Nejdet Atalay: Tek çözüm uzlaşmak

Nejdet Atalay: Tek çözüm uzlaşmak
Hakkındaki 18 yıllık hapis cezasından dolayı İsviçre’de yaşamak zorunda kalan HDP’li eski Belediye Başkanı Nejdet Atalay, “Ne Kürtler devleti yıkabilir, ne de devlet Kürtleri caydırabilir veya yok edebilir; geriye uzlaşmak kalıyor” dedi.

AMİDA HABER- Hakkında verilen hapis cezasından dolayı, İsviçre’nin Bern şehrine yerleşen HDP’li Batman eski Belediye Başkanı Nejdet Atalay ile zorlu İsviçre yolculuğunu, değişen hayatını, biraz da siyaseti konuştuk.

Yurtdışına gitme hikayenizi anlatır mısınız, niye gitmeye karar verdiniz, nasıl gittiniz?

KCK ana davasından bana 18 yıl ağır ceza verilmişti. Dosya istinaf tarafından onanmış ve Yargıtay’da onay aşamasındaydı. Dosyanın 1019 yerel seçimleri öncesi onaylanacağı yönünde gelen bilgiler üzerine 2019 Şubat ayı sonunda yurt dışına çıkmaya karar verdim. Kaçak yollardan önce Yunanistan’a, oradan da İsviçre’ye geldim. Bu süreç yorucu ve incitici bir hikayedir; detayları anlatmayacağım, anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.

Solda, Nejdet Atalay, Hadip Dicle, Abdullah Demirbaş ve ayaktaki Faysal Sarıyıldız

nejdet-atalay-2.jpg

Yurtdışında hayatınız nasıl değişti. Mesela yemeklerine alıştınız mı?

Burada insan her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalıyor. Geçmişiniz, kariyeriniz, formasyonunuz veya yetenekleriniz burada kar etmiyor. Haliyle belli bir yaştan sonra gelenler doğal olarak daha çok zorlanıyorlar. İnsan potansiyel olarak güçlü ve yaratıcı bir canlıdır; her şart ve koşulda kendine bir yaşam ve sebep kurabiliyor. Ben de şartların zorluğuna rağmen sendelemeden yürüyüşümü sürdürmeye çabalıyorum. Halen durmadım, iyi kötü yürüyorum. İsviçre mutfağı bizim mutfağa pek benzemiyor; aslında pek de iyi bir mutfakları yok diyebilirim. Buranın daha çok peynir ve patates türevlerinden oluşan bir kaç yemekleri var sadece. Onları da denedim; pek çekici değil ama kötü de değiller. Burada herkes kendi mutfağının yemeklerini tercih ediyor, biz de kendi yemeklerimizi yiyoruz daha çok.

En çok neye yabancılık çekiyorsunuz?

Zamanla insan alışıyor, yabancılık başta oluyor ancak zamanla geçiyor. Ancak yine de insan kendini buralara ait hissetmiyor. Hep tarif edilemeyen bir boşluk hali var, herşeye erişebiliyorsun ama bir eksiklik, bir boşluk var. Bunu tam olarak tarif edemem belki ama “mana” eksikliği veya tad-tuz eksikliği gibi bir şey işte. Eskiler zamanla bu boşluk hali geçer diyorlar; umarım uzun sürmez bu hal.

Osman Baydemir, Fırat Anlı ve Nejdet Atalay

nejdet-atalay-1.jpg

Şu an memlekette olmalıydım dediğiniz bir an oldu mu?

Belediyelerimiz yeniden gasp edildiği dönemde orada olmayı çok istedim. O dönemde sokaklarda direnenlerle olmayı ben de çok isterdim. İnsanın haklı olduğu bir kavgada olması bana müthiş güç ve heyecan veriyor. Bir de bu gaspın hemen akabinde gaspçıları ziyaret eden o sözde Kürtlerin yüzüne tükürmek isterdim. Bir de önümüzdeki seçimlerde oralarda olmayı isterdim. Seçim çalışmaları çok hareketli ve heyecanlı oluyor. Halkımız da her defasında yeniden bir umut büyütüyor seçimlerde. Bu umudu ve heyecanı oralarda yaşamak isterdim.

Dil öğrendiniz mi?

Burada Almanca konuşuluyor; kendi ihtiyacımı görecek kadar öğrendim. İmkanlarım ölçüsünde öğrenmeye devam edeceğim.

Abdullah Demirbaş, Yurdusev Özsökmenler, Nejdet Atalay

nejdet-atalay-10.jpg

Vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?

Burada da oldukça yoğun ve hareketli geçiyor zamanım. Bulunduğum şehrin ve ülkenin Kürt Toplum Merkezi’nde geçiyor tüm zamanım. Biz çok hareketli ve sorunları olan bir toplumuz; yetişmekte zorlanıyorum. Ayrıca İsviçrelilerle de temas kurmaya, kendimizi anlatmaya onları dinlemeye çalışıyorum; bu da keyifli ve öğretici oluyor. Ayrıca bazen Avrupa’nın diğer ülkelerindeki Kürt toplumunun faaliyetlerine katılmaya çalışıyorum; bu da hem seyahat hem de hasret gidermeye vesile oluyor. Bir de fırsat buldukça İsviçre ve Avrupa’nın tarihi ve turistik mekanlarını geziyorum. Yani burada da daha çok zamanın kendi toplumuzdan insanlarla geçiyor ancak her şeye de fırsat yaratmaya çalışıyorum.

Diyarbakır’da veya Batman’da en çok neyi özlediniz?

Her iki şehirde de hem insanları hem de mekanları özledim. Batman ve Batmanlılar bana çok sahip çıktı; hakkettiğimden fazlasını verdi bana. Batman’a ve Batmanlılara mütteşekirim. Ben Batman’ı çok severim elbet ama Diyarbakır ile başka bir bağım var. Diyarbakır’ı sevdiğim kadar hiç bir şeyi sevmedim. Diyarbakır’da olmak bile başlı başına bir sevinç ve mutluluk sebebidir benim için. Orada kendimi her bakımdan güvende hissederdim. Orada her şey daha anlamlı ve tatlıydı benim için. Şehrin son beş altı yılda yapılaşan bölgeleri hariç eskinin tüm sokaklarını, çıkmazlarını, ağaçlarını, kaldırımlarını, taşlarını, mekanlarını bilirim; hepsine dokunmuşluğum var. Ve elbet Diyarbakır’ın insanını bilirim. Diyarbakır’ın insanına da mekanlarına da sırtımı güvenle dayayabiliyordum. En karanlıkta ve zor şartlarda bile bir sığınaktır Diyarbakır. Diyarbakır yazdıklarımdan çok daha fazlasıdır benim için; anlatılmaz, yaşanır. İşte o güvenli sığınağımı çok özledim.

nejdet-atalay-9.jpg

Vatandaşlık aldınız mı, sosyal yardım ile mi geçiniyorsunuz?

İsviçrede vatandaşlık prosedürü çok uzun ve çetrefillidir. Burada siyasi oturum hakkım var sadece, vatandaş değilim. Ekonomik olarak İsviçre hükümetinin verdiği sosyal destek ile yaşıyorum. Lüks ve konfordan uzak durursan sosyal destekler insanın yaşamını idame etmesine yetiyor.

Bu gün Türkiye’de siyaset yapıyor olsaydınız atacağınız ilk adım ne olurdu?

Bu gün Türkiye’de olsaydım yine partinin bir organında çalışırdım herhalde. Bir eylem, söylem veya kararla hayatlarımızı değiştirebilecek adımları atabilen pozisyonlarda olmayı tahhayül etmiyorum; oralarda çok kimseler var ve adımları onlar atıyorlar atsınlar. Ben Diyarbakır’da yine partili arkadaşlarımla birlikte durmaksızın halka doğru yolları adımlamayı isterdim.

Belediye başkanlığınız döneminden kalan, keşke yapmasaydım dediğiniz, bir pişmanlığınız var mı?

Bildiğiniz gibi pek bir şey yapacak zamanım olmadı, erken aldılar beni. Alındığım zamana kadar bir kaç proje hayata geçirebildim sadece. Ancak bilenler vardır; uzun vadeli çok nitelikli kentsel ihtiyaç analizleri, projeler ve planlamalar yapmıştık. Bu süreç kesintiye uğramasaydı Batmanın kentsel ve sosyal gelişimi inanıyorum ki daha başka olacaktı. Ancak olmadı ne yazık ki. Dolayısıyla pek de büyük pişmanlıklarım olmadı; fırsatım olmadı yani. Yine de üzdüğüm bir kaç mesai arkadaşım ve hemşehrim olmuştu; eğer bu röportajı okurlarsa onlardan özür diliyor. Hoşgörülerine sığınıyorum.

nejdet-atalay-8.jpg

HDP’nin Kürt sorunundan uzaklaştığı eleştirilerine ne diyorsunuz?

Hiç katılmıyorum. Konforlu ve lüks mekanlardan yapılan sığ eleştiriler olarak görüyorum. Eleştiri olarak bile değil, saldırı olarak değerlendiriyorum. HDP bir felsefedir, yeni dünyaya ait bir fikriyattır. Bu fikriyatın özü ortaklığa, birlikteliğe, komunaliteye yani çokluğa dayanıyor. Çoğunluk demiyorum, çokluk diyorum; yani farklılıkların erdemli birlikteliği diyebiliriz. Yani, bizim gibi düşünenlere cennet diğerlerinin ne hali varsa görsün değil, herkese cennet diyor HDP. Yani HDP’nin düşlediği dünyada sadece sayıca çok olanlar ve güçlü olanlar değil herkes hak hukuk ve güç sahibi olacak. Bunu kimileri Kürtlere lüx olarak görebilir belki ancak unutmamalılar ki buna Kürtler öncülük ediyor ve HDP’nin taşıyıcı gücü de Kürt dinamiğidir. Üstelik bu fikriyat küresel düzeyde hem entelektüel hem de toplumsal alanda giderek yayılıyor. Bunun geleceği var ve gün gelecek Türkiye’de de bu fikriyat egemen olacaktır. Ha birileri Kürtler veya tüm insanlık için daha iyisini söyleyip yapacaksa da buyursun yapsın. Ancak HDP her gün ayrı bir saldırıya maruz kaldığı bir gerçeklikte kimse de sırtını sağlam yerlere dayayıp HDP’ye salvolar yapmasın lütfen. Biraz edep lütfen.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalacak gibi görünüyor. HDP ne yapmalı?

