Yer Diyarbakır: Deprem değil sıcaklar öldürecek

AMİDA HABER- Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerin üzerinden 2.5 yıl geçti. Felaketin vurduğu 11 ilden biri olan Diyarbakır’da 410 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Depremde 5 bin 484 bina için yıkım kararı alındı. 2.5 yılda ağır hasarlı binaların yüzde 95’i tamamlandı. Felaket sonrası evleri yıkılan ya da ağır hasar gören 600 aile Kayapınar İlçesi’nde kurulan konteynır kente yerleştirildi. Bağlar İlçesi Oğlaklı bölgesinde yapılan 13 bin 190 konutun tamamlanmasıyla depremzedeler peyder pey evlerine yerleşti. AFAD kalan ailelere ise Mayıs ayında gönderdiği tebligatla konteynır kentin Haziran ayında boşaltılmasını istedi, ancak bazı aileler kalmaya devam etti. AFAD, 24 Haziran tarihinde konteynır kentin elektriklerini kesti.
45 derece sıcaklıkta yaşam
Maddi yetersizlik nedeniyle ev kiralayamayan 6 aile, hava sıcaklığının 45 dereceyi bulduğu Diyarbakır’da 44 gündür elektriksiz yaşamaya çalışıyor. Buzdolapları, klimaları çalışmıyor, telefonlarının şarjlarını hastanede dolduruyor, çamaşırlarını elle yıkıyor ve sıcak su ihtiyaçlarını ise su bidonlarını güneşin önüne koyarak ısındıktan sonra karşılıyorlar.
Tapuları kendi üzerine aldıkları için hak kaybına uğrayan, 45 derece sıcaklıkta 44gündür elektrik kesintisine rağmen yaşam mücadelesi veren 6 aile Amida Haber’e yaşadıkları zorlu süreci anlattı.
‘Deprem değil sıcaklar öldürecek’
Eşini 8 ay önce akciğer kanseri nedeniyle kaybeden Rabia Yapıcı, 3 çocuğuyla birlikte iki gözlü konteynerde kalıyor. Dulluk ve çocuk maaşı dışında hiçbir geliri olmadığını belirten Yapıcı, “Benim evimi bana versinler. Üç çocukla burada rezil olduk. Dolabımız çalışmıyor, yiyecek alamıyoruz, çünkü her şey bozuluyor. Yardımseverlerin desteğiyle ancak ayakta kalabiliyoruz. Elektrik kesintisi nedeniyle çocuklarımın başını soğuk suyla yıkıyorum. Elektrik olmadığı için sıcak su da yok. Çamaşırların hepsini elle yıkıyoruz. Deprem öldürmedi ama bu sıcaklarda öleceğiz” dedi.
‘Verdikleri 10 bin lira eşya parasıyla tapuyu adımıza almıştık’
Yapıcı, tapuyu deprem sonrası aldığı için ev hakkının iptal edildiğini ifade ederek, “O evde 10 yıl yaşadım. Tapuyu üzerimize alacak paramız dahi yoktu. Depremden sonra verdikleri 10 bin lira eşya parasıyla tapuyu adımıza almıştık. Yoksa tapuyu yine alamıyorduk. Mahkemeye başvurdum ama iki kez ret geldi. Nereye gideyim?” diye konuştu.
‘Eşyalarımı dışarı atacaklarını söylüyorlar’
4 çocuk annesi Gülbahar Kaya da tapuyu depremden sonra kendi adına alan ailelerden. Yaşadığı zorlu hamilelik nedeniyle annesine giden Kaya’nın konteynerinin kapısı vidalarla kapatıldı. Eşyalarının bulunduğu konteynere giremeyen Kaya, “Eşyalarımı çıkarırsam açacağını söylüyorlar. Eşyalarımı çıkarmasam da birkaç güne dışarı atacaklarını söylüyorlar. Ev tutmamız gerekiyor. Kiralar yüksek ve ben ev sahibiyim. Devletin bana ev vermesi lazımken ben perişan halde sürünüyorum. Dört çocuğumla ortalıktayım Evimizi versinler başka bir şey istemiyorum. 2 yıldır mahkemelerde sürünüyoruz” dedi.
‘Bugüne kadar aklınız neredeydi?’
Tapu devrinden dolayı hak kaybı yaşayan ailelerden biri de Devran Karataş, yaşadıkları durumun sorumlularının yetkililer olduğunu belirterek durumlarına şöyle isyan etti: “Biz TOKİ başvurularımızı yaptık. Hak sahipliğini kazandık. Kurada evimiz çıktı. Katımız belli oldu. Anahtar ve sözleşme için gittiğimizde bizim hakkımızın reddedildiğini söylediler. Niçin ret olunmuş? ‘Siz depremden sonra tapu değişikliği yapmışsınız’ diyor. E peki dedim bugüne kadar aklınız neredeydi.”
