Babamın ardından: Xatir bi to baba

Babamın ardından: Xatir bi to baba
 Haber Editörü
Çocukluğum Erzincan’da geçti. Ahmet Muhip Dıranas’ın “Hala dağları karlı Erzincan’da mısın? diyerek Fahriye ablaya seslendiği, o küçük şehirde.

İnsanın çocukluğunun erilidir babası. Annelerin korkuttuğu, “akşam gelsin” dediği!

Erzincan’a bir tren içine yüklediğimiz birkaç parça eşya ile taşınmıştık, evin tek çocuğuydum. Trene binmeden aldığım ilk oyuncak, zıplayan kurbağaydı. Babam almıştı, ağlamama dayanamamış almıştı. Trendeki kemancı da dün gibi aklımda. Yayı ile kemana vurdukça, ben boynunu kestiğini sanarak dakikalarca ağlamıştım. Babamın kucağında…

burada-calisma-2-75.jpg

Küçücük bir adamdı babam, Can Yücel’in dediği gibi “dev” değildi. Ama yüreği “dev” gibiydi. Sevgisini hiç esirgemezdi. İş çıkışı geldiği evde, kucağından saatlerce inmez, öper koklardım. Huzur gibiydi, babamın yaydığı koku… Alın terin, emeğin kokusuydu ama yoksul evimize huzur gibi yayılırdı. Her alışverişe beraber gider, bir yemekle taçlandırırdık, o yemek için hep bütçemiz yan cepte beklerdi. Ha birde sürekli saatim olsun isterdi. 6’lı yaşlarda aldığı ilk saatle, kendi babalık, benim evlatlık serüvenimi başlatmıştı.

Yıllar geçti, ben uzak bir şehre taşındım, evlendim, anne oldum. O yanında istedi beni. Ama olmadı, ben gençliğin asiliğiyle sendelerken, o babalığın korumacılığı ile sarıp sarmalamak istedi.

burada-calisma-2-76.jpg

Olmadı, uzak düştük. Anne olduğumda anladım, beni yanında istemesini. Ona, hayata, onun gözüyle bakmayı öğrendim. Anladık mı birbirimizi? Emin değilim, ama ben onu anladım, zımni af ile sustuk ikimizde, sanırım üstünü kapattık kırgınlıklarımızın…

Erzincan’da 30 yıl kalsa da havasını, suyunu, taşını, mezarını unutamadığı köyünü hep yad etti. Babam, diline, kültürüne bağlı iyi bir yurtseverdi. Atalarının uğradığı zulmün, belleğinde bıraktığı acı hatıralar onu otosansüre zorlasa da kuytulara gizlediği Zazaca deyişleri, “güvenli” zamanlarda çıkarır ve bize söylerdi.

Erivan Radyosu bir de…

“Sarê rabe êvare, marûmê rabe êvare!”

burada-calisma-2-77.jpg

Yıllar geçti, “köyümde ölmeliyim” diyerek topladı tası tarağı ata- ana toprağına göç etti yeniden. Bize vedasını da köyünden yaptı. Son gittiğimde onu yanıltmaya başlayan hafızası “Domanê to zonê za zanê ya nê” sorusunu sordurdu. Defalarca sordu, her unuttuğunda yeniden sordu. Gurur duysun istedim, “Zanê baba” dedim. O atalarının uğradığı baskının korkusu ile Zazacayı bize yasaklamıştı, ama ben çocuklarıma Zazaca öğretmiştim.

Bana bu soruyu sorduğu yaz günlerinden birkaç ay sonra, bir güz akşamı çekip gitti babam. Koşarak, ağlayarak gittim, onu toprağa emanet ettim. “Xatirê to baba, domanê mi, domanê ma zonê ma zanê” dedim.

O gülümsedi…

Güldüğünde kısılan küçücük gözlerinden öptüm…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum