İSG Uzmanı Yüksekyayla: İnşaatta Kürtçe hayat kurtarır!

İSG Uzmanı Yüksekyayla: İnşaatta Kürtçe hayat kurtarır!
 Haber Editörü
Türkiye’de sadece Haziran ayında 164 işçi iş kazasında hayatını kaybetti. İSG Uzmanı Fahri Yüksekyayla, denetim yetersizliğinin ölümlere kapı araladığını belirtirken, Kürt işçilerin dil sorununa da dikkat çekti.

AMİDA HABER - İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, sadece Haziran ayında 164 işçi, yüksekten düşme, fazla çalışma ve hastalıklardan dolayı hayatını kaybetti. Diyarbakır’da da Haziran ayında iki inşaat işçisi, file takılmayan inşaatın 7’inci katından yere çakılarak hayatını kaybetti. En çok iş cinayeti İstanbul başta olmak üzere Antalya, Manisa, Sakarya, Erzurum, Balıkesir, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Isparta, İzmir, Sivas ve Ankara’da meydana geldi. Peki iş kazalarının ya da diğer adıyla iş cinayetlerinin bu kadar fazla olmasının nedeni ne? Önlemler ve denetimler yeterli mi? İpin ucu nerede kaçıyor?

Başlıkların tümünü 13 yıldır A Sınıfı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Uzmanı olan aynı zamanda Tehlikeli Madde Güvenlik Danışmanı da olan Fahri Yüksekyayla ile konuştuk.

yilmaz-kasap-et-tavuk-30.jpg

İş sağlığı ve güvenliği son yıllarda sıkça duyduğumuz ama çoğumuzun aklına sadece baret ve yeleğin geldiği bir terim. Böyle mi gerçekten, nedir iş güvenliği?

En başta şunu belirteyim burada iş sağlığı ve güvenliği ifadesindeki İŞ kelimesi genel ifade ve hedeften yoksun bırakılmış. Esasında maalesef tarihsel olarak İŞÇİ kelimesinden korkan kanun koyucular burada İŞÇİ sağlığı ve güvenliği demesi gerekirken diyememiştir. Bunu diyemeyerek hedefe işçiyi yani insanı koymadan çözmeye çalışmış diyebiliriz. İŞÇİ sağlığı ve güvenliği için şunu diyebiliriz işlerin sağlıklı ve güvenlikli bir şekilde yürütülmesi için alınması gerekli olan tedbirlerin sürekli ve düzenli hale getirilmesi sürecini kapsar.

yilmaz-kasap-et-tavuk-31.jpg

İşveren hangi refleks ile güvenlik tedbiri almaktan kaçınıyor, temel neden maliyet mi?

Aslında maliyet gibi düşünülüyor ama buradaki neden maliyet değil. Örneğin, bir bina inşaatı müteahhide 40 milyona mal olmakta alması gereken iş güvenliği maliyeti en fazla 100 bin lira. Bu durum devede kıl sayılmaz. Buradaki asıl problem insana değer problemi. Çalıştırdığın insana değer vermek zorundasın sana asıl kazandıran işçi. Hadi maaşını az verdin, hadi 12 saat çalıştırdın en azından ona zarar gelmesin diye onu korumak için tedbir al. Maalesef insana değer zayıf. Tabii devlet de olan biteni sadece izliyor başka da bir şey yapmıyor.

2024/06/06/insaat-kazaaa.webp

Hangi iş kolunda maliyet daha yüksek, en tehlikeli iş kolunda ortalama maliyet ne kadar?

Burada maliyet sadece bir baret ayakkabı iş elbisesi eldiven veya güvenlik ağı değil. Bazen bir makine daha fazla toz çıkarıyorsa bu makineyi kullanmaktansa bu makineyi değiştirmek gerekir. Bu da maliyeti çok fazla artırabilir. Mesela çırçır fabrikalarında eski teknoloji makinalar daha çok ses daha çok toz ve daha çok tehlike oluşturmakta. Toz maskesi vererek bir yere kadar çözersiniz. Günümüzde artık teknolojiyi yakalayarak yeni teknolojik makinelerle değiştirmek çok daha güvenlikli olur. Kişisel koruyucu donanım vererek veya uyarı ikaz işaretleriyle bir yere kadar tedbir almış olursunuz. Bu açıdan güvenlik maliyeti kültürden teknolojiden ve ülke ekonomisinden etkilenir.

Peki sıkıntı hangi aşamada çıkıyor?

Sıkıntı üç başlı olarak karşımızda duruyor. İş güvenliğinin yürütülmesinde 3 temel bileşen var.

Birincisi işveren. İşveren girişimde bulunur ve faaliyet başlatarak işçi çalıştırır. Tam bu noktada işveren işini yürütmekte olan işçilerin her türlü sağlık ve güvenlik tedbirlerini almakla yükümlüdür. Bu vicdani ve hukuki olarak da böyledir. Yapılan işin niteliğine göre işten kaynaklanacak tehlike ve risklere karşı çalışanı bilgilendirmek ve ona uygun koruyucu donanımları temin eder. Ve uygun işe uygun işçiyi alır. Yani yüksekte çalışma yapılacaksa epilepsi hastalığı olan birini o işe alamaz. Ya da çocuk işçi çalıştıramaz. Yani kişinin işe uygunluğuna bakar. Bunla ilgili kriterler yasal olarak belirlenmiştir. Ama maalesef ülkemizde bu durum göz ardı edilmekte ve bunla ilgili denetimler yetersiz kalmaktadır.

