Abdulkadir Güleç: Koruculuk lağvedilmeli, Anayasa sil baştan yapılmalı

Abdulkadir Güleç: Koruculuk lağvedilmeli, Anayasa sil baştan yapılmalı
 Haber Editörü
Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, yeni süreç ile ilgili önerilerini açıkladı. Güleç, “Koruculuk lağvedilmeli, sil baştan bir Anayasa yapılmalı” dedi.

AMİDA HABER - 1927 yılında kuruldu, Kürt sorunun yarattığı hak ihlalleri ile yıllarca mücadele etti. Başkan ve yönetim kurulu üyeleri defalarca yargılandı, cezalara çarptırıldı. Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015 yılında ensesinden tek kurşunla vurularak öldürüldü, failleri bulunamadı. Kürt sorununun çözümü için elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Diyarbakır Barosu, 2024 yılında “Türkiye’de Kürt Meselesi Bağlamında Toplumsal Barış İçin Hukuki Gereklilikler ve Öneriler” başlıklı bir rapor da hazırladı. 13 gün sonra Devlet Bahçeli “Abdullah Öcalan örgütü feshetsin, Umut Hakkı’ndan yararlansın” dedi.

Baro Başkanı Abdulkadir Güleç ile PKK’nin fesih kararından sonra başlayan süreci konuştuk.

4.jpg

Devlet Bahçeli’nin açıklaması, İmralı ziyaretleri ve PKK kendini feshetti ve yeni bir sürece girildi. Ne düşünüyorsunuz?

Aslında süreç Ekim'den beri konuşuluyor. Ama şimdi şimdi biraz daha belirgin hale geldi. Kendi kişisel kanaatim devletin uzun süredir Suriye'deki değişimi gözlemleyerek bazı hazırlıklar yapıyordu. PKK'nin kongresini toplayarak kendini fes ettiğini ve silahlı mücadeleyi sonlandırdığını söylemesiyle birlikte bana göre yeni bir döneme girdi süreç.

Nasıl bir süreç?

En azından iki tarafta bugüne kadar beklediği sonuca vardılar. Bu bir son değil. Belki silahlı mücadelenin son bulması bir evet bir evrenin kapanmasıdır. Ama yeni bir dönemin de başlangıcı olarak değerlendiriyorum. Ama şunu göz ardı etmemek lazım. PKK'nin kongresini ilan etmesi, silahlı mücadeleye son verdiğini açıklaması, kendini feshetmesi Kürt meselesini çözmez. Kürt meselesi PKK'den önce de var olan bir meseledir. 100 yıllık bir meseledir.

2.jpg

Nasıl çözülecek Kürt meselesi?

Kürt meselesinin çözümü, demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten yana olan herkesin de içinde bulacağı, bulunacağı toplumsal mutabakatın sağlanacağı demokratik bir anayasa ile ancak mümkündür. Kürt meselesi aslında hem etnik bir meseledir, hem politik bir meseledir ve bunun çözümü de yeni anayasadır. Onun için Öcalan'ın o çağrısı önemlidir. “Kürt-Türk ara ilişkileri yeni bir sözleşme ile yapılabilir” dedi. Aslında yeni sözleşme dediği toplumsal bir mutabakat ile oluşturulan anayasadır. Sözleşmeler Anayasada kendisini ifade eder ve toplum o yetkiyi zaten anayasaya verir. Anayasa da ilgili organlara dağıtır. Kastedilen budur.

1.jpg

Peki değişiklik nerelerde yapılacak, ilk 3 madde, 42’inci madde, 66’ıncı madde…

42’nci madde sıkıntılı çünkü “Türkçe dışında bir dille ana dilde eğitim mümkün değil” diyor. 42’nci maddenin değişmesi lazım. Yine başlangıç maddelerinde… Devletin dini İslam'dır vesaireler onlar tartışılmaz. Ama “Devletin dili Türkçedir” ifadesi sıkıntılı. Devletin dili olmaz normalde. Devlet konuşan bir varlık değil. Devlet soyut bir varlıktır. Devletin resmi dili olabilir. Yine Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri var. Taraf olduğu uluslararası sözleşmeler var. Örneğin Birleşmiş Milletler Medeni Siyasal Haklar Sözleşmesi, örneğin Çocuk Hakları Sözleşmesi, örneğin Yerel Yönetim Özerklik Şartı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'dir biliyorsunuz. Bunlarla ilgili çekinceleri var. Bunlar kaldırılırsa ki zamanla kaldırılması lazım. Kürt meselesinin çözümü konusunda ciddi bir mesafe alınacağına inanıyorum.

Hükümet kanadının bu konuda ciddi bir mesajı yok gibi..

Aslında satır aralarına baksanız var. Mesela Binali Yıldırım açıklama yaptı. “66’ncı madde sıkıntılıdır” dedi. Ya da Devlet Bahçeli'nin kendi yayın organlarında yayınladıkları bir yazısı var, vatandaşlık tanımıyla ilgili bir formül de ortaya koyuyor. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşittir” diyor. Yani bir etnik atıf yok. Bunlar hükümetten veya siyasal iktidardan ya da hükümetin ortağından doğru yapılan açıklamalardır. Cumhurbaşkanı geçen bugün yaptığı açıklama. "Dört madde dışında her şeyi tartışabiliyoruz” dedi. Yani dört madde ile ilgili de o milliyetçi kamuoyunun ciddi bir şeyi var, direnci var. O sebeple bunu politik olarak söylediğini düşünüyorum. Ama yeni bir anayasa yapıldığında eğer Kürt-Türk ilişkisi yeniden güncellenecekse anayasayı sil baştan yapmak gerekir.

