Diyarbakır’da kadınlar güvende mi?
AMİDA HABER - Türkiye’de kadın ve çocuk ölümleri giderek artıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Eylül ayında 34 kadın öldürüldü, 20 kadın ise şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Özellikle Diyarbakır’da yaşanan bazı olaylar, kentte büyük yankı uyandırdı ve güvenlik kaygılarını daha da derinleştirdi.
Narin olayı büyük korkuya neden oldu
Diyarbakır Tavşantepe Köyü’nde 21 Ağustos’ta kaybolan ve 8 Eylül’de cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran olayı, şehirde derin bir üzüntü ve korkuya neden oldu. Narin’in öldürülmesiyle ilgili soruşturma devam ederken, olayın aile içi şiddet ve perde arkasındaki bilinmeyen detaylar kadınların ve ailelerin güvenlik endişelerini daha da arttırdı.
Rojin’in cansız bedeni bulundu
Bunun yanı sıra Diyarbakır’dan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne okumaya giden ve 27 Eylül’de kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedenine ulaşılan Rojin Kabaiş olayı, Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde cinsel istismara uğrayarak hayatını kaybeden Sıla bebek olayı ve İstanbul’da vahşice öldürülen iki genç kadın, ülke genelinde kadınların güvensizlik hissini daha da arttırdı.
‘Kendimizi özgür hissetmiyoruz’
Amida Haber’e konuşan Dicle Üniversitesi öğrencisi Dilara Aydın, yaşanan olayların ardından kadınların sokakta kendilerini güvende hissetmediklerini söyledi. Aydın, geçen yıldan bu yana güvenlik kaygılarının arttığını ifade etti ve şöyle dedi: “Kendimizi özgür hissetmiyoruz. Özellikle geçen seneden bu yanan korkularımız arttı. Özellikle son bir aydır yaşanan olaylardan kaynaklı daha da arttı. Yurda gitmek için kullandığım yol biraz karanlık. Oradan geçerken genelde kimse olmuyor. Yurda gidene kadar erkek arkadaşlarımızdan eşlik etmelerini istiyorum” dedi.
‘Kadınların destek bulamıyor’
Aydın, kadınların yaşadıkları şiddet olaylarını ailelerine anlatmakta zorlandığını belirtti: “Kadınlar, anlattıklarında arkasında duracak bir aile ya da destekçi bulamıyor. Yaşanan şiddeti saklamak zorunda kalıyorlar ve bu durum daha büyük boyutlara ulaşıyor. Aileler genelde ‘O saatte neredeydin? Üzerinde ne vardı?’ gibi sorularla kadını suçlu çıkarmaya çalışıyor. Bu da kadınlar üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturuyor.”
‘Narin’in Güran olayından sonra korkularımız arttı’
Diyarbakır’da geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalan G.D. de Dilara ile aynı korkuları yaşıyor.
Narin Güran olayıyla beraber korkularının daha da körüklendiğini ifade eden G.D. yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Narin Güran olayından sonra korkularımız arttı. Ben geç saatlere kadar çalışıyorum. Benim için bir saniye bile o kadar kritik ki, anlatamam. Araçtan iner inmez zaman kaybetmemek için anahtarımın yönüne kadar ayarlıyorum. Binaya girer girmez kapıyı kapatıyorum. Kapıyı kapatınca kendini güvende hissediyorum ama yukarı çıkana kadar acaba bina içerisinden biri kapıyı açıp bana zarar verebilir mi diye düşünmeye başlıyorum. Aile binasındayım, kendi binamdayım diyorum ama bina içinden biri de zarar verebilir. O psikolojiye girebiliyorsun ve o psikolojiden kaçamıyorsun.”
‘Kendimizi güvende hissetmiyoruz’
Her an yabancı biri tarafında zarar görme ihtimalinin olduğunu söyleyen G.D. “Öyle bir duruma gelmişiz ki, tanımadığım biri tarafından biran, ansızın, yoldan geçerken bana zarar verilebilir. Biri beni gözüne kestirip ‘ben bunu bugün öldürebilirim’ diyebiliyor artık. Bu yüzden kendimizi güvende hissetmiyoruz” dedi.
‘Şaşkınlıkla izliyorum’
G.D.’de de Dilara gibi sosyal medya üzerinden farklı ideolojilerin yaratıldığı ve bu ideolojilerin büyük tehlikelere yol açtığını söyledi. G.D. “Son olaylarla beraber özgürlük adı altında saçma sapan ideolojiler doğmaya başladı. İnandığı bir şeyi ortaya atıyor ‘ben bunu yaptığımda mutluluğa erişeceğim’ diyor. İnsanlar bu ideolojiden zevk alıyor. Bu konuda sosyal medyanın büyük bir etkisi var. Etkileşim konusunda sosyal medya önemli bir araç ve şiddet olaylarını tetikliyor. Son cinayetle beraber yaptığım araştırmalarda insanlar nasıl katliam videolarını etkileşime koyuyorlar, şaşkınlıkla izliyorum” diye konuştu.
‘Yetkililerin psikolojik ve sosyolojik anlamda eğitimler vermesi gerekiyor’
Caydırıcı cezaların yetersizliğinden kaynaklı suç işleme oranlarının arttığını belirten G.D. şöyle dedi: “Caydırıcı ceza sistemleri uygulanmadığından kişiler bunu tekrardan yapabilme cesareti bulabiliyorlar. Artık öyle bir noktaya geldik ki, her şeyi cinnet geçirmeye bağlayabiliyorlar. Toplumsal bir çürüme yaşanıyor. Bu doğru ve geçerli bir sebep değil. Yetkililerin bu konuda büyük bir bütçe ayırıp psikolojik ve sosyolojik anlamda eğitimler vermesi gerekiyor. Her alanda bilinçlendirme çalışması yapmalı. Sorun ancak bu şekilde çözülebilir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.