Diyarbakır’da kadınlar kürtaj hakkına erişemiyor: Kamu hastanelerinde direnç var!

Diyarbakır’da kadınlar kürtaj hakkına erişemiyor: Kamu hastanelerinde direnç var!
 Muhabir
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi'nden Avukat Cansel Talay, “Kamu hastanelerinde kürtaj hakkı maalesef sağlanamıyor. Özel hastaneler fahiş fiyatlar istiyor. Kadınlar merdiven altı yerlere mecbur bırakılıyor” dedi.

AMİDA HABER - 1983’te yürürlüğe giren 2827 sayılı Nüfus Planlaması Yasası, kürtaj üzerindeki yasal kısıtlamaları kaldırarak kadınlara 10 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj hakkı tanıdı. Türkiye’de 10 haftalık gebelik sürecinde kürtaj yasal ve yalnızca kadın beyanı esas alınmasına rağmen, kadınlar bu hakka erişimde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

‘Eş imzası talep ediliyor’

Kadınlar, devlet hastanelerinde kürtaj yaptırmak istediklerinde sıklıkla eş imzası talep ediliyor. Çoğu devlet hastanesi ise kürtaj hizmeti sunulmuyor. Diyarbakır Kadın ve Çocuk Hastanesi, bölgede kürtaj yapan tek kamu hastanesi olmasına rağmen, aile baskısı nedeniyle eş imzası olmadan kürtaj yapmıyor. Özel hastanelerde ise yüksek ücretler talep edildiğinden, maddi imkânı olmayan kadınlar sağlıksız ve tehlikeli koşullarda kürtaj yaptırmak zorunda kalıyor. Bu durum kadınların sağlığında ciddi riskler oluşturuyor. Evli olmayan ve 18 yaşın altındaki kadınlar için ise prosedürler daha da karmaşık.

‘Kamu hastanelerine başvurulabilinir’

avukat-cansel-talay.jpg

Amida Haber’e konuşan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Cansel Talay, kadınların yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini anlattı. Evli bir kadın 10 haftaya kadar eşinin de rızası alınmak şartıyla kürtaj yapabileceğini ve kamu hastanelerinin bunu gerçekleştirmekle yükümlü olduğu belirten Talay, şunları söyledi: “Evli değilseniz ve 18 yaşından büyükseniz bir izin gerekmiyor yine kamu hastanelerine başvurabiliyorsunuz. Eğer 18 yaşından küçük bir çocuktan bahsediyorsa bu durumda ailenin, velilerin izni gerekiyor. Ancak akıl maluliyeti yaşayan bir kadınsa ve tecavüze maruz kalmışsa bu durumda yasal vasisinin ve sulh hakiminin izni gerekiyor.”

Cinsel saldırıda yasa nasıl işliyor?

Cinsel istismara maruz kalıp hamile kalan kadınlarda 20 haftaya kadar rahim tahliyesi işlemini gerçekleştirebilir. Ancak bunun için mahkeme kararı gerekiyor ve uzun adli süreçler nedeniyle mağduriyet katlanıyor. Talay, 10 ve 20 haftalık kürtaj süresinin kadınların deneyimleriyle ve bilimsel çalışmalarla uyuşmadığını ve bu sürenin kadınların karar alması için yeterli olmadığını vurguladı.

Talay, verilen sürenin kadınlar için yarattığı mağduriyetleri şöyle sıraladı: “Bu süreler maalesef kadınların deneyimleri ya da mevcut araştırmalara göre belirlenmiş süreler değil. Örneğin ilk bahsettiğimiz süre 10 haftalık süre, bu kesinlikle kadınların deneyimlerinin dışında bir süre. Çünkü yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki kadınlar gebe olduklarını 6 ya da 7'inci haftada fark edebiliyorlar. Şimdi geriye elimizde yasal olarak başvurmanız için 3-4 hafta kalıyor. Ancak kürtaj her kadın için çok zor ya da çok kolay olmak zorunda değil. Burada her kadının deneyimi biricik oluyor ve 3 hafta kadının buna karar verebilmesi için yeterli bir süre değil. Yine eşinin rızası arandığı için, eşle birlikte oturup buna karar vermeleri için de yeterli bir süre değil.”

‘Özel hastaneler fahiş fiyatlar istiyor’

kurtaj-hakki.jpeg

Kamu hastanelerinde kürtaj yapamayan kadınların özel hastanelere gitmek zorunda kaldığını belirten Talay: “Ekonomik zorluklar da kürtaj hakkına erişimi kısıtlıyor. Kamu hastanelerinde hizmet alamayan kadınlar, özel hastanelere yöneliyor ve fahiş fiyatlarla karşılaşıyor. Kadınlar, bu sebeple merdiven altı yerlerde sağlıksız koşullarda kürtaj yaptırmak zorunda kalıyorlar” diye konuştu.

‘10 haftan sonra cezai yaptırımı var’

10 hafta sonrasında yapılan kürtajlarda cezai yaptırımların olduğunu belirten Talay, şöyle dedi: “Olağan bir durumda 10 haftaya kadar kürtaj hakkımız var. 10 haftadan sonra eğer bu işlemi gerçekleştirirseniz 1 yıla kadar hapis ya da adli para cezası ile yargılanıyorsunuz. Bu bir ceza hukukunun konusu oluyor. Diğer taraftan bu işleminizi gerçekleştiren doktor da 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmakla karşı karşıya kalabiliyor. Doktor ideolojik olarak kürtaj işlemine karşı olmasa dahi bu tür cezalar, toplumsal tepkiler ve saldırılar nedeniyle işlemi yapmaktan geri duruyor.”

