Diyarbakırlı vegan anne: Dalga geçenler şimdi bana vegan sofra kuruyor!
AMİDA HABER - Ciğer ve diğer kebap türleri ile ünlü Diyarbakır’da vegan ve vejetaryen yaşam sürdürenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bütün canlıların eşit yaşam hakkına sahip olduğunu savunan vegan ve vejetaryenler, bu doğrultuda çeşitli aktivizm çalışmaları yürütüyor. Veganlığın sömürüye karşı ahlakî bir duruş olduğunu ifade eden Elida Zerri de bu konuda aktivizm yürütenlerden. Zerri, tüm toplumlarda olduğu gibi bu coğrafyada da vegan yaşam tarzının kolay benimsenmediğini ancak zamanla bu konuda bir bilinçlenme sürecinin başladığını belirtiyor. Toplum baskısına rağmen 7 ila 9 yaşlarındaki 2 çocuğuyla 8 yıldır vegan bir yaşam sürdüren Elida Zerri ile konuştuk.
Vegan ve vejetaryenlikle ne zaman tanıştınız?
Eskiden veganlık konusunda hiçbir şey bilmiyordum. Sadece vejetaryenliği duymuştum, ete alerjisi olan kişiler diye zannediyordum. Nitekim: 'Et bizim için protein kaynağıdır', 'Hayvanlar bizim için vardır, onları yememiz gerekir, onlar acı çekmezler’ gibi söylemlerle büyütüldük. İşin ahlakî boyutu hiç aklıma gelmiyordu. O yüzden de direkt bir alerjik hastalık olarak düşünüyordum vejetaryenliği ama veganlığı hiç duymamıştım. Son zamanlarda artık iyice bilinir oldu. Ama o vakitler pek bilinmiyordu. Bir gün tesadüfen bir kitabı araştırırken, başka bir kitaba denk geldim. Tom Regan, Kafesler Boşalsın kitabı ile karşılaştım ve kapağı çok dikkatimi çekti. Kapakta kafesin arkasında duran bir maymun vardı ve bunu görünce çok dikkatimi çekti. Araştırmaya başladım, yorumları okudum. Yorumlarda ‘bu kitabı okuyan Dünyalılar adlı belgeseli de izlemeli' diye yazıyordu. Ben de bu nedir acaba diye merak ettim. Onu araştırdım, izledim. Mezbahalarda, süt çiftliklerinde hayvanlara uygulanan şiddeti, yaşanan dehşeti gözler önüne seren bir belgeseldi.
Belgesel sizi çok etkilemiş olmalı. İzledikten sonra mı kararınızı verdiniz?
Belgesel bende şok etkisi yarattı. Çünkü o güne kadar hayvanların acı çekmediğini, bizim için var olduklarını düşünürdüm. İzleyince, hayvanlar da demek ki acı çekiyor dedim. Onlar da ölümden korkuyorlar. Onlar da yaşamak istiyorlar. Ölmek istemiyorlar, ölümden kaçıyorlar dedim. Mezbahalardaki hayvanların gözlerindeki o korkuyu görebiliyorsun. O an bir travma yaşamıştım. Sonra vegan, vejetaryen nedir araştırmaya başladım. Sosyal medyadan araştırdım. O dönem Facebook vardı. Yaklaşık 2-3 ay sürdü araştırmalarım. O süreçte zorlansam bile et yiyordum. Vejetaryenliği belki ileride, o da ancak yaşlanınca yaparım diye düşünüyordum ama veganlık imkânsız gibi geliyordu. Asla vegan olamam diyordum.
‘Bir daha hayvansal gıda tüketmeyeceğim’ bu net kararı nasıl verdiniz?
2-3 aylık araştırma sürecinde, yine bir belgesele daha denk geldim. “Dünyanın En İyi Konuşması” adlı bir belgesel. Vegan bir aktivistin konuşması. Şu an 9 yaşında olan en büyük kızım o sırada 1 yaşındaydı ve emziriyordum. Belgeselde konuşma yapan aktivist şöyle diyordu: ‘Aktivizm amaçlı sırf video çekmek ve bunları herkese yaymak için mezbahalarda, süt ve yumurta çiftliklerinde çalıştım. Beni en çok etkileyen, unutamadığım en acı çığlık, süt çiftliğindeki anne ineğin çığlıydı’ O esnada o ineğin videosunu da gösteriyordu. İnek doğum yaptığı gibi hemen bebeğini alıyorlar. El arabasına koyup götürüyorlar. Anne inek de arkasından koşuyor ve bağırıyordu. Annelik iç güdüleri ile o an ağlamaya başladım ve direkt olarak o anne inekle aramda bir bağ kurdum. Sanki ruhum onun bedeninde bedenlenmişti. O gün ‘vegan olmalıyım’ dedim.
Direkt vegan mı oldunuz, yoksa vejetaryenlik serüveniniz oldu mu?
