Yakın zamanda Somali’de bulunan arkadaşların desteğiyle Somali’ye bir gezi yaptım. Turizm amaçlı bir gezi olmakla birlikte aynı zamanda iş olanaklarının araştırılması yönünde de küçük bir çalışma yaptım.
Somali nasıl bir yer?
Uluslararası alanda Somali Federal Cumhuriyeti olarak bilinen ülkenin yüz ölçümü 637.657 km2 olup nüfusu yaklaşık 16 milyondur. Ülkede nüfusun % 85’i Somalili, % 15’i de Benadi, Bantus ve Somalili olmayan dilleri konuşmaktadır.
Somali Doğu Afrika'da Afrika Boynuzu denilen coğrafî bölgede bulunan bir ülke olup, Kuzeybatıda Cibuti, güneybatıda Kenya, kuzeyde Aden Körfezi ve Yemen, doğuda Hint Okyanusu, batıda Etiyopya ile çevrilidir.
Yüzlerce yıl, Somali, Afrika’nın önemli bir ticaret bölgelerinde biri olarak işlev görmüş. Ajura İmparatorluğu, Adal Sultanlığı, Warsangali Sultanlığı ve Gobroon Hanedanlığına ev sahipliği yapan Somali uzun süre Osmanlı İmparatorluğu toprakları olarak kaldı. 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra İngilizler, Kızıldeniz’den Aden Körfezi’ne giden yolun güvenliğini sağlamak için Somali’yi işgal ettiler. Böylelikle Somali, İngiltere, İtalya, Fransa gibi ülkeler için stratejik konumunu korudu.
Afrika’nın stratejik bölgelerinden biri olmasına rağmen oldukça yoksul bir ülkedir. 2020 yılında GSYİH 13,4 milyar dolar olup Kişi Başına düşen milli gelir ise 888 dolardır. 1991’de başlayan iç savaştan sonra Somali merkezi otorite fiilen dağılmış. Uluslararası güçlerin tanıdığı Geçiş Hükümeti, ülkenin sadece küçük bir parçasını kontrol etmektedir. 1999-2003 döneminde açıkça beliren İslamcı güçler kabilelerin desteğinde otonom yönetimler oluşturup kendi hukuk ve sosyal işlevlerini yerine getirebilecek ufak bölgelere bölünmüştür. Özellikle Doğu Afrika'nın incisi olarak bilinen Mogadişu şeriat mahkemelerinin en sık biçimde görüldükleri bir bölgeye dönüşmüştür.
2006 yılından beri Kuzeyde Somaliland adında yeni bir hükümet kurulmuş. İslami güç ve kabile savaşçıları güneye ve batı bölgesindeki uçlara çekilirken başkent Mogadişu Etiyopya kuvvetlerin denetiminde bulunuyor. Politik istikrarsızlığa ve farklı bölgelere bölünmüş olmasına rağmen uluslararası güçlerin varlığı açıktan hissediliyor. Farklı bölgelerde farklı gruplarla işbirliği içinde kendilerine yeni alanlar yaratan uluslararası şirketler özellikle liman bölgelerinde oldukça aktiftirler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin de Somali’de dikkate alınacak bir kısım yatırımları bulunmaktadır. Türkiye, Afrika’da vizyon sahibi ülkeler arasında görünüyor Türkiye’nin Afrika açılımı çok yönlü olarak devam ediyor. Bunlardan biri de Somali’dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Somali’ye yaptığı ziyarette ‘Türkiye tarafından yaptırılan Mogadişu’daki 200 yataklı ‘Somali-Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin açılışını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Albayrak şirketimiz liman modernizasyonu çalışmalarını sürdürüyor. Mogadişu Limanı çok stratejik bir yerde bulunuyor. Aynı zamanda Somali devleti için de çok önemli bir gelir kaynağı teşkil ediyor. Bu çerçevede şu an çalışan büyük konteynır limanına bir vincini ilave ettiler. Diğer vincini de şubatta ilave edecekler. Böylece Mogadişu çok çok hareketli bir liman haline geleceğini” belirterek, Somali’ye yönelik yatırımların devam edeceği mesajını verdi.