İkinci bileşen işçilerdir. İşçi kendisine öğretildiği şekilde çalışmak. Ve belirlenen iş sağlığı ve güvenliği kurallarına tamamen uymakla yükümlüdür. Burada da maalesef işçi sınıfının belirlenen bu kuralları bazen angarya gibi görmesi ya da eğitim seviyesi ya da önceki nesilden kalma çalışma kültürü bu kurallara uymakta problem olarak karşımıza çıkıyor.

Üçüncü bileşen devlet faktörü. Çıkardığı yasanın uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmesi gerek. Devlet yetersiz ve sahada kendini hissettirmeyen denetimsizlikten dolayı işçi ve işverenin rehavete kapılmasına neden olmaktadır. Sadece iş kazası gerçekleştikten sonra işçi mahkemeleriyle ne olduğunu anlamaya çalışmak devlet açısından işe sondan başlamaktadır.

2024/08/15/insaat-istihdam.jpg

İşveren açısından sorayım. İş güvenliği mi zarar tazmini mi daha maliyetli?

Önlem almak ödemekten ucuzdur ifadesi bilimsel olarak ispatlanmıştır. Yapılan hesaplamada önlem alınırsa 1 K gider oluşurken ödeme yani tazmin yapılırsa 5 K gider oluştuğu ispatlanmıştır. Önlem almak daha az gider oluşturmakla birlikte insani olan bir durum. Ödeme yapmak daha pahalı ve insana kıyan bir durumdur iş sağlığı ve güvenliğinde. Bazen bir yangın tüpü koca bir fabrikanın yanmasını önleyebiliyor. Ya da Bolu’daki otel yangınında olduğu gibi mutfak bacasında yağ birikmesinden dolayı tutuşan baca ve çıkan yangın kaybedilen o kadar hayat. Halbuki bir baca temizliği ne kadar olabilir ki?

İşveren tüm önlemleri aldı diyelim. İşçi ne kadar uyuyor, işçilerde güvenlik bilinci ne kadar yaygın?

İşçilerde güvelik bilinci eğitim ve kültür seviyesine göre farklılık göstermektedir. Genel anlamda mesleki yetersizlikler birlikte gereksiz bir özgüven bana bir şey olmaz düşüncesi bazen ucuz kahramanlıklar bazen ekonomik yetersizlikten dolayı itilmişlik ve mutsuz çalışma bazen kaderci anlayış ne kadar yazılmışsa o kadar düşüncesi gibi nedenler güvenlik bilincini zedelemektedir. Bu durum ülkenin batısı ile doğusu arasında farklılık göstermektedir. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada güvenlik bilinci az gelişmiş diyebiliriz.

2025/02/07/insaat-isciis.jpg

İş kazalarından sonra uzlaşma mı, yargı yolu mu daha çok tercih ediliyor?

İş kazalarında daha en başında iş kazası gerçekleştiğinde işveren işçiyi hastaneye götürürken kazanın işyerinde gerçekleşmediğini evde ya da sokakta düşüp yaralandığını işçiye dayatmakta veya kandırmakta. Daha işin başında işveren gayriahlaki tutumuyla olayı örtme çabasına girmektedir. İşçiye işlerinde olduğunu söylersen ikimizin de başı ağrır. Ben sana şunu yaparım bunu veririm vaatleriyle kandırmakta. Bazen işçiler buna inanmaktadır. Buna inanmayan işçi her türlü zararını SGK kanunuyla karşılamaktadır. Tabii çalışanın sigortalıysa. Bölgemizde daha çok böyle iş kazaları da örfi olarak uzlaşma veya uzlaştırma mahkemelerinde çalışanın maluliyetine göre bir bedel belirlenmektedir. Ülkenin batısında ise olay daha çok yargıya taşınmaktadır. Bölgemizde uzlaşma yoluna gidilmesinin nedeni örfi kanunların hala ciddi bir etkisi vardır. Olan olmuş bir kere düşüncesi ile kaderci yaklaşılmakta. İş kazası sonucu kaderinde varmış deyip uzlaşmaya dahi gidilmeyen durumlar bile oluyor bizim bölgede.

Bir gözlem olarak söyleyeyim. Bazı iş kollarında özellikle Kürt işçiler için soruyorum. Türkçe bilmemenin ya da teknik terimleri yeterince anlamamanın yarattığı sonuçlar yok mu?

