Diyarbakır'da eserler 91 yıl sonra ziyarete açıldı
Kaynak:İhlas Haber Ajansı
AMİDA HABER - Diyarbakır Müzesi, 1934 yılındaki kuruluşundan bu yana yalnızca Diyarbakır’ın değil, çevre illerin de tarihine ışık tutuyor. Müzede özellikle bazalt ve kireç taşından yapılmış koç ve koyun figürlü mezar taşları, dikkat çeken parçalar arasında yer alıyor.
Diyarbakır Müze kayıtlarına göre, bu mezar taşlarından biri Karacadağ’dan, diğerleri ise Muş bölgesinden getirilmiş. Karacadağ’dan gelen taş tamamen bazalttan oluşurken, Muş'tan taşının dokusu farklılık göstermekte.
Söz konusu mezar taşları, özellikle Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerine tarihleniyor. Ancak benzer örneklere yalnızca Anadolu’da değil; Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada rastlamak mümkün. Türkiye’de ise en yoğun olarak Iğdır, Kars, Dersim (Tunceli) ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülüyor.
Bu mezar taşlarının en dikkat çekici yönlerinden biri, taşıdıkları toplumsal semboller. Erkek mezarlarında çoğunlukla koç figürü, kadın mezarlarında ise koyun figürü tercih ediliyor. Bebekler içinse bu figürlerin daha küçük boyutlu olanları kullanılıyor. Bu semboller, yalnızca cinsiyet ayrımını değil, aynı zamanda bireyin toplum içindeki yerini ve mesleğini de yansıtıyor.
Diyarbakır’da bulunan dev pitos müzeye taşındı
‘Mezar taşları 1934-1935 yıllarında müzeye kazandırılmıştır’
Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, Diyarbakır Müzesi'nin köklü bir müze olduğunu dile getirdi. Gizligöl, "1934 yılında kurulmuş ve bölgedeki ilk müzelerden olduğu için çevre illerden de pek çok eser buraya getirilmiştir. Bu eserler arasında gördüğünüz bazalt ve kireç taşından yapılmış koç ve koyun mezar taşları da yer alıyor. Bu mezar taşları 1934-1935 yıllarında müzeye kazandırılmıştır. Bir tanesi Karacadağ bölgesinden, diğerleri ise Muş'tan getirilmiştir. Bunu taşların özelliklerinden anlayabiliyoruz. Karacadağ taşı tamamen bazalt iken, Muş taşının dokusu Diyarbakır’dakinden farklıdır. Nitekim envanter kayıtlarında da bu eserlerin Muş’tan getirildiği yazmaktadır" dedi.
‘Pek çok bölgede benzer örneklere rastlanır’
Bu tip mezar taşlarını en çok Akkoyunlu ve Karakoyunlu döneminde görüldüğünü aktaran Gizligöl, şu ifadeleri kullandı: "Yalnızca bu dönemle sınırlı değildir Orta Asya'dan başlayıp Balkanlar'a kadar pek çok bölgede benzer örneklere rastlanır. Anadolu'da ise özellikle Doğu Anadolu, Güneydoğu'nun Toros alt kesimleri, Iğdır, Kars ve Tunceli'de yoğun şekilde görülmektedir. Diyarbakır'da da örnekleri bulunuyor. Biz de müzemizde hem Muş'tan gelen hem de Diyarbakır'da bulunan mezar taşlarını birlikte sergiliyoruz. Mezar taşlarında dikkat çeken bir gelenek vardır: Erkekler genellikle koç şeklinde, kadınlar ise koyun şeklinde tasvir edilmiştir. Eğer bebek için yapılmışsa, küçük boyutlu koç veya koyun figürleri tercih edilmiştir.”
‘91 yıl aradan sonra bu eserleri ilk kez ziyarete açtık’
Her şehirde farklı taş yapılarının kullanıldığına vurgu yapan Gizligöl, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Diyarbakır'da tamamen bazalt taş kullanılırken, Muş'ta bazaltın yanı sıra kireç taşı ve kalker örnekleri de görülmektedir. Bu eserler, yalnızca mezar taşı değil, aynı zamanda toplumsal hayatın da bir yansımasıdır. Üzerlerindeki süslemelerden, kişinin toplumdaki statüsü veya mesleği hakkında bilgi edinebiliyoruz. Kılıç motifleri savaşçı kimliğe, makas figürleri ise zanaatkarlığa işaret edebiliyor. Bazı koç figürlerinde keskin hatlar, bazılarında daha sade bir işçilik göze çarpar. Tüm bu farklılıklar, kişinin toplum içindeki konumuna göre şekillenmiştir. 91 yıl aradan sonra bu eserleri ilk kez ziyarete açtık. Vatandaşlarımızı, bu eşsiz tarihi mirası görmek üzere Diyarbakır Müzesi'ne davet ediyoruz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.