PKK kendini feshetti, bizim anladığımız artık böyle bir örgüt yok. Şuan PKK bayrağı, flaması açmak, örgütü övmek gibi eylemler suç olabilir mi?

PKK'nin kendini feshedip etmediğini aslında bakanlıktan doğru da mahkemeler yazı istiyor. Evet, PKK'nin feshetti ama PKK var mı yok mu diye bakanlıktan soruyor. Bakanlık “evet PKK var terör örgütü listesindedir” dediğinde yine aynı işlem yapılır. Diyorlar ya “denetleyeceğiz, gerçekten silahı bıraktılar mı?” İşte bunun belgelendirilmesi ile ilgili muhtemelen bir süreç olacak. Ondan sonra işte Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) değişmesi lazım.

O zaman halen suç?

Belki bakanlığın, belki hükümetin “PKK diye bir örgüt yok” demesi lazım. O zaman örgütü sembolize eden flamadır, bayraktır vesairelerdir, suç olarak değerlendirilmez. Ama hali hazırda mevcut yasaya göre tabii ki TMK’ya tabidir. Türk Ceza Kanunu'na göre de suç olarak kabul ediliyor.

Peki geçmiş dönemde isnat edilen suçlardan dolayı yargılanan, hüküm giymemiş kişilerin durumu ne olacak? Kanun suç tarihini esas alıyor…

Kongre kararından önce yaptığı fiil suç olarak değerlendiriliyorsa hukuken o suç takibatı yapılır. Soruşturma da açılır, kovuşturma da açılır. Bunların soruşturma ve kovuşturma dışında tutulabilmesi için yasal değişiklik gerekir. Zaten belli bir tarih öngörülüp değişikliklerin o şekilde gündeme gelmesi lazım. Covid döneminde 2020 Mart ayında Ceza İnfaz Kanunu değişti. 2020 Mart ayına kadar belli suçlar hariç, o düzenlemeden herkes yararlandı. Böyle bir tarih öngörülerek bir süreç olursa yüzlerce hatta, binlerce insan mahpus tahliye edilir.

Selahattin Demirtaş ile ilgili nasıl bir formül bulunabilir, tahliyesi için?

AİHM kararına göre Demirtaş'ın normalde tahliye edilmesi lazım. Tahliye önünde de hukuki hiçbir engel yok. Anayasa Mahkemesinin 151, 152’nci maddesi, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46’ncı maddesi uygulanmadığı için ceza yedi. Biliyorsunuz Büyük Daire karar verdi, ihlal tespiti yaptı. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini söyledi. Avrupa Konseyi defalarca diplomatik yollarla bu kararın uygulanması çağrısında bulunduğu halde uygulanmadı. Uygulanırsa zaten Demirtaş'ın içeride kalmasını gerektiren neden de ortadan kalkmış oluyor.

Baronun anayasa değişikliği ile ilgili bir hazırlığı var mı?

Hazırlığımız var tabii ki ama yeni bir anayasa yapacak bir kurum olarak da baroyu görmeyelim. Çünkü biz daha çok bu mesele nasıl rahat çözülür? Kürtlerin temel sorunları nedir? Kürt meselesi etniktir, politiktir. Aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Anadilde eğitim hakkı sadece Kürtlerin değil, anadilde eğitim hakkı bütün insanların hakkıdır. Evrensel bir haktır. Ama Kürtler için de gasp edilmiş bir haktır.

Var mı bir ziyaret programınız?

İleriki süreç için var bir hazırlığımız, Meclis’e gitmek isteriz.

Diyarbakır Barosu’nun da zaman zaman müdahil olduğu korucuların yargılandığı davalar var. Koruculuk sistemi ile ilgili görüşleriniz neler?

Sonuçta köy korucuları da güvenlik birimidir. Ama bazı güvenlik korucularının bölgede çok ciddi bir şekilde hak ihlallerine katıldığını biliyoruz. Bunların yargılanıp, fiillerinin karşılığı olan cezaları almaları gerekiyor. Köy koruculuğu sisteminin lağvedilmesi lazım. Koruculuk lağvedildikten sonra sosyal güvencelerinin olması gündeme gelebilir.

Röportajı Tahir Elçi fotoğrafının altında yapıyoruz. Yeni süreçte cinayetin fail ya da faillerinin bulunarak yargılanacağına dair umudunuz var mı?

Tahir Elçi dosyası, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru yoluna gidildi. Anayasa Mahkemesi yargılamanın yürürlüğe alınmasına karar verirse tekrar yargılama yapılır. Aksi halde Türkiye'de iç hukuk yolla tüketilmiş olacak. Umutlu olmak istiyorum. Davanın bir anlamda tarafıyız. Ama Türkiye'de temel bir sorun da hukukla ilgili bir sorun, aynı zamanda siyasetle ilgili bir sorun, cezasızlık politikalarıdır. Sadece Tahir Elçi cinayeti değil, Musa Anter cinayeti, Vedat Aydın cinayeti, yüzlerce cinayet var. Dolayısıyla bu bağlamda yüzleşmek gerekir. Yani bir helalleşme eğer olacaksa Kürtlerle Türkler arasında yeni bir akit kurulacaksa, Kürt halkının yaşadığı acılarla da bu devletin yüzleşmesi lazım.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.