O videodan sonra ‘vejetaryen olmak yetmez’ dedim. Çünkü vejetaryenlikle sömürüye devam ediyorsunuz. En büyük zulüm süt çiftliklerinde. Ben bir anne olarak başka bir anneye yaşatılan o zulme ortak olamam dedim ve direkt o gün vegan olma kararı aldım. Ertesi gün dolabımda ne kadar hayvansal ürün varsa hepsini çıkardım. Giysi dolabımda ne kadar deri varsa hepsini çıkardım. O şekil direkt vegan oldum. Vejetaryen geçmişim yok. Yani direkt o gün o kararı alıp vegan oldum.
Bu kararınızı eşiniz ve çevrenize nasıl anlattınız, tepki gösterdiler mi?
Eşim de herkes gibi ilk başta bunu bir delilik, bir hastalık, saçmalık olarak değerlendirdi. Herkesten veganlığı bir anda anlamalarını beklemiyordum zaten. Sonuçta yılların getirdiği bir alışkanlık var. 10 bin yıldan fazla bir süredir insanlar bu şekilde besleniyor. Hayvanlar evcilleştirildiğinden beri, onların etinden, sütünden, yumurtasından faydalanıldı ve insanlar bunu kendilerine hak olarak gördüler. O sebeple herkesin beni bir anda anlamasını beklemedim. Eşimin ailesi, benim ailem, arkadaş çevrem yani hemen herkes delirdiğimi düşündüler. Bu şekilde yetiştiğimizi ve bir anda bu öğretileri, alışkanlıkları yok sayamayacağımı, hayvanların bizim için var olduğunu, onları yemezsem sağlıklı olamayacağımı söylüyorlardı.
Çocuklarınızı da vegan büyütüyorsunuz, öyle mi ?
Evet çocuklarımı da vegan büyütüyorum. Kendi yemediğim şeyi çocuğuma da yediremezdim. Çünkü tüm hayvansallar bir şiddet ürünü. Bir şiddet sonucu gelir sofralara. Şiddetten beslenemezdik !
Çocukları vegan büyütmeniz nasıl karşılandı peki?
Anne olunca toplum baskısı iki kat daha artıyor tabii. ‘Hadi sen vegansın anlıyoruz ama çocukların ne günahı var, çocukların ne suçu var, bu bir istismar, bu bir dayatma’ gibi yargılamalar çok oldu.
Zorlu bir süreç olmuş gibi görünüyor…
Evet ama kararlı bir duruş sayesinde eşim de çevredekiler de alıştılar. Sorulan her soruya güzel bir cevap verirseniz, insanlar bir şekilde alışıyor ve kabulleniyorlar. Zamanında benimle dalga geçen insanlar şu an bana vegan sofralar kuruyorlar. İnternetten vegan kek tarifi araştırıp, onu yapıyorlar. Bana artık saygılılar ve hatta hak veriyorlar. Eşim vegan değil ama saygı duyuyor, artık bana hak veriyor. Çünkü bakıyor ki çocuklarımızın bağışıklığı çok güçlü ve gayet sağlıklılar. Ben de sağlıklıyım. Demek ki veganlık doğru bir şey diye düşünüyor ve saygı duyuyor.
Toplum tarafından veganlara sürekli ‘Protein ve vitaminleri nasıl karşılıyorsunuz’ soruları yöneltiliyor. Bu sorular size de soruluyordur. Siz ve çocuklar herhangi bir takviye alıyor musunuz?
“Sadece belli dönemlerde B12 vitamini almıştım. B12 sadece hayvansal ürünlerde var deniliyor. Oysa hayvanlar da bizim gibi B12 üretemiyorlar. Yemlerine B12 koyuluyor ve bizler de dolaylı olarak onlardan almış oluyoruz B12 vitaminini. B12 dediğimiz şey aslında topraktaki bitki köklerinde oluşur. Biz topraktan uzaklaştık, köylerden çıkıp betonlara hapsolduk. Topraktan uzaklaşınca B12 eksikliği ister istemez olur. Hayvanlar için de aynısı geçerli. Bu sebeple yemlerine konuluyor B12. Biz de bir dönem bir şekilde dil altı spreyler, takviyeler aldık. Sonra lahana turşusu yapmaya başladım. Doğal bir B12 deposu çünkü. Bu şekilde idare ediyoruz. Ek takviye almıyorum. Bitkilerden alamayacağımız hiçbir vitamin yok. D vitamini dediğimiz şey ise güneşte bolca var. Onun dışında kalan her vitamini zaten fazlasıyla sebze-meyvelerden, baklagillerden, tahıllardan, kuruyemişlerden alıyoruz. Vitamin, mineral eksikliği yaşamıyoruz. Bitkisel beslenen filler ve goriller de yaşamıyor mesela. En güçlü hayvanlar bile vegan. Yani vegan olmak sizi sağlıksız veya güçsüz yapmaz.
