"Patolojik olan yalan, söylendiği zaman kişide rahatsızlık hissi oluşturmuyor"
yalan ya da yalancılığın literatürde 'Mitomani' olarak tanımlandığını ifade eden İdin, Mitomani'nin kişinin dürtüsel olarak yalan söylemeden duramaması, sürekli kendini yalana yönlendirmesi olarak da tanımlanabileceğini belirtti.
Sosyal ilişkilerinde yalan söylemeden duramayan insanlarda gerçeklik kavramları bozulduğuna vurgu yapan Uzman Pedagog Murat İdin, önemli değerlendirmelerde bulundu.
"ANNE BABALARIN BİLMESİ GEREKEN YALAN ASLINDA BUDUR"
Yalancılığın nedenlerinin ve oluşum sürecinin iki başlıkta değerlendirilebileceğini kaydeden İdin, "Birinci grupta kişide psikiyatrik bir rahatsızlık, travmatik bir süreç, beyin travması veya nörolojik bir travma olabilir, bunlarla gerçeklik kavramı bozuluyor yani kişi söylediklerini doğru olarak algılamaya başlıyor. Bir diğeri ise pedagojik hatalar sonucunda meydana gelen yalandır. Yalan söylemenin meşru olarak görüldüğü, yalan söylemenin el üstünde tutulduğu, işlerini yalan söyleyerek götürme alışkanlığının olduğu bir yalandan bahsedebiliriz. Üzerinde durmamız gereken ve anne babaların da bilmesi gereken yalan aslında budur." dedi.
"ÇOCUKLARIN KİŞİLİKLERİ KÜÇÜK YAŞLARDA YAPBOZ PARÇALARI GİBİDİR"
Pedagojik hatalar sonucunda meydana gelen yalancılık hastalığının veya yalan söyleme davranışının iyileştirilmesi mümkün olduğunu ifade eden İdin, 'Pedagojik hataların sonucunda meydana geliyor' dedik. Ne demek istiyorum? Çocuk gelişim süreci içerisinde yalan söyleye söyleye bir parçayı kişiliğine entegre ediyor. Anne babayla temasında yalandan bir kazanç elde etmişse çocuk, ister istemez yalan söyleme davranışını kişiliğine entegre ediyor ve gelecek hayatında bunu kullanmaya eğilimine girişiyor. Çocukların kişilikleri küçük yaşlarda yapboz parçaları gibidir. Kullanılan özellik kişiliklerine tek tek entegre olur tek tek yerleşir. İlk gelecekte karakter dediğimiz, insanlara nasıl davranacağı, başka insanlarla nasıl etkileşime gireceğine yönelik bir davranış örüntüsünü canlandırırlar. Anne baba çocuğun elinde oyuncak olmuşsa, çocuk her yalanında bir kazanç elde etmişse, varmak istediği yere varmışsa bu özellik çocukların dünyasına yerleşebiliyor." diye konuştu.
"İNCİTMEDEN İFADE ETTİĞİMİZ ZAMAN ÇOCUK DOĞRUYU ÖĞRENİR"
İdin, "Pedagojik hatalar dediğimiz olay anne babaların, 'Aman çocuğun gururu incinmesin aman çocuğa yalan söylediğini söylemeyeyim' diye bazı şeyleri es geçmeleri bazı şeyleri görmezlikten gelmeleridir. Bu durum maalesef büyüyerek felaketlere yol açabiliyor. Bu konuda anne babaların yapması gereken şey şu, incitmeden ifade etme. Eğer çocuk gelişim süreci içerisinde bir yalan söylemiş ise çocuğu incitmeden ifade ettiğimiz zaman çocuk doğruyu öğrenir ve bu şekilde yoluna devam eder. Örneğin, çocuk bir yalan söyledi, 'Oğlum, kızım sen böyle söylüyorsun ama ben bunun başka şekilde olduğunu görüyorum, acaba sen yanlış anlamış olabilir misin? 'Burada sen yanlış anlamış olabilir misin ya da sen yanlış görmüş olabilir misin?' sözü çocukta herhangi bir kişilik sıkıntısına, kişilik travmasına, benlik sıkıntısına sebebiyet vermezken, saldırgan bir şekilde, 'Sen yalancısın, sen şöylesin, sen böylesin' denmesi maalesef çocuğun kişiliğine zarar verebiliyor." şeklinde konuştu.