Özellikle Kürt coğrafyasında 30 yaş üstü işçilerde Türkçeyi bilmeme veya az anlama veya ifade edememe bizler için iş güvenliği uzmanları için ayrı bir zorluk oluşturmaktadır. Biz işimiz gereği olarak çalışanlara yıl içinde iş güvenliği eğitimi vermek ve onlarla çalışma zamanlarında diyalog kurmak zorundayız. Bazı işçilerin Türkçe konuştuğumuzda bizi anlamakta zorluk çektiğini veya dikkatini bize veremediğini fark ediyoruz. İş güvenliği açısından yaptığımız bu uyarıları dil farklılığından dolayı anlamayan işçi için bu durum bir tehlike oluşturmaktadır. İşimiz gereği Türkçeyi kısmen İngilizceyi kullanıyoruz ama sahada çoğunlukla Kürtçeyle karşılaşıyoruz. Özellikle inşaat sektöründe. İskelenin üstünde “delal” söyleyerek geçmişini özleyen işçilerle çok karşılaştık bu meslekte. Tam bu noktada özellikle bölgemizde Bakanlık, bu konuda veri oluşturarak Kürt işçilere yönelik proje çalışması yapması gerekmektedir. Maalesef bu durum politik nedenlere takılmaktadır. Halbuki esas olan insan sağlığı ve güvenliği olmalıdır. Doğru mesajı anlamayan işçi doğruyu da yapmakta zorlanacaktır. Tabi bu konuda devlet şunu yapmasa dahi özelikle iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri dil farklılığını göz önünde bulundurarak çalışanla onun rahat anlayabileceği dili kullanmalıdır. Bu konuda İSG uzmanları ve işyeri hekimleri teşvik edilmelidir.

2024/04/17/petrol-arama-isci.jpg

Bu kadar can kaybına rağmen, halen formalite güvenlik tercih ediliyor mu, mesela evrak üzerinden denetim yapılması halen yaygın mı?

İşveren tarafından maliyeti artırdığı için bazen iş güvenliği tedbirleri alınmamakta veya alınmış gibi yapılmaktadır. Mesela acil durum tatbikatı yapılmamakta ama yapılmış gibi imzalanarak belge düzeyinde hazırlanmakta. Ya da çalışana uygun ve yeterli sayıda kişisel koruyucu onanım verilmemekte ama verilmiş gibi belge imzalanmakta. Yani işveren baret iş ayakkabısı eldiven vermemiş ama çalışana teslim edilmiş gibi imza alınmakta. Burada çalışanın imzaladığı belgeleri muhakkak okuması gerekiyor. Bizlerde iş güvenliği uzmanı olarak saha denetiminde fark ettiğimiz eksiklikleri işverene bildiriyoruz. Ama yaptırım gücümüz olmadığından sadece eksiklikleri kayıt altına alıyoruz. Çoğu zaman bunlarla ilgili düzeltmeler yapılmamaktadır. Tabi bunun kontrolü en nihayetinde devlet kurumlarındadır.

2024/07/22/komur-iscileri-diyarbakir2.jpg

Bölgede en çok hangi iş kolu yaygın, iş kazası daha çok hangi iş kolunda meydana geliyor?

Bölgemizde inşaat ve ona bağlı sektörler yaygınlık göstermekle birlikte sanayii sektöründe fazla işçi bulundurmakta. Bölgemizde daha çok iş kazaları inşaat sektöründe gerçekleşiyor Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre. Bunun en büyük nedeni mesleki yetersizlik diyebiliriz. Hiçbir şey bilmesen inşaata gidip çalışırsın düşüncesi inşaat sektöründe mesleki yetersizlik ve denetimsizlik bu sektördeki kazaları artırmakta. 2024 yılında ölümlü iş kazası hatta iş cinayeti diyelim buna toplam 1897 kişi hayatını kaybetti. Ortalama günde 5 iş cinayeti. Ve bu sayı bir türlü aşağı çekilememekte maalesef. Ülkenin batı tarafı da sanayii yatırımın daha çok oraya yapılmasından dolayı ağır sanayi sektörü kayıpları daha fazla.

hjghjgh.webp

İş kazalarındaki ölüm, yaralanma ve maddi zararları en aza indirmek için önerileriniz ne olur?

Bunun için belki biraz sabretmemiz gerekecek. Mevcut kültür iş güveliğini önemsemiyor. Özellikle 40 yaş üstü. İlköğretimden üniversiteye iş güvenliği kültürünü yerleştirilmesi gerekir uzun vadede. İşveren işçiyi korumakla mükellef olduğunu unutmamalı. İşçi ise kendine ve çevresindekilere değer vererek çalışmalı. Devlet ise çalışma hayatını daha yakından takip etmeli. Ben vergime bakarım tek dememeli. İş cinayetleri yaşanmasın diye toplumun tüm kesimleri ve devlet kurumları sıfır tolerans mantığı oluşturulmalı ve uygulamalı diye düşünüyorum.

Fahri Yüksekyayla kimdir?

1978 yılında Şanlıurfa’da doğdu. Harran Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 2006 yılında mezun oldu. 2012 yılından beri İş Sağlığı ve Güvenliği konularında akademik faaliyetler yürütüyor. Bununla birlikte halen çalışma sahaları ve çalışanlara yönelik Aydınlar Ortak Sağlık Güvenlik Birimi şirketinde faaliyetlerime devam ediyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.