Diyarbakır’da vegan olarak yaşamanın en zor kısmı, dışarıda yemeğe gitmek olmalı. Dışarıda yemek bulmakta zorluk yaşıyor musunuz?
İlk vegan olduğum yılları hatırlıyorum, eskiden daha zordu. Bir lokantaya gidip veganım dediğinizde ‘o nedir’ diyorlardı. Çünkü ne olduğunu bilmiyorlardı. Şu an ise öyle bir sorun yaşamıyoruz. Hemen hemen her menüde mutlaka hayvansal ürün içermeyen bir şey var. Çorba oluyor ya da pilav, çiğ köfte olabilir. Her türlü gıdaya ulaşabiliyorsun. Pazara gidiyorsunuz ve bir sürü sebze çeşitleri, baklagiller, tahıllar var. Yemek konusunda hiçbir sıkıntımız yok.
8 yıldır vegansınız bu süreçte herhangi bir sağlık sorunu yaşadınız mı?
7 ila 9 yaşındaki kızlarımla şu ana kadar sağlık anlamında hiçbir sorun yaşamadık. Hiç hastaneye gitmeden, tek bir ilaç içmeden, bağışıklıkları da gayet güçlü bir şekilde büyüdüler.
Çocuklarınızdan neden vegan büyütüldüklerine yönelik soru veya eleştiri alıyor musunuz?
Onlar da toplum baskısından şikayetçiler benim gibi. Yoksa onlar kesinlikle veganlığın bilincindeler. Her çocuk vegan doğuyor aslında. Sonradan hayvansallar dayatılıyor. Mesela bir bebeğin önüne bir tavuk ve bir havuç koyarsanız bebek içgüdüsel olarak havucu yiyecek, tavuğu sevecektir. Anatomik yapımız etçil değildir. Tekrarlıyorum her çocuk vegan doğar. Benim çocuklarım da vegan doğdu ve ben de onları vegan bir şekilde büyüttüm. Gerçeklerden bahsettim onlara, dayatmalar yapmadım, bana söylenen o yalanları ben onlara söylemedim. Tüm hayvanların eşit olduğunu anlattım. Anlattığım hikayelerde, günlük üslubumda, bir köpekle bir ineğin aynı olduğunu, onların da aynı acıyı yaşadığını anlattım. Hayvanlar arasında bir ayrıştırma yapmadım. Çocuk bu bilinçle büyüyünce zaten kendisi bunu seçiyor. Onlara karşı dürüst oldum ve gerçeklerden bahsettim. Kendi kararlarını kendileri verdikleri için bana hiçbir zaman eleştirel sorularla gelmediler, sadece tüm insanların ne zaman vegan olacağını soruyorlar. İnsanların neden veganlığı anlamadıklarını ve hayvanlarla neden empati yapamadıklarını soruyorlar.
Çocuklarınız büyüdüklerinde vegan olmaktan vazgeçer veya kararlarını değiştirirlerse nasıl karşılarsınız?
Bu, onların seçimine kalmış bir durum. Şimdi olduğu gibi ileride de kendilerinin vereceği bir karar bu. Eşim de yetişkin biri ve vegan değil, ben onu zorlayamam veganlık için. Nitekim bu, vicdanî bir karar. Herkesin kendi vereceği bir karar. Çocuklarımı ben bu şekilde büyüttüm ama ileride vazgeçerlerse bu onların kendi kararları. Lakin vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum. Veganlık, vazgeçilecek bir akım değildir. Her türlü sömürüye karşı ahlakî bir duruş sergilemektir.
Bu konuda toplumsal bilinç yaratmak için neler yapıyorsunuz?
Toplumsal bilinç yaratmak için sosyal medyada bu konuda aktivizm yapıyorum. Onun dışında çocuk hikayeleri yazıyorum, şu an hali hazırda 3 tane resimli çocuk hikâye kitabım var.
Bunları hangi boyutta yazıyorsunuz?
Çocuklarımı büyütürken hikâye kitapları alıyordum lakin içeriklerinde bir sürü türcü ifade vardı. Hayvanları ötekileştiren, ayrıştıran ifadeler. Ayrıca cinsiyetçi ve homofobik ifadeler de vardı. Bu sebeple hikâye kitaplarını okumayı bıraktım. Ötekileştirmeyen hikayeler uydurmaya başladım. Sonrasında bu hikayeleri başka çocuklar da bilsin diye yazmaya başladım. Hayvan hakları konusunda farkındalık yaratmak, bu konuda insanları uyandırmak ve vegan olmalarını sağlamak için yazıyorum. Vegan bir dünya için çocuklarımla birlikte mücadele veriyoruz. Çünkü hayvanlar ancak dünya vegan olunca kurtulacaklar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.