Fırat Aygen

Fırat Aygen

1 Mayıs sonrası kısa bir ‘sol’ eleştirisi

1 Mayıs sonrası kısa bir ‘sol’ eleştirisi

Dünya yeni bir küresel savaşın eşiğinde ama bundan daha büyük bir sorunumuz var. Kapitalist krize cevap olacak bir çıkıştan yoksun dünya. Krizler tarihi aynı zamanda çözümler tarihidir de. Her kriz kendi çözümünü yaratır. Epistemik açıdan durum budur. Zira kriz insanın eseridir çözüm de onun eseri olacaktır. Kapitalist orjinli toplumsal modellerin zaferini ilan ettiği 21. yy’da ufukta güçlü bir muhalif ses henüz görünmüyor. Böylece Kapitalist kriz; kapitalist çözüm yaratıyor. Ancak Sol’un öznesini yitirdiği günden bu yana, düşman hattını tarif etmek dışında pek de bir ilgi alanı kalmamış görünüyor. Sol’un tüm dünyadaki 68 kuşağı kırılması; entelektüel bir işgale yola açtı. 17 devrimi ise daha önce sınıfsal dağılımlı savaşı siyasal işgale açık hale getirmişti. Ancak 68’den itibaren sol kendi öznesi olan emekçi kitleyi değil üniversiteleri mekân edinmeye başladı. Öğrencilerin, Akademisyenlerin, Aydınların ve sanatçıların öznesi olduğu yeni bir sol omurga dünyada meydana gelmeye başladı. Ancak liberal hareketler ise daha akışkan bir tarz ile alt sınıflar ile teması derinleştirmeye devam ediyordu. Sol, sınıfsal pozisyonları konforlu olan/olmaya aday entelektüel bir işgal altına girmeye başladı. Kapitalist hattı tiyatro salonlarından yıkma hedefi güdülürken tarihsel akışın altın kuralı unutuluyordu; bilgiyi değil öfkeyi örgütleyen kırılma yaratabilir. Ancak sol; 68’den itibaren öfkeyi değil bilgiyi örgütlemeyi idealize etti. Öfkeli olmayan ama idealist olan bir kitlenin (akademisyen, sanatçı vs), bedel ödemeyi romantize etmek dışında sermayeyi zorlama önerisi yoktu. Elbette bilgiyi organize etmenin tarihsel akışta ciddi bir rolü vardır ama akışı değiştiren asla bilgi olmamıştır, öfke olmuştur. Öyle ki sol kendisini bir dinsel model formuna bürüyerek kendisini tebliği etmeye başladı. Oysa kapitalizm ekonomik bir yöntemdi ve buna alternatif bir yöntem önerilecekti. Ekonomik yöntemleri; toplumların değerlerine savaş açacak bir dinsel form düzeyine çıkarmak tam da bilgiyi örgütlemenin fazla mesaisinden ileri geliyordu. İslami değerler ile karşı karşıya gelmek bir ekonomik yöntemin nasıl amacı olabilirdi?

Sovyet fiyaskosundan sonra sol, tariflerin üzerinde durmak dışında bir arayışta olmadı. Öfkeyi organize etme kaygısı taşımayan bu arayış elbette oldukça ciddi paradoxlar meydana getirdi. 2003 Irak işgalinde; Irak Komünist Partisi, ABD’yi hava limanında karşılarken radikal İslamcı yapılar ABD bombalamalarında hayatını kaybedenlerin çocuklarına intikamı vaat ediyorlardı. Radikal İslamcılar öfkeyi örgütlerken, IKP diplomatik trafikte olmayı mevzilenmek olarak görüyordu. Dünya Sol’u kavramsal çerçevelere akışı oturtmaya çalışırken, devrimler tarihinin bir cinnet geçirme serisi olduğunu unutuyorlar. Örneğin; Peygamber Efendimiz, İbadete çağrı olan ezanı Bilal Habeş gibi toplumda en çok öteki kılınan üzerinden yapması öfkeyi esas almasının en sade halidir. Cinnet geçirmenin bilinçte kırılma yarattığı insanlık tecrübesi ile sabittir. Çarpıcı örneklerden biri, ülkenin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul seçimlerinde genel evlere dahi gidip onların duygu durumunu arkasına alması temasın en anlamlı hallerinden biridir.

Kitleler psikiyatrik vaka iken, vakayı tanımlamak Sol’un ilgi alanı. Oysa ki tedavi programıdır esas olan. Bugün öfkeli olmayan akademisyen ve sanatçıların geri durmasının vakti gelmiştir. Öfkeli topluluklara bilgiyi vaat eden bu modern rahiplerin kahve makinasının özelliklerini tartışmalarına elbette benzemez tarihin sahnesine yürümek. Sol’un, öfkesiz entelektüel işgalden kurtulması önündeki en büyük görevi belki de.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fırat Aygen Arşivi