Hizmetleri'nden devredilen binalara yerleştik. Bir belediye binasını yapacak imkanımız yok. Eldeki imkanları da belediye binasına yatırmaktansa halka hizmet için kullandık. Ve işte halen binamız yok. Aslında projeyi de hazırlamıştık. Ama yapmadık çünkü elimizde paramız yok, olan parayla köylünün içme suyunu, köylünün yolunu yapmanın daha doğru, daha vicdanlı olduğunu düşündük. Bu yüzden Maliye Bakanlığı'nın ve İller Bankası'nın da yeni büyükşehir olmuş Mardin için farklı bir uygulama göstermesi gerekiyor. Yeni büyükşehir olmuş belediyenin ihtiyacı fazla olur. O ihtiyacı karşılaması gerekiyordu. Ama maalesef dediğim gibi bu konuda hiçbir destek olmadı. Hatta biz bir ara belediye binamız olmadığı için, valiliğin karşısında bir arsa vardı, dedik orada çadır kuralım büyükşehir belediyesi diye. Ama sonra arkadaşlarımız bu şovence bir şey olur dediler. Vazgeçtik. Böyle düşünüyorduk. Çünkü yerimiz yoktu. Keşke yapsaydık o zaman.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.