Tahir Elçi cinayeti üzerinden 8 yıl geçti!
Tahir Elçi cinayeti üzerinden 8 yıl geçti! Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin şehrin en işlek yerlerinden birinde, güpegündüz üstelik haber kameralarının önünde öldürülmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Ancak 8 yıldır devam eden davada ne bir tutuklu var, ne de faillere ilişkin bir ipucu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı mütalaasında, tutuksuz yargılanan 3 polisin ise beraatini istedi. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ve Tahir Elçi Vakfı Başkanı Mahsum Batı, 12 Haziran’da görülecek duruşma öncesi suikaste ilişkin mahkeme sürecinin "cezasızlığa gittiğine" ilişkin endişelerini ifade etti.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptığı sırada başından vurularak öldürüldü. Ancak cinayetin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen, devam eden davada ne bir tutuklu var, ne de faillere ilişkin bir ipucu.
12 Haziran’da görülecek bir sonraki duruşma öncesinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tutuksuz yargılanan 3 polisin de beraatini istedi. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ve Tahir Elçi Vakfı Başkanı Mahsum Batı, davada hiçbir ilerleme sağlanmamasını eleştirdi.
“Diyarbakır Barosu rapor alana kadar dosyada sanık yoktu”
Tahir Elçi davasının ilk günden beri cezasızlıkla sonuçlandırılmak istenildiğini ifade eden, Tahir Elçi’nin selefi, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, 8 yıldır süren davaya ilişkin 9. Köy’e değerlendirmelerde bulundu.
Baro Başkanı Eren, “Tahir Elçi gün ortası Diyarbakır’ın en işlek caddelerinden en tarihi mekanlarından birinde onlarca kameranın önünde katledildi ve aslında katledildiği ilk andan davanın açıldığı ve daha sonra davanın görüldüğü bütün duruşma sürecinde Diyarbakır barosunun ve Tahir Elçi ailesinin avukatlarının beklediği tarzda ne soruşturma ilerledi ne de dava yürüdü” dedi.
Diyarbakır Barosu olarak “Tahir Elçi suikastının sadece Dört Ayaklı Minare’nin olduğu sokağa hapsedilecek bir cinayet dosyası olmadığını” söylediklerini, olayın öncesini ve sonrasını bütün yönleriyle araştıracak bir soruşturmaya ihtiyaç olduğunu her seferinde ifade ettiklerini kaydeden Eren, “Ancak yargı makamları bizim bu talebimiz doğrusunda bir soruşturma yürütmedi.
Hatta Diyarbakır Barosu’nun Londra’da adli mimarlık bölümünden almış olduğu rapora kadar dosyada hiçbir sanık bile yoktu. Yani o rapor üzerine polisler şüpheli sıfatına büründü ve ifade alma işlemi gerçekleşti sonrasında ise bir iddianame düzenlendi” diye konuştu.
İddianamenin de yetersiz ve eksik olduğunu dile getiren Eren, “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu mütalaa da bize gösterdi ki Tahir Elçi suikastını cezasız bırakmak, failsiz bırakmak gibi bir yargısal devlet aklı ortaya çıktı.” dedi.
“Bu mütalaa da şüphelerimizi kanıtladı”
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın karar aşamasında olmayan bir davada mütalaaya gittiğini vurgulayan Nahit Eren, şöyle konuştu:
“Bu mütalaa şüphelerimizi kanıtladı. Kaybettirilen kamera kayıtları vardı. Bunlar üzerinden müdahale mi edildi? Yok mu edildi? Bu şüpheler giderilmedi. Bu konudaki inceleme araştırma eksik bırakıldı. Dinlenmesi gereken istihbaratçılar ve tanıklar dinlenmedi.
Bu çok önemliydi bunu da eksik bıraktı mahkeme. Dönemin en önemli şahsiyetlerinden olan bir başbakanın ‘siyasi suikast’ demecine istinaden tanık olarak dinlenmesi yönündeki karardan mahkemenin vazgeçmiş olması bize göre dışsal bir müdahaleye işaretti.
Çünkü mahkeme dinleme kararı almıştı ama sonrasında bundan vazgeçti. İki durumda bundan vazgeçersiniz; ya dosyada bir gelişme olur artık o tanığa ihtiyaç duymazsınız, ya da dosyaya yeni somut bir delil gelir cinayet aydınlanır artık bir tanığı dinleme ihtiyacı duymazsınız.
Ama burada bir anda duruşma tarihi beklenmeksizin mahkemenin dönemin başbakanının dinlememe konusunda ara karar alması siyasi iktidarın ve kamu otoritelerinin Tahir Elçi cinayetine bakışının en önemli işaretiydi.”
“Mahkeme failleri ortaya çıkaracak hiçbir talebimizi kabul etmedi”
Dava sürecine ilişkin 9.Köy’e açıklamalarda bulunan Tahir Elçi Vakfı Başkanı Av. Mahsum Batı da “Tahir Elçi davasının ilk 3 ayında kamera görüntülerinin kırpılarak eksik biçimde mahkemeye ulaşması dosyasının cezasızlıkla sonuçlandırılacağını bizlere gösterdi” dedi.
Cinayet anına ilişkin güvenlik kameraları kayıtlarında eksiklikler olduğunu, ancak savcılığın “görüntülerin kırpılmadığını” belirttiğini ifade eden Mahsum Batı, şöyle dedi:
“Olay yerini gösteren oradaki işyeri kamerasında 12-13 saniyelik bir kesinti var. Yine Balıkçılarbaşı PTT şubesinin kamerasından 17 dakikalık bir kesinti var. Foto film şubesinin kendi kamerasında bir kesinti var.
Dolayısıyla bunların tamamı aslında failleri bulmaya yönelik deliller ve bunların tamamı karartılmış. Dolayısıyla bunlar bize davanın cezasızlığa doğru gittiğini zaten gösteriyor. 4,5 yıl sonra 3 polis memuru hakkında taksirle öldürmekten dava açıldı.
Taksirle öldürmenin cezası zaten 2 yıldan başlıyor. Bu bile aslında bizleri tatmin etmiyorken, savcılık beraatlerini talep etti. Bizim üzerinde durmaya çalıştığımız şuydu; tetiği çeken değil de tetiği çekenlerin arkasındakileri bulmaya çalışmak. Fakat mahkeme failleri ortaya çıkaracak hiçbir talebimizi kabul etmedi.“
Tahir Elçi Vakfı olarak suikastin ancak siyasi bir irade ve kamuoyu baskısı ile aydınlanabileceğine inandıklarını belirten Batı, “Bu davanın cezasızlıkla sonuçlandırılmaması için biz barolardan, insan hakları örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden, insan hakları meselesine duyarlı bütün kesimlerden Tahir Elçi dosyasının cezasızlıkla sonuçlanmaması için bize destek olmalarını, ses vermelerini talep ediyoruz.
Ayrıca eski başbakan Ahmet Davutoğlu’na da mahkeme kararını beklemeden mahkemeye ya da basına veya bizlere bildiklerini, gördüklerini, duyduklarını anlatmasını talep ediyoruz” çağrısında bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.