Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Yargıtay’ın kararına ilişkin ilk yorum
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 16’ncı Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Özbekistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı.
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın 16. Zirvesi’ne iştirak etmek için gerçekleştirdikleri Taşkent ziyaretlerini tamamladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Zirveye başarıyla yaptıkları ev sahipliğinin yanı sıra şahsıma ve heyetime gösterilen hüsnü kabulden ötürü değerli kardeşim Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Teşkilatımızı İran ve Pakistan’la birlikte 1992 senesinde kurmuştuk. Zaman içinde teşkilata, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan da katıldı. 8 milyon kilometrekarelik alana yayılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, yarım milyara yakın bir nüfusu bünyesinde barındırıyor. Teşkilatımız aynı zamanda ortak değerlerimizi, köklü tarihimizi, ezeli ve ebedi kardeşliğimizi de temsil ediyor” dedi.
16. Zirve ile dönem başkanlığının Türkmenistan’dan, önümüzdeki iki yıl boyunca Özbekistan’a geçtiğini aktaran Erdoğan, zirve kapsamında bölge içi ticaretin geliştirilmesi, tedarik zincirlerini etkileyen sorunların giderilmesi, bölgenin enerji kaynaklarının verimli kullanımı, ülkelerimiz arasındaki ulaşım imkanlarının güçlendirilmesi gibi birçok meselenin ele alındığını ifade etti.
Ayrıca yürütülen mevcut projelerin durumunu istişare ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Ticaret Anlaşması’nın ivedilikle yürürlüğe koyulması gerektiğinin altını çizdiğini söyledi.
Erdoğan,” İstanbul’da ev sahipliği yaptığımız Ekobank’ın kurumsal ve mali kapasitesinin arttırılması gerektiğini ifade ettik. Teşkilat bünyesinde turizm iş birliğinin güçlendirilmesi de gündemimizdeki bir diğer konuydu. Turizm bakanlarımız, geçen ay gerçekleştirdikleri toplantıda Erzurum’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 2025 Turizm Başkenti seçilmesi kararını aldı. Bu kararın teşkilat üyesi ülkeler arasındaki beşeri bağların kuvvetlendirilmesine vesile olacağına inanıyorum. Zirve sırasında, karşılıklı yatırımların ve pazar payının arttırılması üzerinde de durduk. Ticaretin geliştirilmesi noktasında çok taraflı ulaştırma koridorlarının desteklenmesinin önemine dikkat çektim. Bu minvalde pazar geçişli doğu-batı orta koridorun ve bu hattın geliştirilmesinin ehemmiyetine de değindim” değerlendirmesinde bulundu.
Yakın coğrafyamızda yaşanan krizlerin de zirve esnasında ele alınan konular arasında olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında devam eden insanlık dramını zirve gündemine taşıdıklarını bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin bu süreçte attığı adımları, yaptığı yardımları, ilk günden beri sürdürdüğü diplomatik çabaları ve kalıcı barajın tesisi için yapılması gereken öncelikli hususları dile getirdik.
Zirve vesilesiyle, ayrıca katılımcı ülkelerin liderleriyle de görüşmelerimiz oldu. Bu kapsamda Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ile ikili görüşmeler gerçekleştirdik. Ziyaretimin, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerle aramızdaki bağları güçlendirmesini ve kardeşliğimizi pekiştirmesini temenni ediyor, aldığımız kararların hayırlara vesile olmasını diliyorum”açıklamasını yaptı.
İsrail’in bugün yaşananları geçmişte de gerçekleştirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin İsrail zulmüne karşı duruşunu en başından bu yana cesaretle ortaya koyduğuna dikkat çekti. Erdoğan,” İsrail bu zulmü, barbarlığı sergilemeye eğer devam ediyorsa, burada tüm ülke liderlerinin düşünmesi gereken bir şeyler var demektir. Biz duruşumuzu baştan beri cesaretle ortaya koyduk ve bunu yapmaya devam ediyoruz.
