HÜDA PAR liderinden Öcalan çıkışı: ‘Kürt halk önderi’ yapıldı

HÜDA PAR liderinden Öcalan çıkışı: ‘Kürt halk önderi’ yapıldı

Kaynak:Habertürk TV

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, son günlerdeki Kürt sorununun çözümü ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısı üzerin yaşanan tartışmaları değerlendirdi. Yapıcıoğlu, ‘PKK bir sonuçtur, Kürt meselesi bir hak-hukuk meselesidir’ dedi.

AMİDA HABER – Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye mecliste el uzatmasıyla başlayan ve gündeme yeni çözüm süreci tartışmalarıyla oturan gelişmelere dair açıklamalarda bulunan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Kürt meselesi, bir hak-hukuk meselesidir, temel haklar pazarlık konusu yapılmamalı” dedi.

‘Bir daha kan akmamalı’

Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Türkiye’de bir çözüm sürecinin yaşandığını belirterek, “Bu süreç, 2014 sonlarında çökmeye başladı. 2015'te de tamamen süreç bitti. Onunla ilgili farklı farklı şeyler söylendi. Kim bu süreci bitirdi, kim sebep oldu, niçin çözüme kavuşmadı? Bir önceki çözüm sürecinde de aynı şeyi söyledik. Şimdi de tekrar biz aynı noktadayız. Hatta diyebilirim ki pek çok kişi bizim o gün söylediklerimizi bugün tekrar etmeye başladı. Eğer çözümden kastedilen şey, iki tarafın çözümden kastettiği şey birbirine çok uzaksa bundan çözüm çıkması çok mümkün değil. Hem Sayın Bahçeli'nin söylemlerinden hem Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinden şunu çıkarıyoruz: ‘öncelediğimiz şey artık silahın devri bitti, silaha veda, şiddete son, teröre son, şiddet olmasın, kan akmasın, gözyaşı akmasın.’ Sayın Özel’in söylediği de benzer şeylerdi. Silah elbette bir çözüm değil. Şiddet elbette son bulmalı. Bir daha kan akmamalı. Bu ülkenin gençleri birbirine düşman gözüyle bakmamalı.” dedi.

2024/07/19/zekeriya-yapicioglu.jpg

“Bütün siyasi partiler bütün işin bir tarafında olmalı”

Sorunun sadece silah ve şiddetten ibaret olmadığını Kürt meselesinin hak-hukuk meselesi olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, şunları söyledi:

“Birisi bir hak iddiasında bulunuyorsa, silah çözüm değil. Bu anlamda mutlaka bunun bitmesi lazım. Ama sorunun bundan ibaret görülmesi bizi doğru bir sonuca götürmez. Çünkü şu anda bizim konuştuğumuz Sayın Bahçeli'nin davet ettiği ya da Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği ya da diğer siyasi parti liderlerinin üzerinde konuştuğu konu sorunun kendisi değil. Bir sorun var ortada, bir mesele var ve bu bir sonuç. Yani PKK'nın şiddeti, PKK'nın terörü bir sonuçtur. Sorunun bizatihi kendisi değil ve sorun ondan ibaret değil. PKK’nın terör eylemleri yapması elbette bir sorun. Bunda tartışma yok. Sorunun çözülmesi manasında eğer bir adım atılacaksa, bir inisiyatif alınacaksa biz bunu değerli görürüz. Bize düşen bir şey olursa sorumluluğumuzu yerine getiririz ki bize göre biz de dahil bütün siyasi partiler bütün işin bir tarafında olmalı. Bu siyasi bir meseledir. Bu aynı zamanda bir hak hukuk meselesidir. Eğer yasal düzenlemeler yapılacaksa, anayasada bir değişiklik yapılacaksa ya da bu konunun anayasaya taalluk eden yönleri masanın üzerine gelecekse bunu elbette başta parlamentodaki partiler olmak üzere bütün siyasi partiler yapacak.

2024/10/11/bahceli.jpg

“Kürt meselesi, bir hak-hukuk meselesi. Temel hak olan bir şey pazarlık konusu yapılmamalı”

