Şöyle bir maziye baktım, 20 yıllık edebiyat serüvenime...
Şiiri kesinlikle Diyarbekir bana öğretmiş...
Çünkü bu aziz şehir bana hep şehirden öte en gazel şiirdi.
Bazen açık hava müzesi, bazen çokça ibret almamız gereken dünyanın en hüzünlü kabristanı...
Nice halklar gelip geçmiş, biz de geçeceğiz...
İnşallah kıyamete dek kalacak bu hazin topraklar, sonra o da sönecek...
Belki cennet ehlinin hafızasında güzel anılar olarak kalacak inşallah...
Allahualem.
İslam huzurunun gölgesinde taşlar bile Hakk'a boyun eğmiş, zikirde...
Yeter ki dinlemeyi bil, duyacaksın!
Surlar, bahçeler, tarihler, hikayeler, cümleler, binbir ton, binbir renk, binbir his, binbir ahenk...
Suriçi mürşid, diğer bölgeler mürid, Eğil ise rehber...
Ashabın aşkını içinde duyarsın Süleyman dağında...
Peygamber güzelliği sarar ruhunu Eğil vadilerinde!
Dicle sende akar ve sen Diclede...
Rehyan burcuları sarar cevherini, kuşlar kardeş olur göğümüzde.
Diyarbekir bir nefes, çağlar cevherimizde!
Yedikardeş, Mardinkapı, Keçiburcu bir seda, vurulur sinemize...
Ulucamii, Nebi Camii, Berhampaşa sarılır çocukluğumuza.
Parlısafa Minaresi gibi dimdik onurlular salınır küçelerde.
Bu aziz şehirle zenginleşen nazenin ruhlar, yokluklar içinde bile mutludur.
Sosyete asla anlayamayacak, tadamayacak, bilemeyecek ne demek istediğimizi...
Nice ruhların o çılgınlar gibi hasret kaldığı samimiyet burada.
Emaneti taşıyan nadir şehirlerden biri bizimkisi...
Diyarbekir şiirleri her namuslu ocakta köz, özde söz, tözde öz, yaşatılır kadim gelenekler...
Sevdalar, saygılar ve sevgiler...
Asıl halaya duran Diyarbekir talebesi yüreklerimizdir, halay başımız sağlam zira, hem delilo hem destane...
Sağolasan, varolasan, nurolasan, canolasan, yarolasan Diyarbekir...