İsrail, Filistinlileri bugün katletmeye başlamadı. Bu işin bir geçmişi var. Mazisi 1947’lere kadar dayanıyor. Eğer, ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1947 haritasıyla bugünkü haritayı mukayeseli bir şekilde orada tüm dünyaya haykırdıysam bunun bir nedeni var. Bunu yaparken bir şeyleri ortaya koyuyorum. Bu katliamlar 1947’den itibaren başladı ve o günden bugüne Filistinlilerin barındıkları, kaldıkları yerler ne kadardı, bugün ne kadar? İsrail’in o topraklardaki durumu neydi, bugün ne? Tüm bu hususlara dikkatlice baktığımızda adeta İsrail ile Filistin’in haritaları arasında bir değiş tokuş söz konusu. Şu an itibariyle tabii saldırıların başlangıcından itibaren başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere İsrail’in arkasında tüm Batı yer alıyor. Eğer, Guterres, gerçekten takdir edilecek bir çıkış ortaya koyduysa, ki bunu yaptı, bunun da bazı sebepleri var. O da hakkı, hakikati gördü, görüyor.
Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri olarak hakkın ve haklının yanında yer alıyor. Bu noktada şu konuya dikkat etmek lazım. Amerika’nın ve İsrail’in yanında kaç ülke var? Birleşmiş Milletler’deki insani ateşkesin sağlanması için yapılan oylamada Amerika’yla beraber olan 14 ülke vardı. Ama 120 ülke bunların karşısında dimdik durdu. 40 veya 41 ülke de çekimser kaldı. Bu cesur ülkeler bütün dünyaya bir mesaj veriyor. “Ey Amerika, sen ne kadar büyük olursan ol haklı değilsin, İsrail haklı değil. Haklı olan buradaki mazlumlardır. Bu mazlumların yanında da gerçekten hakkı ve hakikati savunan ülkelerdir.” diyorlar. İşte 120 ülke Birleşmiş Milletler’de bir duruş ortaya koydu. Aslında 40-41 çekimser ülke de aslında 120 ülkenin yanında sayılır” ifadelerini kullandı.
Riyad Zirvesi’nden yeniden telefon diplomasisine odaklanacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’de hakkı ve adaleti savunanların sayısını daha da artırmaya yönelik bir çalışma başlatacaklarını kaydetti.
“Bizim buradaki bütün temennimiz sadece insani yardımların geçiş koridoru değil. Ayrıca İsrail’e yönelik, yaralı Filistinli mazlumların geçişlerini sağlayacak baskıyı artırmak” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hedefimiz Gazze’den bütün bu insanların tıbbi yardımları verebileceğimiz noktalara geçişini sağlamak. Bunların içinde kanserli hastalardan tutun hafif ve ağır yaralılar bulunuyor. Biz bu koridor açılırsa bu yaralıları ve kanser gibi kronik hastalıkları olan kardeşlerimizi hastanelerimize almaya hazırız. Bunun için de hazırlıklarımızı tamamladık. “Yaralıları ve kronik hastaları verelim” şeklinde bazı olumlu sinyaller geliyor. Eğer gerçekten bunları hastanelerimize alabilirsek insani ve İslami görevimizi de yerine getirmiş oluruz” dedi.
Gazze’de kalıcı barışın sağlanması ve ateşkesin gerçekleşmesi ile ilgili umudunun olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Umutsuz olmak diye bir şey yok. Tabii ki umudumuz var. Umudumuz olduğu için bu çalışmaları yürütüyoruz. Ama şunu da unutmamak gerekir. 2-2,5 buçuk milyon nüfuslu bir Gazze’den söz ediyoruz. Burada şu anda 11 bin’e yakın çocuk, kadın, yaşlı Filistinliler can verdi. Bunun yanında 25-30 bin yaralı var. Şu anda devasa bütün o binalar yıkılmış, enkaza dönmüş vaziyette. Acaba bu enkazların altında durum nedir? Gelen haberler tabii fecaat. Bütün bunlarla birlikte bu enkazlar nasıl kalkacak, kalkma imkanı var mı? Onlara yönelik de tabii yoğun bir çalışma gerekecek. Bütün bu iş makinaları vesaire, onların çalışması zaman alacak. Bunlara yönelik de yaptığımız diplomatik ataklarda bazı olumlu sinyaller alır gibiyiz. Temennim odur ki bunlar hayata geçer. Onun için Riyad Zirvesi’ni çok çok önemsiyorum. Biz toplumların vicdan pusulasının daima doğruyu gösterdiğine inanıyoruz” açıklamasını yaptı.