Uluslararası şirketli davet ediyorlar Ziyaretim sırasında Somali merkezi hükümetinden ayrılan ve fiilen bir devlet gibi hareket eden Somalilanda Tarım Bakanı ile bir görüşme gerçekleştirdim. Somali kurak bir bölge görünmekle birlikte tarıma elverişli ve henüz işlenmemiş çok büyük arazileri bulunuyor. Uluslar arası şirketlerin bu arazileri tarımsal alan için kiraladıklarını öğrendim. Tarım Bakanı, kendilerinin denetiminde olan bölgede tarımsal arazileri işletmemiz için davet etti. Tarıma elverişli verimli arazilerin varlığı ilgi çekmekle birlikte, uluslararası ticari normların uygulanmasında önemli sıkıntıların olduğu görülmektedir.
Somali’de yönetim krizi olmakla birlikte Türkiye’nin bölgeye yatırımları devam ediyor. Bizler Güneydoğu bölgesi sanayicileri ortak bir planlama ve stratejiler oluşturarak, Afrika’nın birçok ülkesine veya bölgesine tarımsal ve sanayi yatırımları yapma olanakları yaratabiliriz. Bunun için devletin ilgili kurumlarıyla görüşüp desteklerini alarak bir kısım adımlar atabiliriz. Burada önemli olan vizyon sahibi olmak ve geleceğe yönelik tarımsal ve sanayi alanında projeler oluşturmaktır.
Doğu ve Güney Doğu bölgesi, Ortadoğu’nun tarımsal merkezi haline gelebilir Ayrıca Doğu ve Güney Doğu bölgesi tarımsal alanda sadece Türkiye’nin değil bütün Ortadoğu için stratejik bir alandır. Bu olanağın geniş kapsamlı değerlendirilmesi için sanayi ve tarımsal kuruluşlarımızın ortak çalışmalar yaparak dünyanın tarımsal şirketlerini bölgemize davet edebilir ve ortak yatırımlar yapabiliriz. İç savaşın içinde olan Somali’de bu tür gelişmeleri görünce, bizim devasa olanaklarımızla çok büyük projeler hayata geçirebiliriz. Tarımsal alanlarımızın bilimsel teknolojilerle desteklenerek üretimimizi en üst boyuta çıkartacağımız gibi tarımsal sanayimizi de geliştirme olanaklarına sahibiz. Dünya ABD, İsrail, Hollanda, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler yapay zekaya dayanan tarımsal makinaları/teknolojileri kullanıyor.
Bölgemiz sadece Türkiye için değil aynı zamanda bölge için stratejik bir tarımsal alanı oluşturuyor. Örneğin “2019 yılı itibarıyla Fırat-Dicle Havzası’nda bulunan 571.591 ha alan sulamaya açılmış bulunuyor. 130.597 ha alanda çalışmalar devam ediyor. 1.097.812 ha alanda ise proje ve planlama aşamaları ilerliyor. Bölge yüzölçümüne göre ekili dikili alanların oranı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde %20’yi gösteriyor. Bölge bu oranda Marmara, İç Anadolu ve Ege Bölgesi’nin ardından geliyor. Ülkemizde yaklaşık 28 milyon hektar alan işleniyor. İlgili alanın % 11,4’ü (3,2 milyon ha) ve ülkenin su potansiyelinin 1/4’ü GAP Bölgesi’nde yer almaktadır. Resmi kaynaklara göre Güneydoğu Anadolu'yu suya kavuşturacak GAP proje alanı bu anlamda kalkınmanın kaynağını oluşturuyor. Zira bölgede 7.5 milyon ha alanının 3,2 milyon ha’lık kısmı tarımsal üretime elverişli bulunuyor. Yaklaşık 2,1 milyon ha’lık brüt alan ise GAP ile sulama potansiyeline sahip” olduğu belirtiliyor.
Bir hafta önce basına yansıdığı gibi “Atatürk Barajı rezervuarında depolanan su, Urfa su tünelleriyle Mardin Ceylanpınar’a kadar götürülmeye başlandı. 4 etap halinde inşa edilen 221 kilometre uzunluğundaki Mardin Ceylanpınar Ana Kanalı, 3'üncü kısmın ikmali kapsamında 25 bin 321 metre uzunluğa, saniyede 187 metreküp su geçirme kapasitesine sahip olan ana kanalın inşası ile tamamlandı.” Bütün bu gelişmeler bölgemizin modern tanımsal sanayinin gelişmesi için muazzam olanaklar oluşmuş durumda.
Bölgedeki sanayi ve tarım odalarımız birlikte hareket ederek, çok daha geniş projeler hayata geçirebilirler. Özellikle tarımda yapay zekânın çok yönlü kullanılmaya başlandığı dikkate alındığında bizim zaman geçirmeden gerekli hazırlıkları yapmamız, bölgedeki şirketlerimizi bu sürece hazırlamamız gerekir.