AMİDA HABER- Siyasi parti yetkilileri ile yaptığımız röportajlarda bu hafta, HDP Diyarbakır Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy ile konuştuk. Özsoy, seçim bölgesi olan Diyarbakır’daki gözlemlerini ve seçimleri değerlendirdi.
Diyarbakır seçime hazır mı, gözlemlerinizi öğrenmek istiyoruz?
İnsanları çok fazla birikmiş görüyoruz. Her gezimizde insanlar, sandık ne zaman gelecek diye soruyor. Çünkü insanların dayanacak gücü kalmamış. Ülkedeki kriz doğrudan Türkiye’yi vuruyor ama burayı özellikle vuruyor. Kürt meselesinin zemin olduğu ekonomik yıkımın üstüne ekonomik kriz de gelince artık toplumun nefes alabilecek durumu kalmamış.
Görüştüğünüz, konuştuğunuz insanlar ne talep ediyor? Ekonomi mi siyaset mi öne çıkıyor?
Kürtler ekonomi ve siyaseti birbirinden ayırmıyor. Burada herkes ekonomik yıkım ile savaşın iç içe geçtiğini görüyor. Normal zekaya sahip herhangi birine sorarsanız Türkiye’de belli bir hukuk sistemi, bir takım demokratik haklar olmadan ekonominin hiçbir zaman toparlamayacağını biliyor. Başkanlık sistemimin kurulmasının en büyük argümanı Türkiye’ye istikrar gelecekti. Demokrasi, özgürlük ve hukuktan vazgeçin, ekonomik istikrar vereceğiz, diyorlardı. Hikaye buydu. 5 yılın sonunda ne oldu, dolar 3 liradan 20 liraya çıktı. Korkunç bir yıkım, ekonomik yozlaşma. Toplum, Erdoğan ve Bahçeli’nin faşist sisteminin bir çözüm olmadığını görüyor.
Peki HDP nasıl bir atmosferde seçime giriyor, gündeminizde ne var?
HDP’nin birçok gündemi var. Malum kapatma davası var önümüzde. Devam eden bir Kobani davası var. Baskı ve gözaltılar devam ediyor.
HDP’nin yerine bir parti kuruldu, doğru mu?
HDP, bu halkı seçeneksiz bırakmayacak. Sadece bir parti değil, birkaç seçenek var. Çünkü bunların işi belli olmaz. HDP’nin kapısına kilit vursanız ne olacak? Biz Diyarbakır’da yarım milyondan fazla, İstanbul’da 1 milyon 300 bin, Türkiye genelinde 6 milyondan fazla oy alıyoruz. Bu insanları nereye koyacaksınız?
Seçim arifesinde AYM’nin “HDP hakkında kapatma kararı” vereceğini düşünüyor musunuz?
AYM’de şuan direkt Erdoğan’ın atadığı 11 tane üye var. Erdoğan isterse tabii ki bu kararı verirler. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi mi var, hukuk mu var? Hükümet ortağı bu davayı başlatmış. Yüzde 7’nin altında oy alan bir parti, yüzde 15 oy alabilecek bir partiyi kapatmak istiyor.
AK Partililer, “Çözüm sürecinde biz bu işi götürüyorduk, HDP ve PKK sabote etti”, hatta AK Partili bir vekil ‘Biz HDP ve PKK’ye haklı kızarken, Kürtlere küstük dedi…
Minareye çalan kılıfını hazırlar. Barış sürecini AKP bitirdi. Nokta! Seçimden önce bitirdi. HDP parti olarak seçime girme kararı alınca bitti. Meseleyi sağa sola çekmesinler. Önümüzdeki dönem için AKP partnerlerini seçmiştir. MHP, Perinçek, BBP, ne kadar Kürt düşmanı siyasi eğilim varsa hepsiyle ittifak kurmuştur. Erdoğan kendi şahsi, ailevi ve siyasi bütün istikbalini buraya koymuştur. Haliyle barışı ve çözümü rafa kaldıran kendileridir.
HDP’nin “kaçak çayımızı içer gidersiniz” sözüne atıfta bulunarak, bizi mecbur bıraktılar, diyor AK Partililer?
