Diyarbakır Eğitim Sen’in yılsonu raporunda çarpıcı istatistikler!
Diyarbakır Eğitim Sen’in yılsonu raporunda çarpıcı istatistikler!
Diyarbakır’da sınıfların kalabalık olduğu, eğitim ders araç ve gereçlerinin yetersiz olduğu, hijyen koşullarında sorunlar yaşandığı da raporda altı çizilen huşular arasında.
Eğitim Sen Diyarbakır Şubeleri yılsonu eğitim raporunu açıkladı.
Diyarbakır’daki açıklamayı Eğitim Sen 1 Nolu şube eş başkanı Saliha Zorlu okudu.
Türkiye’deki eğitimin kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılıp özelleştirilmeye ve dinselleştirilmeye çalışıldığına vurgu yapılan açıklamada, tekçiliği olumlayan, milliyetçi ve cinsiyetçi ideolojilere dair eğitim politikaları üretildiği belirtildi.
MEB’in hazırladığı “ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin bilimselliği, çok dilliliği ve kültürlülüğü; evrensel değerleri ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir yerden hazırlanmadığının ifade edildiği rapor şöyle devam etti:
“2023/24 eğitim öğretim yılında eğitimde bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler derinleşmiş, çocuklar ve gençler eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, eğitime erişimde yaşanan sıkıntılar ve anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar varlığını sürdürmüştür. 6 Şubat depremleri üzerinden 15 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen deprem bölgesinde eğitim öğretimde yaşanan sorunların sürüyor olması düşündürücüdür.
Siyasi iktidarın ülke genelindeki politikalarının eğitimdeki yansıması ÇEDES ve MESEM projeleri olarak karşımıza çıkmıştır. ÇEDES’le okullarda ve toplumsal yaşam alanlarında dini değerler temelli bir eğitim ve toplum yaşamı hedeflenirken, MESEM projesi ile öğrenciler ‘stajyer emeği’ ve ‘beceri eğitimi’ adı altında patronlara ucuz işgücü olarak pazarlanmaktadır.
MEB, yıllardır eğitimin kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirme politikasında ısrar etmekte, bu durum resmi rakamlara da yansımaktadır. Özellikle 4+4+4 dayatması sonrasında, velilerin ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara gönderme oranı belirgin bir şekilde artmıştır.
Neoliberal politikalar ve iktidarın ideolojisi ekseninde dizayn edilen kamusal yaşam öğrencileri ve eğitim emekçilerini yoksulluğa sürükleyerek onları adeta sorunlar yumağının içine hapsetmektedir. Eğitime ayrılan kısıtlı bütçe de tarikatlara, cemaatlere ve çeşitli vakıf ile derneklere aktarılmaktadır.”
Raporda MEB’in kamusal eğitime ayırdığı bütçenin miktarının çok düşük olmasının izdüşümleri ise şöyle sıralandı:
“•Çocukların bir öğün ücretsiz yemek hakkının ihlal edilmesi.
- Küçük yaşta işçi olmaya mecbur edilen çocuklar yani okulda karşılaşmamız gereken çocuklar ile tarlada, fabrikada, pazarda, işletmelerde karşılaşmamız.
- MESEM’lere yönlendirilen yoksul ailelerin çocukları üzerinden sermayedarların ara eleman ihtiyacının çocuk emeği sömürüsü üzerinden karşılanması ve yüzbinlerce çocuğun güvencesiz çalışma koşullarına maruz bırakılması sonucu iş cinayetlerine kurban edilen çocukların olması. Amed’de klima tamiri yaparken yüksekten düşerek yaşamını yitiren Ömer Çakar bu öğrencilerden sadece biridir.
- Ücretli öğretmenlik adı altında emeği sömürülen binlerce eğitim emekçisi arkadaşımızın olması.
- “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” ile kamuda tasarruf bahanesiyle eğitime ayrılan kısıtlı bütçeden kesintiye gidilmesi.
- Okulların fiziki koşullarının ve derslik sayısının yetersiz olması.
- Okulların teknolojik donanım bakımından yetersiz olması ve çocukların teknolojiye erişiminin kısıtlı olması.
- Sınıfların nitelikli eğitim-öğretim uygulanmayacak kadar kalabalık olması.
- Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmenin olması.
- Kız çocuklarının eğitim hakkından faydalanamaması.
- Mevzuata göre karma eğitimin zorunlu olduğu ortaokullardan İmam Hatip Ortaokulları çeşitli gerekçelerle karma eğitimden uzaklaştırılıp tek cinsiyetli okullara dönüştürülmektedir. İMHO’larına yakın yerlerde öğrencilere okul seçiminde alternatifler sunacak okul tiplerinin bulunmaması ailelerin çocuklarını imam hatiplere göndermesini zorunlu kılmaktadır.
- Milyonlarca eğitim emekçisinin yoksulluk sınırının altında açlık sınırına yakın bir ücret alarak yaşamını sürdürmeye çalışması. Eğitim emekçilerinin aldığı ücretin yoksulluk sınırı altında kalması barınma ve ulaşım koşullarını zorlaştırmakta; onları insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmenin fırsatlarından alı koymaktadır.
- Müfredat dışı, ÇEDES vb. protokoller.”
SONUÇ
Eğitim sistemi siyasal iktidarın ideolojisi doğrultusunda dizayn edilmesi tek tipçi bir müfredatın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tek tipçi eğitim politikaları ise eğitim alanında başarısızlığa, şiddete, antidemokratik ve hiyerarşik uygulamalara neden olmaktadır.
Demokratik bir eğitim sistemi toplumun ihtiyaçlarını dikkate alarak hazırlanmalıdır. Ülkenin toplumsal ihtiyaçlarına dair analizlerimizi ülkede yaşanan toplumsal meseleler üzerinden geliştirebiliriz. Peki ülkede yaşanan toplumsal meseleler nelerdir?.
Ekolojik yıkımların ciddi boyutlara ulaşması eğitim sisteminin ekolojik olmasına dair bir istenci, kadın cinayetlerinin kadın kırımı boyutuna ulaşması eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet bilinci oluşturmasına dair bir istenci, ülkede antidemokratik uygulamaların artması demokratik bir eğitim sistemi istencini, şiddetin yaşamımızda, evimizde, sokakta, okullarımızda aktif olması barışçıl, ötekileştirmeyen, çok kültürlülüğü gözeten bir eğitim sistemine dair istenci ortaya koymaktadır.
Anadili Türkçe olmayan çocukların kamusal eğitime erişim olanaklarının kısıtlı olması, bu çocukların tek dilli eğitim politikaları karşısında başarısız olması ve Kürt Sorunu eğitim sisteminin anadilinde olmasına dair de güçlü bir istenci ortaya koymaktadır.
Barışçıl bir toplumsal yaşamın yollarından biri de barışçıl, cinsiyetçi, milliyetçi kodlardan azade dizayn edilecek eğitim sistemi ve bu sistemin bileşenleridir. Eğitim Sen olarak demokratik, anadilinde, bilimsel, eşitlikçi, parasız ve ekolojik bir eğitim sistemi için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.