Ateşkesi sağlamanın öncelikli hedefleri olduğunu, bunun için atılması gereken tüm adımları attıklarını, denenmesi gereken tüm yolları denediklerini ifade eden Erdoğan şunları kaydetti;
“İnsanların ölümünü durdurmak, korkudan titreyen çocukları kucaklamak ve onların acılarını bir nebze de olsa hafifletme gayreti bizim için nihai sonuç değil çözümün başlangıç noktası olacaktır. Türkiye olarak tüm uluslararası platformları aktif ve konuya dair işler halde tutmaya çalışıyoruz. Ateşkesi temin etmek için diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyoruz. Muhataplarımıza doğrunun, adil ve kalıcı çözümün yol haritasını anlatıyor, bu çözümün hayata geçmesi için uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Ateşkes sonrası atılacak adımları en ince ayrıntısına kadar planlıyor, ayakları yere basan, sürdürülebilir barışı inşa etmek için formüller geliştiriyoruz.”
ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ziyaretini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan,” ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye’ye geldi ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ile bazı görüşmeler yaptı. Görüşmeler esnasında, tabii kendisine bazı tekliflerimiz Dışişleri Bakanımız tarafından yapıldı. O da neydi? Örneğin şu anda günde 20-30 tır geçiyor. Bunun yükseltilmesi, en az 500 tıra bunun çıkarılması gerekir teklifi yapıldı. Onun da buna olumlu yaklaştığı Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan tarafından bana nakledildi. Temennimiz odur ki eğer hakikaten bu 500 tır, hal yoluna girerse bir nebze olsun biraz rahatlama olur gibi. Çünkü burada ilaç, gıda, özellikle su bütün bunlara ciddi manada ihtiyaç var. Bütün bunların yanında hatırlayın bir ambulans konvoyunu vurdular. Bütün bunların yanında ambulans açığının da giderilmesi lazım. Tedbirlerimizi aldık alıyoruz. Yoğun bir şekilde bu ambulans açığını da gidereceğiz. İlaç, gıda vesaire konusunda da bazı ülkelerle iş birliğine de girerek adımlarımızı atacağız”dedi.
Amerika’nın İsrail konusundaki tutumunu değerlendiren Erdoğan,” Amerika’da bir politika değişikliği konusuna gelecek olursak, Öyle bir hava var. Sadece orada değil tüm Batı’da, İngiltere’de, Fransa’da var Bizim hamasi söylemler, içi boş insani şovlara değil somut adımlara ihtiyacımız var. Diyorlar ki “daha iyi bir yol haritası için çabalıyoruz.” BM kararlarından daha iyi bir yol haritası olur mu? Şayet ateşkes konusunda samimiyseniz BM’nin kararlarının uygulanması konusunda İsrail’e baskı yapın. Çünkü insanlar ölüyor, anneler kundaktaki bebeklerini, çocuklar anne babalarını kaybediyor. Kanayan bu yarayı durdurmak için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu hissiyatı ABD paylaşmaya başlarsa İsrail’i durdurmak daha da kolay hale gelir” ifadelerini kullandı.
“Dışişleri Bakanlığımız diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını gayet iyi bilir ve uygular”
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in ziyaretinde verilen mesajlarla ilgili konuşan Erdoğan,” Dışişleri Bakanlığımız diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını gayet iyi bilir ve uygular. Bakanlığımız konuğuna, temsil ettiği makama yakışır bir şekilde yaklaşımda bulunmuştur. Tüm dünyada ABD protesto ediliyor neden? Çünkü İsrail’in Gazze’de yaptığı katliama destek vermek ABD’yi tepkilerin hedefi haline getirdi. Eğer 3 gün içinde İstanbul Yenikapı’ya 1,5 milyon insan geliyor, orada toplanıyorsa bu bir şeyi ifade ediyor. Yani “bizim sesimize kulak verin. Bizim sesimizi dünyaya haykırın.” diyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in en büyük hatası en başta oldu. İsrail’e gittiğin zaman, “Ben buraya ABD Dışişleri Bakanı olmanın yanında bir Yahudi olarak geldim.” dersen bunun da bir karşılığı olur. Bunun karşılığı ne? İşte bunun karşılığı da bir anda Yenikapı’ya 1,5 milyon insanın toplanmasıdır. Türkiye’nin değişik yerlerinde birçok bu tür toplulukların bir araya gelmesidir. İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da Beyaz Saray’ın önünde on binler bir araya geldi. Bunlar bir işaret fişeğidir. Biz Türkiye olarak bu konuda ne düşündüğümüzü, çözüm formüllerimizi herkesle paylaşıyoruz. Biz artık bu sorunun ortadan kalkmasını istiyoruz. Diplomasinin tüm imkanlarını kullanarak, insan odaklı yaklaşımımızın sahada karşılık bulması için çaba harcıyoruz. İnsan hakları ve uluslararası hukuk bu kirli savaşın bir an önce durdurulmasını emrediyor. Kimse kendini uluslararası hukukun dışında bir yere konumlandırmamalı ve böylesi bir pervasızlık sergilendiğinde herkes ona karşı tutum takınmalıdır. Maalesef İsrail sözünü ettiğim pervasızlığın odağıdır. İsrail meselesi çözülmeden de ne bölgemizde ne dünyada tam manasıyla barıştan ve tam anlamıyla uluslararası hukuk düzeninden söz edilemez” şeklinde konuştu.
“Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’nun karşısında yer alıyor”
İsrail halkının yüzde 60-70’inin Netanyahu’nun karşısında yer aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Yani şunu çok açık net söylemem lazım. Bu konu üzerinde fazla durmak bana göre çok da isabetli olmayabilir. Ama Netanyahu’nun bugünü yarına göre iyi günleridir. Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’nun karşısında yer alıyor. Rehinelerle ilgili konuya gelince, Hamas’ın sivilleri rehine olarak tutmak gibi bir derdi yok. Tam aksine, olması gereken İsrail’in elindeki Filistinlilerin bırakılmasıdır. Şimdi biz Türkiye olarak burada araya gireceksek burada İsrail’in yapması gereken şey Filistinlilerin süratle bırakılması ve öbür taraftan da İsraillilerden Hamas’ın elinde olanların hemen bırakılmasıdır. Ama burada iki şey var. Asker var. Sivil var. Zaten Hamas’ın sivilleri bırakmamak gibi bir kararlılığı yok “bırakırız” diyorlar. Tabii orada askerler var. Bu askerlerin içerisinde üst rütbeliler de var. Ama İsrail’in kalkıp da 5 yaşında, 10 yaşında, 15 yaşında çocukları rehine alacak kadar vicdani olmayan tutumu da ortada. Olumlu adımlar atıldığı takdirde biz her türlü riski alır ve bu işin çözümüne katkıda bulunmaya çalışırız. İsrail son bir ayda Batı Şeria’da 2 bin’e yakın kişiyi tutukladı. Ondan önce içinde kadın ve çocukların da bulunduğu hapishanelere atılmış 10 bin civarında insan var. Hamas öncelikle kadın ve çocuklar olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’de İsrail tarafından tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını istiyor” açıklamasını yaptı.
Riyad’da gerçekleşecek İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesinde Türkiye’nin ajandasında neler olacağını değerlendiren Erdoğan,” Şu anda bu konuştuklarımızı orada aynen konuşacağız. Ama bu zirvenin zaten ana başlığı İsrail-Filistin arasındaki bu savaş olacak. Konunun tüm detaylarına varıncaya kadar orada konuşmak ve bir an önce insani ateşkesin sağlanmasını teminine yönelik müzakereler yapmak için toplanacağız. “Buraya katılan ülkelerin her biri ne yapabilir?” sorusuna odaklanacağız. Körfez ülkeleri ne yapabilir? Körfez ülkelerinin dışındakiler ne yapabilir? Malezya’sı, Endonezya’sı, Pakistan’ı, Türkiye’si hepimiz ne yapabiliriz bunları orada ayrıntılı bir biçimde konuşacağız. Zaten konuştukça da birçok şey o masanın üstüne dökülecek. Ben Riyad’daki toplantıyı bu nedenle çok önemsiyorum. İslam ülkelerinin Filistin Davası ile ilgili hassasiyeti malum ve hem ateşkesin sağlanması hem kalıcı barış ile ilgili yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, etkin ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisi oluşturulmamış, iyi planlanmamış adımlar en başta Filistin Davasına zarar verir. Bu sebeple yaşanan katliamlara da tepkimizi gösterecek, barış için hangi alanların açılabileceğini de konuşacağız. Tüm önerilerimizi kardeşlerimizle paylaşacak bir ortak aklın oluşması için çaba göstereceğiz. Orada alınacak kararların sürecin devamı için çok önemli olacağını düşünüyorum. İnanıyorum ki bölge ülkelerinin ve İslam dünyasının temsil edildiği bu zirveden çıkacak kararlar, İsrail’in zulmünü durdurmak için büyük bir adım olacaktır. Bizler bu bölgenin insanlarıyız, dışarıdan bu bölgeye gelenler gibi fevri ve popülist politikalar ortaya koyamayız. Buradaki her acı bizim canımızı yakıyor.