"ANNE, BABA KENDİ YALANLARINA ÇOCUĞU ALET EDİYORSA ÇOCUKTA YALANCILIK GELİŞİR"
'Anne babaların üslubu çocukta yalancılığın devam edip etmemesini belirleyebilir' diyen İdin, şunları kaydetti:
"Anne, babalar çocuklardaki yalancılık özelliğinin gelişmesini istemiyorlarsa aile yapılarına bunu çocukluktan itibaren koymaları gerekiyor. Çocuklukta bunu koydukça ve uyguladıkça bu kişilik özellikleri gelişiyor. Çocuğun kişilik özelliklerindeki en önemli kavram çocuğa anlatmak değil, örnek olmak, yaptırmak. Eğer anne baba sürekli yalan söylüyorsa, örneğin telefon geliyor, sevmediği bir insansa çocuğuna diyor ki: 'Aç babam uyuyor' 'Aç Annem meşgul' de. Anne, baba kendi yalanlarına çocuğu alet ediyorsa çocukta da yalancılık gelişir. Çocuk orada yalanı meşruymuş gibi görür, meşruymuş gibi algılar. Anne babadan da bu yönde pekiştireç aldığından dolayı gelecekte kullanma ihtimali meydana gelir. Bu hususlara aile içerisinde dikkat edildiği zaman, bir prensip haline getirildiği zaman çocuklarda yalancılık kavramının gelişme ihtimalini çok çok aza indirmiş oluruz."
"PATOLOJİK OLAN YALANDA SÖYLENDİĞİ ZAMAN RAHATSIZLIK HİSSİ OLUŞMUYOR"
Patolojik yalan (hastalık yalanı) ile hastalık yalanı olmayan arasında bazı farklılıklar olduğunu belirten İdin, sözlerine şöyle devam etti:
"Kültürümüze ve dinimize göre yalan söylenecek hususlar bellidir. Diğer yalanlar her tarafta söylenebiliyor. Bir kazanç elde edebilmek, o anda kendini yüceltmek, kendini iyi hissedebilmek, karşı taraftaki insana bir üstünlük sağlayabilmek, çıkar elde edebilmek için yalan söyleyebiliyorlar. Patolojik olan yalanda, yalan söylendiği zaman rahatsızlık hissi oluşmuyor. Bakın en büyük ayrım burada. Rahatsızlık hissi oluşmadığından dolayı o insanın kişiliğinde ciddi bir yalancılık olduğunu, ciddi bir ahlaki gelişim sıkıntısı olduğunu görebiliyoruz. Patolojik olmayan yalanda ise kişi farkına varmadan yalan söylediği zaman rahatsızlık duyuyor. Gidip özür dileyebiliyor, o konuda rahatsızdır, karşı taraftaki insana tekrardan yönelimi sağlayabiliyor. Eğer bir çocuk yalan söylemeyi meşru görüyor, hiçbir şekilde yalan söylemekten dolayı mutsuz, huzursuz olmuyorsa onda patolojik bir yalancılık var diyebiliriz. Hastalığa doğru yönlenen, gerçeklik kavramı bozulan bir yalancılık var diyebiliriz ama öbür tarafta bazı zorluklardan dolayı yalan söyledikten sonra veya farkına varmayarak yalan söyledikten sonra bir ya rahatsızlık hissi, arkasından bunun düzeltme hissi varsa burada da patolojik olmayan bir yalan söyleme davranışından bahsederiz."
"ANNE, BABA OLARAK KILAVUZ OLMAMIZ GEREKİYOR"
0-7 yaş arası aile içerisinde bazı değerlerin canlı tutulması gerektiğini vurgulayan İdin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çocuğun sağlıklı bir ahlaki eğitimden geçirilmesi gerekiyor. Sağlıklı bir ahlaki eğitimden geçirildiği zaman ileride bunun meyvelerini çocuk da ailede alır. Ahlaki eğitimin şöyle bir özelliği var, diyelim ki çocuğa 10-12 yaşına kadar bir ahlaki eğitim vermeniz gerekiyordu veremediniz. Aile içerisinde yalancılık, küfür vesaire oldu. Siz, 18-20 yaşına geldikten sonra 'Oğlum, kızım ben sana doğru söylemeyi öğretemedim, ahlaki eğitimi veremedim hadi gel bu ahlaki eğitimi vereyim' diyemiyorsunuz. Özellikle 7-8 yaş hatta 9 yaş grubunda ahlaki eğitim ve değerler eğitiminin, ailenin prensipleri içerisine konulması gerekiyor. Aile kuralları olması gerekiyor, anne baba yaparak, yaşatarak örnek olması gerekiyor. Çocuklarda başka davranış sıkıntıları olabilir, bizler anne baba olarak kılavuz olmamız gerekiyor. Onu eleştirmekten ziyade yapmış olduğu davranışı kişiliğini incitmeden, doğru şekilde nasıl yapabileceğini göstermemiz gerekiyor."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.