1980’lerden bir Diyarbakır hikayesi: Aydınlık ve Gölge

AMİDA HABER - Roman, Sur’un eski mahallelerinde birlikte büyüyen Selim ve Mavera’nın, 1980’lerin siyasi karanlığına düşen bir aşk hikâyesini konu alıyor. Selim, gençlik yıllarında dönemin koşullarına bağlı olarak, görüşleri nedeniyle hapse düşer ve Mavera’yı korumak için onu bırakmak zorunda kalır. Yıllar geçer, 35 yıl sonra, Diyarbakır sokaklarında bir tesadüf onları yeniden karşılaştırır. Artık Selim yaşlı ve emekliliği gelmiş bir edebiyat öğretmeni, Mavera ise bir mimar annenin yorgun kalbidir. Birbirlerine hem geçmişin hesabını sorarlar hem de yitirdikleri zamana inat yeniden sevmeyi denerler. Ancak hikâye burada bitmez. Roman, Selim’in Uludağ’daki esrarengiz ölümüne, “dünyayı yöneten güçler”e uzanan bir sırrın peşine düşmesine ve ardında bıraktığı gizemli bir notla (“Mektepli’nin sonu”) son bulur.

Şehrin sokaklarında saklı duygulara adandı

Diyarbakırlı Hebun Yağmur’un kaleme aldığı “Aydınlık ve Gölge”, bir aşk hikâyesi kadar bir Diyarbakır romanı. Şehrin taşlarında, sokaklarında, insanların suskun yüzlerinde saklı duygulara adanmıştır. Amida Haber’e konuşan Yağmur, “Bu romanla amacım, Diyarbakır’ın hem tarihsel hem insani yönünü edebiyat aracılığıyla yeniden hatırlatmak, bu şehrin kültürel belleğine küçük de olsa bir katkı sunmaktı. Eserin yerel basında yer bulması, bu hikâyenin doğduğu şehre dönmesi anlamına gelecektir” dedi.

‘Diyarbakır romanı olma iddiasını taşıyor’

Kitabının sadece aşk romanı olmadığını belirten Yağmur, “Diyarbakır’ın belleğini, sokaklarını ve ruhunu anlatan bir roman. Bu şehrin edebiyatla yeniden anılmasını istiyorum. Aydınlık ve Gölge ile okurları Diyarbakır sokaklarında 35 yıl önce yarım kalan bir aşkın izini sürmeye davet ediyor. Roman, Selim ve Mavera’nın karanlığa gömülmüş geçmişini gün yüzüne çıkarırken, Diyarbakır’ın taş sokaklarını, sesini ve ruhunu edebiyatla buluşturuyor. Sürpriz sonuyla okurun belleğinde yankı bırakacak bu eser, bir “Diyarbakır romanı” olma iddiasını da taşıyor” diye konuştu.