HDP kaçak çay mevzusunu vakti zamanında konuştu, bu söylem eleştirildi de. HDP bunu ne zaman dedi? Kronolojik sıra burada çok önemli. İstikşafi görüşmeler yapıldığı zaman söylendi. Erdoğan ne zaman “Kürt sorunu yoktur” dedi. 17 Nisan 2015. Seçim bile yokken “Kürt meselesi yoktur, terör sorunu vardır” dedi. 5 Nisan 2015’ten bu yana İmralı ile yapılan bütün görüşmeler kesildi. HDP’nin üzerindeki baskıları siz düşünün. Bizim 5 bin arkadaşımız tutuklu. Biz niye şuna mecbur olduk, buna mecbur olduk demiyoruz. Cemaatle girdikleri kavgada, devlet bürokrasisi içinde ne kadar milliyetçi-faşist varsa onların desteğini aldılar. Eskiden cemaat yönetiyordu emniyeti. Şimdi Diyarbakır sokaklarına gidin, neredeyse tüm emniyet teşkilatı mensuplarının bıyıkları aşağı inmiş. Bizim AKP’den bir beklentimiz yok. Biraz karekterli siyaset yapın! Faşistlerle ortak olmuşsanız “evet faşitlerle çıkarımız için ortak olduk” deyin. En azından bunu ifade etme cesaretiniz olsun. “Yok efendim HDP öyle dedi, bize çay için gelin dedi” de. Bunlar bahane. Buyurun özeleştiri verelim. HDP de özeleştirisini versin, sizde verin. 6 yıldır kayyumları atadılar, bunları da HDP mi yaptı? Kürtçe tabelaları söktüler, bunu da HDP mi yaptı? Üç kuruş çıkarınız için MHP ile Soylu gibilerin ortağı olmuş Kürtlersiniz. Size söyleyecek hiçbir şeyimiz yok. Devir değiştiği zaman Diyarbakır sokaklarında yürüyebilirler mi onu bilmiyorum.
AK Parti’nin HDP ziyareti çok gündem oldu. “AKP’den beklentimiz yok” dediniz ama kamuoyu bunu yeni bir diyalog girişimi gibi algıladı…
Bir takım çevreler bu rutin ziyareti farklı bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu aklınca zekice bir hamle yaparak muhafazakar mahalleye girdi. Türban meselesinden oy devşirmeye çalıştı. Erdoğan’da bu pası aldı, kendi lehine çevirdi. Ortada şıracı, bozacı durumu var. Seçimden önce oy toplamaya çalışıyorlar. Türban meselesinde hassasiyet gösterenlerin bunu görmesi lazım. Bakan ve AKP heyeti sadece bizi değil, bütün grupları ziyaret ettiler. Bu ziyaret üzerinden bir yakınlaşma oluyor, olmuyor tartışması yürütmek doğru değil. Bu insanlar 6-7 yıldır Kürtlere kan kusturmuşlar. Yanında MHP, Bahçeli, Perinçek ve Destici ile gelip ne diyecek. Bizim bu açıdan bir beklentimiz yok.
HDP 6’lı Masa’da var-yok, altında, dışarıdan destekliyor tartışmaları halen de sürüyor. HDP 6’lı masada var mı yok mu?
HDP Emek ve Özgürlük İttifakı kurmuş. Bizim 6’lı masayla ilişkimiz yok. Biz üçüncü ittifakız. Üçüncü alanı büyüttüğümüz oranda AK Parti iktidarına nokta koymak istiyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Ama bu muhalefeti de dönüştürmek istiyoruz. Her iki ittifak milliyetçilikte yarışıyor, Kürt meselesinde ne dedikleri belli değil. Demokrasi ve hukuk meseleleri kendilerine değdiği anda harekete geçiyorlar. Bakın o kadar kayyum atandı, bunlardan doğru düzgün bir tepki gelmedi. Bu üçüncü alanı genişletip seçimlerde spesifik tartışmalar yürütüp kararlar alacağız.
Ahmet “Türk Kılıçdaroğlu’nu destekleyebiliriz” dedi. HDP Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyecek?