‘Doktorlar, kürtaj hakkına ilişkin bir eğitim’

kurtaj-hakki.jpg

Tıp fakültelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin eksikliğine vurgu yapan Talay, buralarda toplumsal normların yeniden inşa edildiğini söyledi. Talay şöyle devam etti: “Doktorlar, kürtaj hakkına ilişkin bir eğitim, bir ders almıyorlar. Yasal sınırlardan haberleri yok. Yine birçok fakültedeki öğretim üyesi öğrencilerine kürtajla aleyhine propaganda yapıyor. Arkadaşların algısında da hocanın söylediği 'hayatın gerçeklerine kıyasla daha doğru kabul ediliyor'. Hâlbuki doktorlar hemşireler bütün meslek hayatları boyunca toplumda toplumsal yapılarla iç içe ve bundan zarar da gören bir kesim”

‘Kürtaj karşıtlığına dair söylem geliştiriliyor’

Mevcut politikalar ile kürtaj karşıtı propagandaların sürdürüldüğünü söyleyen Talay şunları ifade etti: “Sınırları konuşurken bu mevcut politikaları da göz önünde bulundurmak zorundayız. Çünkü sınırları belirleyen şeyler bu aleyhe politikaları. Cuma hutbelerinde ya da mahallelerde çok aktif olarak kurulan Kuran kurslarında ve sohbet evlerinde bu hanım evleriydi sanırım ismi oralarda da yine kürtaj karşıtlığına dair söylem gerçekleştiriliyor. Bir de mahallede etkisi çok fazla. Televizyonda yayınlanan dizilerde dahi hiç kimse şu an doğurmak istememesi üzerine bir şey tartışmıyor. Sanki gebelik sonlandırılamayacakmış, çok büyük bir günahmış. Çok büyük bir yanlışmış gibi senaryolar yazılıyor ve maalesef bunların etkisi de büyük” dedi.

‘Ailelere mesaj gidiyor’

Son dönemlerde kürtaj yapmak isteyen kadınların, hastaneden aldıkları randevuların mesajla ailelerine gittiğini ve bu durumun mağduriyet yarattığını anlatan Talay, şunları aktardı: “Çok uzun zamandır sadece kürtajla değil kadın doğum bilimine gittiğimizde kadın hastalıkları ve doğum bilimine gittiğinizde birçok kadının aileden üyelerine mesaj gitmeye başlamış. Kadın hastaneye gittiğinde babasına ya da annesine şuraya randevu alındı. Şu kişi tarafından gibi bir mesaj gidiyor. Bu da zaten bir korku oluşturuyor. Eğer evli bir kişi değilse 18 yaşından büyükse ve rahim tahliyesi işlemini gerçekleştirmek istiyorsa en başta mücadele etmesi gereken şey, kök ailesi, toplumsal yapı, doktorun tavrı oluyor.”

‘Göçmenlerde bu politika çok daha korkunç’

gocmenler.jpg

Göçmenle de ise durumun çok daha vahim boyutlara ulaştığını ifade eden Talay şunları dile getirdi: “Özellikle kimlik belgesi olmayan göçmen kadınlar, sağlık hizmetlerinden yararlanmakta büyük engellerle yüzleşiyor. Kimliği olmayan kadınlar, hastanelere başvurduklarında genellikle geri çevriliyorlar ya da başkalarının kimliklerini kullanarak sağlık hizmeti almaya çalışıyorlar. Bu durum, hem sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırıyor hem de bu kadınları daha fazla hukuki sorunla karşı karşıya bırakıyor. Özellikle 18 yaş altı göçmen kız çocuklarının cinsel istismar sonucu hamile kalmaları durumunda, durum daha da karmaşık hale geliyor. Kayıtsız oldukları için bu çocukların sağlık hizmetlerine erişimi neredeyse imkânsız hale geliyor ve çoğu zaman aileleri tarafından gizlice başka kimliklerle hastanelere götürülüyorlar. Ayrıca, göçmen kadınlar için cinsel sağlık hizmetlerine erişim de sınırlı. Sağlık merkezlerinde doğum kontrol yöntemlerine erişim, spiral ya da tüp bağlama gibi seçenekler çoğu zaman sunulmuyor. Bunun yanı sıra, bu kadınlara yönelik koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri yeterince geliştirilmemiş durumda.”

Dil bariyeri

kurtaj-haktir.jpg

Göçmen kadınlar için en büyük sorunlardan birinin de dil bariyeri olduğunu söyleyen Talay: “Türkiye’de yoğun olarak yaşayan Arapça ve Kürtçe konuşan göçmen kadınlar, sağlık hizmetlerine erişim sırasında dil desteği bulamıyorlar. Tercüman desteği olmadan cinsel sağlık hakları, doğum kontrol yöntemleri ya da kürtaj hakkında bilgi almakta büyük sıkıntı yaşıyorlar. Bu eksiklik, özellikle cinsel saldırıya maruz kalan göçmen kadınlar için büyük bir sorun teşkil ediyor. Kendilerini ifade edebilecekleri bir tercüman desteği olmadığı için adli mercilere başvurma süreçleri ya hiç başlamıyor ya da yanlış anlaşılmalara yol açabiliyor” diye konuştu.

Benzer Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum