Öcalan Suriye için ne mesaj verdi: DEM’li vekil anlattı

Öcalan Suriye için ne mesaj verdi: DEM’li vekil anlattı

Kaynak:Haber Merkezi

İmralı’ya giden heyet arasında bulunan DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Suriye başta olmak üzere Öcalan’ın birçok konu hakkında yaptığı değerlendirmeleri aktardı.

AMİDA HABER- AK Parti, MHP ve DEM Parti’den birer üyenin yer aldığı komisyon heyeti 24 Kasım’da İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdi. Tarihi görüşmenin yankıları sürerken, İmralı’ya giden heyet arasında bulunan DEM Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit yaşananları ilk kez açıkladı.

Görüşmeye dair Mezopotamya Haber Ajansı’na konuşan Koçyiğit, Öcalan’ın birçok konuya dair değerlendirme yaptığını söyledi.

Öcalan size nasıl karşıladı?

Karşılıklı olarak bize “Hoş geldiniz” dedi. Bizleri takip ettiğini, tanıdığını ifade etti. Ardından heyet üyeleri, orada bulunma amacımızı, komisyonun üyeleri olarak orada olduğumuzu, partilerimizi ve temsiliyetlerimizi anlattılar. Bugünkü görüşmenin de nihayetinde komisyonun bir görüşmesi olduğunu belirttiler. Sayın Öcalan bunu dinledi ve görüşme detaylanarak devam etti.

imrali-heyet.webp

Öcalan heyet üyelerine nasıl hitap etti?

Sayın Öcalan, her bir üyeye konuşurken ismiyle, “Fethi Bey, Hüseyin Bey” şeklinde hitap etti. Biz heyet olarak da Sayın Öcalan ile konuşurken “siz” diye hitap ettik.

CHP'nin komisyonda oylamaya dahil olmayarak temsilci göndermemesine ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu Abdullah Öcalan'ın?

Sayın Öcalan’ın CHP'ye ilişkin düşünceleri aslında biliniyor. CHP'ye dönük İmralı heyetimiz üzerinden değerlendirmeler yapmıştı. Bu değerlendirmelerin bir kısmı da kamuoyuna yansıdı. Cumhuriyetin kurucu partisi olarak CHP'yi önemsediğini, CHP'nin bu sürecin içerisinde mutlaka olması gerektiğine dair değerlendirmeleri kamuoyunun malumu. Bu görüşmede özel olarak CHP’nin gelmemesine dair bir değerlendirmesi oldu ve “Keşke CHP de gelseydi” dedi.

komisyonnn.jpg

Peki, kendisinin bu sürece yaklaşımı nasıl? Bu süreci diğer süreçlerden hangi yönlerde farklı görüyor? Buna ilişkin bir değerlendirmesi oldu mu?

Tabii, bir yıllık süreci de değerlendirdi. Sayın Cumhurbaşkanının Ahlat’ta yaptığı konuşmadan, Sayın Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına gelip el sıkmasına, 22 Ekim'deki grup konuşmasına kadar birçok şeyi ifade etti ve bütün bunların çok kıymetli olduğunu, bu anlamıyla bir irade oluştuğunu söyledi. Kendisi de buna karşılık oluşturmak istediğini, o el sıkmaya ya da o barış çabasına bir karşılık oluşturmak istediğini ifade etti. Bu anlamıyla örgütün fesih ve silah bırakma 27 Şubat çağrısını da bu çerçevede formüle ettiğini belirtti. 27 Şubat çağrısının en önemli yanının bir mutabakat olduğunu, devlet katında da varılmış bir mutabakat olduğunu söyledi ve her bir cümlesinin, her bir satırının programatik nitelikte olduğunun altını çizdi. En önemli bölümlerden birisi buydu. Bu süreç içerisinde PKK’nin bütün çağrılara uyduğunu, ateşkesin hızlı bir şekilde devreye girdiğini ve o günden beri hiçbir şekilde bir şehit haberinin gelmediğini söyledi. Bunu çok önemsediğini, çok anlamlı bulduğunu ifade etti ve meselenin sadece silah bırakma meselesi olmadığını, temel sorunun bir inşa sorunu olduğunu belirtti. Bu anlamıyla demokratik bir dönüşümün ve inşanın kendisini merkeze alan bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Görüşmede umut hakkının gündeme geldiğini belirten Koçyiğit, “Sayın Bahçeli’nin umut hakkına ilişkin değerlendirmesini önemsediğini açıkça söyledi. Bu konudaki değerlendirmesi bu kapsamda kaldı.”

gulistan-dem.jpg

Suriye için ne mesaj verdi?

Türkiye’de mesele bir ikilik üzerinden tartışılıyor; YPG silah bırakacak mı, silah bırakmayacak mı? Bütün tartışmanın ana ekseni Suriye bağlamında buraya kitlenmiş durumda ve cevabı da ‘Evet’ ya da ‘hayır’ diye ifade edilmeye çalışılıyor. ‘Silah bırakacak mı, buna evet ya da hayır deyin’ gibi bir yaklaşımla ele alınıyor. Oysa ki Sayın Öcalan bu meseleyi biraz uzun ve detaylı olarak ele aldı. Demokratikleşme, demokratikleşme olmazsa Şara’nın neye dönüşeceğini ifade etti. Silah bırakma başlığı açısından şunu söyledi; 10 Mart mutabakatını önemsediğini ve uygulanması gerektiğini söyledi. Belki Suriye bağlamında en temel, altı çizilmesi gereken vurgunun bu olduğunu söylemek gerekiyor. 10 Mart mutabakatı, SDG yönetimi ile oradaki geçici hükümet arasında yapılan mutabakatın, yani Mazlum Abdi ile Şara arasında imzalanan mutabakatın uygulanması gerektiğini, bunu önemsediğini belirtti.

Bu anlamıyla özellikle silahlı güçlerin orduya entegrasyonu ama aynı zamanda yerel asayiş güçlerinin olması gerektiğini dile getirdi. Birini İçişleri Bakanlığı, diğerini Millî Savunma Bakanlığı olarak ifade etti. ‘İkili düşünebilirsiniz’ dedi. Biri Millî Savunma Bakanlığı’na ordu olarak entegre olacak. Yerel asayiş güçleri ise İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerel asayiş olacak. ‘Onun gibi düşünülebilir’ denildi. Bu konunun etraflıca tartışılması gerektiğinin altını çizdi.

2025/03/26/ocalan.jpg

Suriye konusundaki tutumunun çok yapıcı olduğunu ifade etmem gerekir. Oradaki sorunların diyalogla aşılabileceğine inanıyor Sayın Öcalan. Ve kendisinin de bu konuda çok etkili olacağını da açık ve net bir şekilde söyledi. Zaten bu soru kendisine de sorulduğunda ‘Evet, oradakiler de beni dinlerler’ dedi… Ama bunun için tabii ki ‘koşulların oluşması gerektiğinin’ altını çizdi. Sonuçta koşullar oluşursa, diyalog zeminleri gelişirse, görüşebilirse birçok sorunu aşabileceğini, birçok sorunun çözülmesine katkı sunabileceğini özel olarak ifade etti.

Hüseyin Yayman ve Fethi Yıldız özellikle ne sordular? Dikkatinizi çeken soruları ne oldu?

Diğer iki heyet üyesi de kamuoyunda tartışılan, kamuoyunun çok merak ettiği, Türkiye’de en fazla Kürt sorunu denildiğinde ya da bu süreç konuşulduğunda gündeme gelen soruları daha öncelikli olarak sordular. Bunun ana eksenini dediğim gibi biraz Suriye oluşturuyor. Suriye’deki entegrasyon ya da 10 Mart mutabakatının uygulanma meselesi. Bazı özel başlıklar da tabii ki soruldu, konuşuldu. Örneğin ‘petrol gelirleri ne olacak’ sorusundan ‘YPG silah bırakacak mı’ gibi sorulara kadar birçok soru soruldu.

Heyet üyeleri Abdullah Öcalan ile yaptıkları sohbet sonrası sizce ikna oldular mı?

İkna oldular. Tatmin olduklarını düşünüyorum. Bu süreç açısından Sayın Öcalan’ın kararlılığını, 27 Şubat çağrısının arkasında durduğunu, sadece Türkiye açısından değil, bölge açısından Kürt sorununun demokratik çözümü perspektifine sahip olduğunu, bir Türkiyeli Kürt yurttaş olarak Kürt sorununun demokratik çözümü için elinden gelen bütün çabayı harcamaya hazır olduğunu ve harcadığını bizzat gördüler. Bu konuda çok ikna olarak döndüklerini ifade edebilirim. Ben bunu bizzat gözlemledim. Bu görüşmenin sonucunda adaya giden Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu heyeti olarak Sayın Öcalan’ın bu süreci yürütme iradesini, 27 Şubat çağrısının gereklerini yerine getirme konusundaki çabasını, kararlılığını bizzat gözlemleme şansına sahip olduk ve komisyon üyeleri olarak ikna olmuş halde döndüğümüzü söyleyebilirim.

2024/10/23/bahceli-ocalan.jpg

Öcalan şu anki aşamaya dair ne tür değerlendirmeler yaptı?

Tabii Sayın Öcalan bütün bu tarihsel serüvenin içerisinde çok geçmişe götürerek Kürt sorununu anlattı. Tarihsel köklerini anlattı. Kürtler ve Türklerin tarihsel ittifakını anlattı. Ama aynı zamanda şöyle bir belirleme de yaptı: ‘İlk defa Kürt sorununu idam sehpasından masaya taşıdık’ dedi. Bence bu görüşmede en temel vurgulardan birisinin bu olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bugüne kadarki bütün Kürt isyanları hep idam sehpalarında sonlanmış. Hep bir şekilde bastırılmış ve köklü çözüm bulunamadığı için tekrar etmiş. Bunun da çok acı sonuçları olmuş. Ama ilk defa 29. İsyan diye ifade edilen PKK’nın çıkışı için ‘Bir Kürt isyanını biz idam sehpasından masaya taşıdık ve bunu barışla sonuçlandıracağız” diye bir ifadesi oldu. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Yasal düzenlemelere dair değerlendirmesi ne oldu?

Sayın Öcalan, 11 Temmuz’daki silah yakma törenini ve yine 26 Ekim’de Türkiye’den PKK güçlerinin çekilmesini çok önemsediğini ifade etti. Yine 1 Mart’tan beri süren ateşkes ve hiçbir can kaybının olmamasının memnuniyet verici olduğunu, bunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Silah bırakıp, yakanların Türkiye’ye dönmemiş olmasının yasa eksikliğinden kaynaklandığını söyledi ve yine orada Bahçeli’ye atfen, ‘Sayın Bahçeli de bunu söylemişti. Keşke gelebilselerdi’ dedi. O anlamıyla gelmelerinin koşulunu oluşturmak için de bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu belirtti.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.