Daha önceki çözüm sürecinde çokça söylediğimiz bir şeyi bir kez daha tekrar etmem gerekiyor. Eğer mesele bir hak-hukuk meselesi ise asla temel hak olan bir şey pazarlık konusu yapılmamalı. Asla bir şarta da bağlanmamalı. Şimdi daha önceki çözüm sürecinde de ‘tamam bazı haklar var, bazı talepler var. Biz bunları karşılarız ama işte önce örgüt silah bıraksın.’ Biz o zaman şunu söylemiştik; örgüt Kürtlerin temsilcisi değil. PKK Kürtlerin temsilcisi değil ya da hangi parti olursa olsun sadece bir parti tek başına bütün Kürtleri temsil edemez. Nasıl ki Türkiye'deki herhangi bir parti tek başına bütün bir milleti temsil etmiyorsa elbette bu Kürtler için de aynı şekilde söz konusu. Şimdi eğer birilerinin elinde silah varsa ve bir başkası meşru bir talepte bulunuyorsa, bu temel hak ise bu hakkı iade etmeniz ya da tanımanız gerekirken ‘ben bu hakkı iade ederim, bu hakkı tanırım ama önce şu elinde silah olan kişilerin o silahı bırakması gerekir’ diye bir şart koşarsanız, silaha karşı olan vatandaşın ne günahı var ya da kendi hakkına kavuşması için neden o kadar beklemek zorunda kalsın? Bu doğru bir yöntem değil. Yapılan yanlışlardan bir tanesi de şuydu; elinde silah bulunan kişiyi başka siyasi meselelerin temsilciymiş gibi karşınıza oturtsanız bu kötü.”

bahceli-ocalan.jpg

“Kandil’dekiler uluslararası konjonktür dolayısıyla iyice el yükseltebilir”

Kandil’in süreci suiistimal edebileceğini ifade eden Yapıcıoğlu, “2013 nevruzunda Abdullah Öcalan’ın bir mektubu Diyarbakır'da kitlelere okundu. Orada da silah bırakma çağrısı yaptı. Ne oldu? Silahlar devreden çıkmadı. Şimdi çağrı yaparsa silah devreden çıkar mı? İnşallah çıkar. Silahlı adamlar O’nu kendilerine önder, lider olarak kabul ediyorlar. Kandil’dekilerin gayeleri belli bir sonuca ulaşmak ya da bazı talepleri kabul ettirmek şeklinde değil de olabildiğince kendini ağırdan satmak ise şu andaki uluslararası konjonktür dolayısıyla iyice el yükseltebilir. Yani Türkiye'nin kabul edemeyeceği bir noktaya kadar bile götürebilirler. Bunu da hep birlikte beraber göreceğiz. Süreci suiistimal ederler gibime geliyor, çünkü orada tek parçalı bir irade yok.” diye belirtti.

“Çözüm süreci denilen süreçte yapılan yanlışlar da dâhil olmak üzere daha önce yapılan yanlışları tekrar etmemek gerekir”

zekerya-yapicioglu-hudapar.jpg

Daha önce yapılan yanlışların tekrar edilmemesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, “Parti programımızda 2012 yılında yazdığımız şey şu; Kürtler de bu ülkenin kurucularındandır. Asli kurucu bir halktır. Türklerle beraber buranın sahibidir. Kiracı değil, öteki değil, sığıntı değil, mülteci değil. Ama Kürtler bunu hissetmeli ve çözüm de buradadır. Evet, bin yıldan fazla bir süredir bir kardeşlik var ama bu kardeşliğin hukukunu zedeleyen bazı olaylar yaşandı. Onlarla yüzleşmek gerekir ve dediğim gibi bu meseleyi bir hak hukuk meselesi olarak görmek gerekir. Çözüm süreci denilen süreçte yapılan yanlışlar da dahil olmak üzere daha önce yapılan yanlışları tekrar etmemek gerekir. Abdullah Öcalan PKK'nın hapisteki lideriydi, çözüm sürecinden sonra tırnak içinde ‘Kürt halk önderi’ olarak lanse edildi. Bu en başta Kürtlere yapılmış bir zulümdür.” diye konuştu.

“Taşeron ruhlu insanlardan iç cepheyi sağlamlaştırmasını beklemek çok safça geliyor bana”

yapicioglu-bahceliii.jpg

“Eğer mesele konuşulacaksa, mesele hak-hukuk temelinde konuşulmalı. Temel haklar hiçbir şekilde şarta bağlanmamalı.” diyen Yapıcıoğlu son olarak şunları kaydetti:

“İç cephenin kuvvetlendirilmesi, küresel ölçekte bu kadar karışıklığın olduğu bir zamanda buna ihtiyaç duyuluyorsa bunun sağlamlaştırılası sadece şiddetin sona ermesiyle olmaz. Kimsenin kendini öteki hissetmemesi gerekiyor. Bunun yolu siyaseten adımlar atmaktır. Gerekirse anayasal değişiklikler ya da idari bazı tasarruflarda şimdiye kadar yapılan yanlışları terk etmek ve yeni bir pradigma üzerine bir şeyler kurulması lazım. İşte bu konuda samimi adımlar atılırsa o zaman iç cephe sağlamlaşır. Ama iç cepheyle hiçbir alakası olmayan ‘kim bana fazla ücret verirse ben gider ona çalışırım’ diyen taşeron ruhlu insanlardan iç cepheyi sağlamlaştırmasını beklemek çok safça geliyor bana.”

Benzer Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.