‘Ne gecemiz gecedir ne gündüzümüz gündüz’
Aldığı 20 bin lira ile kiraya geçmenin mümkün olmadığını belirten Karataş, “Ben 20 bin lirayla nereye gideyim? Tarihsel ikametgâh çıkarttım. 20 senedir ben o evde ikamet ediyorum. Şu an mahkemeye dava açtık. Mahkeme aşamasındayız. Gerçekten biz mağdur edildik. Ben kendim tansiyon hastasıyım. Sıcaklıklardan sürekli kalbim sıkışıyor. Doğru düzgün bir yemek yapamıyoruz. Çaydır, peynirdir, kahvaltıdır getiriyoruz. Akşama kadar çürüyor, eziliyor. Küçük tüpte yemeklerimizi yapıyoruz. Sıcakta pişiyoruz burada. Ne gece yatabiliyoruz ne gündüz. Ne gecemiz gecedir ne gündüzümüz gündüz” dedi.
‘Hak sahipliğimizi iptal ettiler’
Abdulvahap Ökten de konut hakkı reddedilenlerden. 7269 sayılı kanun nedeniyle haklarının iptal edildiğini söyleyen Ökten “Hak sahipliğimiz gerekli evrakları sunduktan sonra kabul edildi. Aradan bir yıl geçtikten sonra borçlandırma işlemlerine gittik. Sözleşme imzalamak için gittik. Kimliğimi uzattığımda bana diyor ki: ‘Sen Kırmızı alana düşmüşsün.’ Kırmızı alan nedir? Diyor ki, işte deprem sonrası tapu değişikliği yapmışsın. Siz zaten bizlere önce ret verdiniz. Biz gerekli evraklarımızı sunduk, kanıtladık. Depremden sonra tapu devrinden dolayı hak sahipliğimizi iptal ettiler. Bu kabul edilecek bir durum değildir. Madem ki öyle Tapu İl Müdürlüğü neden tapu devri işlemi yaptırıyor? 7269 sayılı bir kanun çıkarılmış, vatandaşa tuzak olarak. Madem ki tuzak değil, o zaman Tapu İl Müdürlüğüne neden bu kanunu gönderip, işlem yasağını durdurmuyorsunuz? Mahkeme mağduriyetimize bakmıyor. Hâkimin önüne 7269 sayılı kanun bırakılıyor. Kanunda ne yazıyorsa hâkim de o kararı veriyor” diye konuştu.
‘Elektrik yok, suyun da kesileceğini söylüyorlar’
Hatice Çetin ve Nazime Karadağ ise evlerinin ağır hasarlı olmasına rağmen sisteme az hasarlı olarak işlendiğini ve bu nedenle TOKİ hakkından yararlanamadıklarını belirtiyor. Çetin, “Ağır engelli oğlumla 6 kişi konteynerde kalıyoruz. Sıcaktan çocuklarda baş ağrısı oluyor, ishal oluyorlar, karın ağrısı oluyor. Sürekli hastanelerdeyiz. Sıcaklıktan, elektriksizlikten, bu rezalette perişan olduk. Telefonlarınızı hastanede şarj ediyoruz. Elektrik yok, suyun da kesileceğini söylüyorlar. Nereye gidelim?” dedi.
‘Cesedimi buradan çıkartsalar dahi, ben o eve gitmiyorum’
Nazime Karadağ ise binasının çeşitli müdahalelerle az hasarlıya çevrildiğini öne sürerek, “Evime gidemem, o bina her an yıkılabilir. Kocaman bina delik deşik olmuş. Duvarlar hep çatlamış. Benim oğlum 5 ay önce kalp krizi geçirip öldü. Psikolojik sorunlar yaşıyorum ve o eve girmekten korkuyorum Cesedimi buradan çıkartsalar dahi, ben o eve gitmiyorum” diyerek kalıcı bir çözüm bulana kadar buradan ayrılmayacağını belirtti.
‘Çıkmamız için, oturduğumuz bankları dahi söküyorlar’
Vahap ve Abide Çelik çifti ise iki defa mağduriyet yaşayanlardan. 2015-2016 yıllarında Sur’da yaşanan çatışmalarda evleri yıkılan ve hiçbir haktan yaralanamayan Çelik Çifti depremde sonra bir yıkım daha yaşadı. Depremden sonra Cezaevi tarafında kiraya geçen Çelik çifti, şunları aktardı: “Depremde evimiz yıkıldı. Bizi buraya yerleştirdiler. O zamanlar kiralar 400 liraydı. Şimdi bizi buradan çıkartıyorlar. Biz buradan da çıkıp nereye gidelim? Kiralar 15-20 bin olmuş, çalışanımız yok, biz engeli ve yaşlıyız. İmkân yok, bir ev tutacak gücümüz yok. Buradan çıkalım diye gelip oturacağımız bankları dahi söküp gidiyorlar.”
‘Bizi öldürsünler, biz de kurtulalım’
Abide Çelik, kesilen elektriğin sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, “Bronşitim, karaciğer hastalığım var, nefes alamıyorum. Günde üç kez duş alarak serinlemeye çalışıyorum. Devlet bize hiçbir hak tanımadı. O zaman bizi öldürsünler, biz de kurtulalım” diyerek yaşadığı çaresizliği anlattı.
Aileler çözüm bekliyor
Konteyner kentte kalan 6 aile, yaşadıkları mağduriyetin giderilmesini istiyor. Mahkemelere başvurmalarına rağmen sonuç alamayan aileler, özellikle tapu değişikliği nedeniyle hak kaybı yaşayan depremzedelere yönelik yasal düzenleme yapılmasını ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini talep ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.