Ahmet Abi’ye sonsuz sevgim ve saygım var. Bizim ruspimiz, büyüğümüz, her Kürt siyasetçinin de bir nevi kıymetli öğretmenidir. Ama şahsen o ifadeyi doğru bulmadım. Hangi bağlamda kime nasıl söylendi, detaylara hakim değilim, kendi şahsi görüşünü ifade etmiştir. HDP yetkili kurulları bugüne kadar hiçbir muhtemel aday konusunda tartışma yürütmemiştir. Yeri ve zamanı gelince bu tartışmalar yapılır, biraz daha sabır etmek lazım.
Yani Kılıçdaroğlu’na “bir yeşil ışık” yok HDP’de…
Net söylüyorum. Hiçbir parti yetkili kurulunda bu tartışma yürütülmedi. Aday olup olmayacağı daha belli değil. Bu konuya girmek çok tehlikeli. Adaylar ortaya çıkar, daha da önemlisi topluma önerecekleri projeler ortaya çıkar. Biz şuan bekliyoruz. Milliyetçi, sağcı, popülist, militarist insanlara bizim şerhimiz vardır. Şuan istediğimiz, Türkiye’de değişik toplumsal kesimlerin, Kürtler dahil oy verebileceği konsensüse dayalı bir isim.
Kendi adayınız olacak mı?
Oraya doğru ilk tartışmalar başladı. HDP uzun süre bekledi, acaba HDP’nin de görüşü alınarak bir aday belirleme süreci olur mu? Bizim için değerli olan da bu. Konsensüs olmazsa HDP kendi adayı ile birinci turda seçime girer. HDP aday çıkardığı noktada, birinci turda kimsenin kazanma şansı da yok görünüyor. İkinci turda ne yapacağımızı halkımızla birlikte değerlendireceğiz.
Mesela, Selahattin Demirtaş ismi çok öne çıkıyor, adayınız Demirtaş mı?
Tüm samimiyetimle söylüyorum. MYK üyesiyim, tartışmaları ben biliyorum. Henüz hiçbir isim tartışılmadı.
İkinci turda, 6’lı Masa’nın adayını mı destekleyeksiniz?
Önemli oranda 6’lı Masa’nın nasıl bir aday ve hangi proje ile çıkaracağına bağlı. Çok faşist birini önümüze koyar, milliyetçi-antidemokratik bir program önümüze koyarsa, biz niye iki milliyetçi blok arasında tercih yapalım. Birbiri ile sağcılık, milliyetçilikle yarışan bloklara teslim etmememiz lazım. Bizim temel argümanımız bu.
Peki, AK Parti yeni bir proje hazırlasa, süreç yeniden yumuşarsa…
Ben sosyoloğum olgular üzerinden konuşurum. Spekülasyonlar üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum. AKP’nin Türkiye’nin genel sorunlarını demokratikleşme üzerinden çözme iradesi kalmamıştır, kaybolmuştur. Hem kurduğu ittifak ağı üzerinden hem de 6-7 yıldır memlekete öyle bir milliyetçilik pompalamış ki… Birlikte tövbe etseler, “biz bundan sonra faşist olmayacağız” dese mesela Devlet Bahçeli, yine de çözüm ve demokatikleşme iradesini paramparça etmiş bir yapıdan söz ediyoruz. En güçlü olduğu dönemde bile Kürt meselesinde yeterince irade ortaya koyamamış bir yapıdan söz ediyoruz. Seçime doğru giderken, milliyetçi hezeyanların bu kadar yükseldiği bir dönemde, bunlardan yeni bir açılım beklemek bir yanılgı olur.
AK Parti’nin içinden, çözüm sürecinin bitmesinden, AK Parti’nin milliyetçi söylemlerde bulunmasından rahatsız olan bir kesim var. Özellikle AK Parti’de siyaset yapan Kürtler, buna ne dersiniz?
Yapmaları gereken, AK Parti’nin mevcut siyasetini meşrulaştırmak değil. Çıkacaksın, diyeceksin: Kürtlerin üzerine Bahçeli’yi, Doğu Perinçek’i, Soylu’yu salmışsınız. Bütün değerlerini ayaklar altına almışsınız, belediyelerine kayyum atamışsınız, dillerini yasaklıyorsunuz. Bu durumdan memnun değillerse, tavır alsınlar. Hiçbir şey yapamıyorsanız, “Yeter, bu kadar Kürt düşmanlığının parçası olmayacağız” deyip istifa edin. (Gönül Morkoç/ İlyas Akengin)