Diyarbakır’da engelli kadın olmak: En büyük savaş aileyle

AMİDA HABER - Kadınlar bu dünyada hâlâ birçok zorlukla mücadele etmek zorunda kalıyor. Buna engelli kadınlar da dahil. Yaşamın her alanında var olma mücadelesi verirken hem kadın hem engelli olmaktan kaynaklı çifte ayrımcılığa ve hak ihlallerine maruz kalıyorlar. Bu engeller, bireyin yalnızca görmemesi, duymaması ya da bir uzvunu kaybetmesiyle sınırlı değil. Asıl engel, toplumsal yaşamın her alanında erişilebilirliğin sağlanmaması, engelli bireylerin görmezden gelinmesi ve kapsayıcı politikaların eksikliği.
2 milyonun üzerinde engelli var
Ulusal Engelli Veri Sistemi’ne göre Türkiye’de 2,5 milyondan fazla engelli birey bulunuyor. Bunların 775 bini ağır engelli. TÜİK’in 2019 yılı Sağlık Araştırması’na göre ise engelli bireylerin yüzde 56’sı kadın, yüzde 44’ü erkek. Ancak sivil toplum örgütlerinin ve engelli ailelerinin uzun yıllardır süren çabalarına rağmen erişilebilirlik sorunları hâlâ çözülebilmiş değil.
Peki, engelli kadınlar hayatta kalmak ve var olabilmek için nasıl bir mücadele veriyor? Amida Haber olarak üç kadının hikâyesi dinledik.
‘Ailemin baskısıyla geri dönmek zorunda kaldım’
28 yaşındaki Suna Binbir, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden laborant olarak mezun olmuş. Suna’nın en büyük zorluğu ailesinin kısıtlamaları ve iş arama mücadelesi. Ailelerin, engelli bireylerin başına bir şey gelmesinden duyduğu korkunun, onların hayatlarını daha da sınırlandırdığını söylüyor Suna.
Erişilebilirlik açısından batı illerinin daha avantajlı olduğunu düşünen Suna, daha özgür bir yaşam sürebilmek için İzmir’e gitse de annesinin baskısı nedeniyle iki ay sonra geri dönmek zorunda kalmış. İş başvuruları hep olumsuz sonuçlanmış, kendi ifadesiyle “temizlik işine bile” başvurmuş ancak reddedilmiş. “Belki de insanlar, kendilerini bizimle nasıl iletişim kuracaklarını bilememekten dolayı geri çekiyorlar” diyen Suna, ben bunu engel olarak görmüyorum diye de ekledi.
Engelli bireylere iş verilmemesine tepki gösteren Suna, bunun bir dışlanma biçimi olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Bu, toplumun bizi görmezden gelmesi anlamına geliyor. Oysa biraz çaba sarf etseler, hepimiz birbirimizi anlayabiliriz.”
‘Bir anda karanlığa hapsoldum’
45 yaşındaki Semra Dolan, 12 yıl boyunca göz tansiyonu tedavisi gördükten sonra, 2020 yılında görme yetisini tamamen kaybetmiş. Bu ani değişim onun için büyük bir yıkım olduğunu belirten Semra, “Bir anda karanlığa hapsoldum. Dört duvar arasında, hiç ışık almayan bir yerde yaşamaya başladım. Bu, ömür boyu sürecek bir körlük. Ama ben nasıl ayakta durabilirim?” diye sorgulayarak yeni arayışlara gitti. Arkadaş çevresinden aldığı destek Semra’nın güçlenmesini en büyük etken olmuş.
‘Baskı yalnızlaştırıyor’
Ailesinde tek görme engelli birey olan Semra, hem kendisinin hem de ailesinin bu süreçte büyük psikolojik zorluklar yaşadığını söylüyor. Ona en çok destek olanlar ise arkadaşları. Ancak, erkek arkadaşlarından destek almak konusunda çekimser davranıyor. Toplumun baskısını derinden hissettiğini söyleyen Semra: “Kadın arkadaşlarımın koluna girebiliyorum ama bir erkek arkadaşımın koluna girdiğimde ‘Çevredekiler ne der?’ kaygısı başlıyor. Aileler, ‘Sana güveniyoruz ama dışarıdaki insanlara güvenmiyoruz’ diyor. Ailenin bizim üzerimizdeki baskısı bizi daha da yalnızlaştırıyor” dedi.
‘Mücadelemizi yüzde 20-30 daha zor hale getiriyor’
Semra, engelli kadınların tacize maruz kalma korkusuyla da mücadele etmek zorunda olduğunu belirterek, “Zaten kadın olmak zor. Bir de engelliysen, önündeki engeller katlanıyor. Toplumsal normlar, bizim mücadelemizi yüzde 20-30 daha zor hale getiriyor” sözleriyle dile getiriyor.
‘Ailemle çok savaştım’
Kısmı görme engeli bulunan Hevidar Diken (32), diğer arkadaşlarına göre kendini biraz daha şanslı olduğunu hissedenlerden. 32 yaşındaki Hevidar Diken, doğuştan gelen rahatsızlığı nedeniyle iki yaşından itibaren görme yetisini yavaş yavaş kaybetmiş. Küçüklüğünden beri toplum içinde kabul görmek için mücadele verdiğini anlatan Hevidar okulda yaşadığı mobbing ve eksiklik hissi nedeniyle ilkokulu bırakmak zorunda kalmış. 20’li yaşlarında açık öğretimde eğitimine devam edip Adalet Bölümü’nden mezun olmuş. Kendi mesleğinde iş bulamasa da farklı alanlarda çalışarak hayatını sürdürüyor. Yüzmeden, farklı sporlara, erbaneden folklora birçok kursa gitmiş ve spor müsabakalarında dereceler elde etmiş.
Ancak onun da en büyük mücadelesi ailesiyle. Hevidar, kendi cümleleriyle şöyle aktardı: “Ailemle çok savaştım, onlar da benimle savaştı. Ama hep onlara kadının ne kadar güçlü olduğunu göstermek istedim. En büyük engelimiz, ailelerimiz oluyor”
‘Asla vazgeçmedim’
Hevidar, görme yetisini tamamen kaybetmeden önce tekvando eğitimi almak istiyor. En büyük amacı, kadınların güçlenmesini sağlamak ve herhangi bir taciz olayında kendini savunabilecek güce sahip olmak. Hevidar, “Ya ‘görmüyorum’ diye eve kapanacağım ya da mücadele edeceğim. Çarptığım oldu, düştüğüm oldu, gece karanlıkta kaybolduğum oldu ama asla vazgeçmedim” diyor ve kadınların her alanda olması gerektiğinin altını çiziyor.
‘Kadınlar güçlü olmalı’
Engelli bireyler için en büyük sorunlardan biri de istihdam. Devletten alınan sosyal desteklerin temel ihtiyaçları bile karşılamaya yetmediğini belirten Hevidar, engelli bireyler için daha fazla iş imkânı yaratılması gerektiğini vurguluyor. “Devletin verdiği maaş, temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamaya yetmiyor. Bazı ilaçlarımız çok pahalı. Ailelerimizin maddi durumu iyi değilse, vitaminlerle ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bu coğrafyada en çok istediğim, kadınların dışarı çıkması, hayata karışması. Kadınlar güçlü olmalı” diyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.