Buradaki her istikrarsızlık bizleri etkiliyor. Birlik içinde çözüm yolu vardır ve biz Riyad’da o yolları konuşacağız. Bizim önceliğimiz de derdimiz de barış” açıklamasını yaptı.
“Cumhuriyet Halk Partisi başına kimi getirirse getirsin değişmez, değişemez”
CHP’de geçen hafta gerçekleşen genel başkan değişimi ile ilgili konuşan Erdoğan şunları söyledi;
“Biz ne dedik? Bay Bay Kemal dedik. Dediğimiz oldu mu? Oldu. Bunu ilk söylediğimiz zaman yapsaydı bu kadar olumsuz olmayacaktı. Ama o zaman durum çok farklıydı. Bunların birbirinden farkı yok. Bunu zaten söyledim. Ne dedim? Al birini vur öbürüne. Biri Demirtaş’a selam gönderiyor. Biri Kavala’ya selam gönderiyor. Aynı şekilde diğeri de onlara selam veriyor. Şimdi bunlar hala Demirtaş’a selam gönderirsem ben güçlenirim havasındalar. Kavala’ya selam gönderirsem güçlenirim diye düşünüyorlar. Yahu güçlenemezsin. Sen de kaybedeceksin. Öbürü de kaybedecek. Eğer bu parti Atatürk’ün partisiyse Atatürk’ün partisinde milli olmayan, yerli olmayan kimse barınamaz ve barınamayacaktır. Şimdi 31 Mart bunun kantarı olacak ve bu kantarda İstanbul, Ankara başta olmak üzere inşallah Cumhur İttifakı gereğini yapacaktır.
“Küresel gündemi de meşgul eden enflasyon sorunu ile mücadelede kararlıyız"
Emekli maaşları ve asgari ücret konusuyla ilgili de konuşan Erdoğan, “Küresel gündemi de meşgul eden enflasyon sorunu ile mücadelede kararlıyız.
Enflasyonun belini kırdık, etkilerini de önümüzdeki süreçte sileceğiz. Biz hep çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz dedik ve hamdolsun sözümüzü tuttuk. Asgari ücrete cumhuriyet tarihinde yapılmamış oranda zam yaptık. Emeklilerimizin maaşlarını artırdık ve onları daha da rahatlatacak çözümleri geliştirdik ve çok yakında uygulayacağız. Biliyorsunuz emeklilerimizi kısa vadede rahatlatacak 5 bin liralık ikramiye ödemelerini de bu ay içerisinde yapmayı planladık. Aldığımız tedbirlerle yapacağımız ödemelerle emekli ve çalışanlarımızın yanında durduk, bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Asgari ücret konusunun kendi takvimi var biliyorsunuz. İşçilerimizi ara zamla rahatlatmıştık, şimdi de işçi ve işveren kesimini bir araya getirip en makul çözümü bulacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın attığı bu adımı hafife de alamaz, almamalıdır”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla ilgili soruyu cevaplayan Erdoğan, “Her şeyden önce Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki “Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.” Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu parlamentoysa parlamentodan istiyor. Şimdi Can Atalay’ı alın koyun bir kenara. Bundan önce yine benzer şeyler maalesef oldu. Parlamentomuz da bu konularda ağır hareket ediyor. Yani birçok terörist parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için kaçtılar, yurt dışına çıktılar. Bunların bu kadar ağır ele alınmaması gerekiyor. Çok seri kararla bu işlerin bitirilmesi lazım. Seri olarak bu adımlar atılmayınca ondan sonra bakıyorsunuz birisi Amerika’da, birisi Almanya’da, birisi Fransa’da meydana çıkıyor. Ondan sonra da oralardan Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı, kalamaz. Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın attığı bu adımı hafife de alamaz, almamalıdır. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok. Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz” değerlendirmesini yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.