Bulunduğum yerde HDP’ye akıl vermek doğru ve etik olmaz. HDP’nin çok güçlü bir örgütü ve de kendi seçmeni ile de çok güçlü bağları vardır. Bu ilişki şimdiye kadar çok iyi çalıştı; bu seçim sürecinde de çok iyi çalışacağından eminim. Gördüğüm kadarıyla HDP’nin örgütlülüğü, seçmeni ve tüm ehli mevcut faşizmin yıkılmasını istiyor. Ne pahasına olursa olsun bu düzen alaşağı edilmelidir ve olacaktır.

Kadın bir Cumhurbaşkanı adayı konuşuluyor. Kim olabilir?

Belki bu röportaj yayınlanana kadar cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi çözülmüş olacaktır; ki dilerim öyle olur. Ancak HDP aday çıkarmak zorunda kalırsa ve bu kadın olacaksa seçeneklerinin çok olacağını herkes biliyor. Herkes hakkını teslim edecektir ki en güçlü ve nitelikli kadınların olduğu parti HDP’dir.

Mevcut hükümet ile yeni bir sürece girmek mümkün mü?

Bu seçim arifesinde ve mevcut egemenlerle değil bir çözüm süreci, bir selamın bile olanağının olmadığını düşünüyorum. Bana göre öldürmekten daha kötü olan şey hakikati inkar etmek veya çarpıtmaktır; eskiler açık açık öldürüyorlardı, bunlar hem öldürüyorlar hem de inkar ediyorlar. Hırsızlığı, hukuksuzluğu, yoksulluğu konuşmuyorum bile. Bu sebeple mevcut iktidarla böyle bir olasılık yoktur.

Peki seçimden sonra?

Ancak seçimden sonra iktidara gelecek yeni egemenlerle bir çözüm ve müzakere olanağını yaratmak elzemdir. Türkiye Kürt sorununu çözmeden ayağındaki prangadan kurtulamaz; ne demokrasisi ne ekonomisi, ne de toplumsal sorunları biter. Bu gerçeğin her kesim tarafından anlaşıldığını düşünüyorum. Ne Kürtler devleti yıkabilir, ne de devlet Kürtleri caydırabilir veya yok edebilir; geriye uzlaşmak kalıyor. Önümüzdeki dönemin restorasyon ve çözüm dönemi olacağını düşünüyorum.

Can Dündar ve Nejdet Atalay

nejdet-atalay-4.jpg

Bir gün dönerseniz ilk yapacağınız şey ne olur. İlk nereye gidersiniz?

Bir gün dönersem ilkin Dağkapıya gitmeyi seçerim sanırım. Peygamber Caminin orda ayakkabımı boyar, bir süre insan hareketliliğini izlemek isterim. Ardından yoruluncaya kadar durmadan dolaşmak isterim; Suriçi, Ofis, Bağlar ve sonra yeni bölgeleri. Ardından arkadaşlarımla güzel bir mekanda keyifli bir akşam buluşması yapmak isterdim.

Son olarak dönebilmeniz için Türkiye’de neyin değişmesi gerekiyor?

Dönebilmem için TMK’nın değişmesi gerekiyor. TMK’da somut ve gerçek suç tanımlarının yapılması gerekiyor. Tabi bunun için önce iktidarın, devamla da zihniyetin değişmesi gerekiyor. Son olarak yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi bizler de buralarda yoğun bir hengamenin içindeyiz. Türkiye’nin sorunları, Kürtlerin karşı karşıya oldukları tehditler, seçim çalışmaları ve kendi küçük hayatlarımız. Tüm bu hengamede güzel bir mola oldu bu röportaj; sanki şöyle uzaktan Batman’ı ve Diyarbakır’ı gördüm gibi. Ben Batmanlıyım ama kendimi Diyarbakırlı da sayıyorum; Batman’a ve Diyarbakır’a hasret dolu sevgi, selam ve saygılar.

(Gönül Morkoç-İlyas Akengin-özel)

Bir sürgün söyleşisi 2- Abdullah Demirbaş röportajı linkte

https://amidahaber.com/toplum-yasam/bir-surgun-soylesisi-ruyalarim-topraklarimda-400h

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum